30 Aralık 2018 23:20

2019, Türkiye’nin ‘iki kırmızı çizgisi’yle imtihan yılı olacak

2019, Türkiye’nin ‘iki kırmızı çizgisi’yle imtihan yılı olacak

Fotoğraf: Envato

Paylaş

2018’in son günlerinde Trump’ın, ABD’nin askerlerini geri çekeceğini açıklaması bir yandan Türkiye’yi “Suriye krizi”nin merkezine çekerken öte yandan 2019’u “Suriye krizine siyasi çözüm bulma” girişimlerinde “kartların yeniden dağıtılacağı” bir yıla dönüştürdü.

Trump hamlesiyle, Türkiye’nin Menbic ya da “Fırat’ın doğusu”na yönelik askeri harekatının geleceğini “belirsizleştirirken”, aynı zamanda Türkiye-Rusya-İran ittifakının da ezberini bozan bir süreci başlattı.

Nitekim, ABD’nin asker çekmeye başlaması ve Türkiye’nin Menbic ve “Fırat’ın doğusu”na yönelik askeri harekatla ilgili belirsizliği artarken, SDG’nin Menbic ve bazı Rojava kentlerine “rejim güçleri”nin de gireceği doğrultusundaki açıklamaları gündeme geldi.

BELİRSİZLİKLER İÇİNDE BELLİ OLAN

SDG’nin ve Suriye ordusunun Menbic’in Şam kontrolüne girdiğini açıklamasının arkasında Rusya, Menbic’e Suriye ordusunun girdiğini açıkça ve arka arkaya duyurdu. ABD, bunun doğru olmadığını söylerken Türkiye ise, Cumhurbaşkanının ağzından ortada “belirsizlik” oluğunu söylemekle yetindi.

Türkiye açısından bu belirsizlik, Türkiye’nin “ağır resmi heyeti”nin Rusya’ya gidip gelmesinden sonra da bir “belirliliğe” kavuşmuş değil. Bu “belirsizlik durumu” sürüyor.

Ancak bu arada Rusya’nın Türkiye’nin Menbic’e müdahalesine karşı olduğu açıkça ortaya çıktı. Rusya, “ABD’nin Suriye’de bulunmasının meşru olmadığını(Suriye hükümeti tarafından çağırılmayan bir güç) bu yüzden de Suriye’den çekilmesini memnuniyetle karşıladığını” açık biçimde ifade etti. Bu, elbette aynı zamanda Suriye hükümeti çağırmadığı halde Suriye’de askeri güç bulunduran Türkiye’ye de “Senin de Suriye’de bulunman gayrimeşru” demekti. Türkiye bunu duymazdan geldiyse de, Suriye krizinde gelinen yeri göstermesi bakımından Rusya’nın açıklaması önemliydi.

MENBİC’E ASKERİ MÜDAHALE ÇOK ZORLAŞMIŞTIR

Türkiye’nin Astana’daki diğer ortağı İran da Rusya gibi Menbic’in Suriye kuvvetlerine teslim edilmesini, “Suriye’nin toprak bütünlüğünün gereği” olarak “gördüğü”nü ve desteklediğini açıkladı.

Bu durumda Türkiye’nin Menbic’e askeri müdahalesi iyice zorlaşmıştır. Bu yüzden de Türkiye Savunma Bakanı Akar, Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu ve Cumhurbaşkanı Sözcüsü Kalın’dan oluşan “ağır” bir heyeti (Erdoğan’ın olmadığı en ağır heyet budur) Moskova’ya gönderdi.

Ancak bu üst düzey görüşme sonrası yapılan açıklamada, her konu görüşülmüş ama “Türkiye’nin Menbic ve ‘Fırat’ın doğusu’na yönelik muhtemel operasyonu” konusunda hiçbir şey söylenmemiştir. Bundan anlaşılması gereken de bu konuda “Türkiye ve Rusya’nın ortak bir görüşe varamadıkları”dır.

Bütün bu gelişmeler birlikte değerlendirildiğinde şu saptamaları yapabiliriz:

1-) Trump Suriye’deki askerlerini geri çekerek, bir yandan bölgedeki masraflarını ve İslamcı terör örgütlerine karşı mücadeleyi bölge gerçekleri içindeki müttefiklerine bırakıp (IŞİD’le mücadeleyi Türkiye’ye, harcamaları Bahreyn, Suudi Arabistan vb) müttefiklerini daha aktif hale getirirken öte yandan da İran-Türkiye-Rusya ittifakını çatlatmayı amaçlamış görünüyor. En azından Trump ve ona bu yolu gösterenler, böyle bir sonuç umuyor!

İKİ ‘KIRMIZI ÇİZGİ’ DE BÜYÜK ZORLUKLARLA KARŞI KARŞIYA

2-) ABD’nin bu çıkışı SDG’yi Esad’la uzlaşmaya zorlarken, Türkiye’yi Rusya-Suriye-İran ittifakıyla karşı karşıya getirecek etkenleri de harekete geçirdi. Bu da Türkiye’nin Suriye politikasının, “Suriye rejimini gayrimeşru görme” ve “PYD-YPG’yi terörist ilan eden” “iki kırmızı çizgisi”ne bağlanmasından beri söylendiği gibi Türkiye’nin bu politikasının Kürt güçleriyle Suriye rejimini uzlaşmaya zorlayacağı tezini doğrulamaktadır. ABD’nin askerlerini çekmesi ve Türkiye’nin “Fırat’ın doğusu”na operasyon girişimleri bu süreci hızlandırmış görünüyor.

3-) Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Bahreyn’in Şam’daki büyükelçiliklerini açması, El Beşir’in Şam ziyareti, Mısır ve Suudi Arabistan’ın da Körfez ülkelerini izleyeceğinin anlaşılması dikkate alındığında, “Türkiye’nin Suriye politikasındaki “iki kırmızı çizgisinden birisinin” (Suriye rejimini gayrimeşru görme) iyice anlamsızlaşacağı da şimdiden belli olmuştur.

4-) “Suriye rejimi”nin Kürt güçleriyle şu ya da bu biçimde uzlaşması ve Kürt güçlerine belli bir “özerklik” tanımasının, Türkiye’nin Suriye politikasının “ikinci kırmızı çizgisi”nin de altının boşaltacağını söylemek gerçeği ifade etmek olur. Bunun için “şu zamanda” demek olanaklı değilse de, Suriye’de girilen yolun “orta vadede” böyle bir sonuca varmasının kaçınılmaz olduğunu göstermektedir.

2018’den ileriye doğru baktığımızda, Türkiye’nin yeni Osmanlıcı, iki “kırmızı çizgili” Suriye politikası 2019’u çok zor geçirecek görünmektedir. Tabii tümüyle çökmezse!

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa