30 Aralık 2018 23:05

2018’den 2019’a spor medyasına 3 soru

2018’den 2019’a spor medyasına 3 soru

Fotoğraf: Envato

Paylaş

2018, medya için karanlık bir yıldı. “Daha kötüsü olamaz” denilen noktada daha kötüsünün de olabileceğini en büyük medya grubunun ‘Başkan’ın adamlarından birine satılmasıyla gördük. Medyadaki tek sesliliği ve kalitesizliği iyice artıran bu hamlenin spor medyasına da ciddi etkileri oldu zira ‘Başkan’ın adamı’ aynı zamanda TFF Başkanı Yıldırım Demirören. Türkiye’de neredeyse tüm kurumları sarmış olan çıkar çatışmalarına yenilerini ekleyen bu gelişmenin etkilerine fazla vakit kaybetmeden tanık olduk. Demirören, Football Leaks belgeleri sonrası dünyanın herhangi bir ülkesinde istifayla sonuçlanması gereken bir süreci medya hakimiyeti sayesinde sessizlikle atlattı. Ancak bu ana akım spor medyasını işlevsiz hale getiren tek çıkar çatışması değil. Bu yüzden spor medyasına 2018’den 2019’a devreden soruları ayrıca hatırlatmak lazım. Bu sorulara dikkat çekerken spor medyasındaki cinsiyetçilik, milliyetçilik, eşit temsiliyet gibi temel meselelere değinmeyeceğim çünkü demokrasi ve gazetecilik ilkeleri bakımından bu kadar ilkel bir döneme dönmüş medya ortamı için bunlar gerçekçi sorular olmaz.

YILDIRIM DEMİRÖREN

Yıldırım Demirören’le devam edelim çünkü bu mesele, mesele edilene kadar gündemde kalmalı. Şu hatırlatmaları yapalım:

  1. Football Leaks belgeleri olmasaydı da Demirören gibi bir medya baronunun aynı zamanda TFF başkanı olması gazeteciler tarafından sorgulanmalı. Bu etik bir mesele ve gazetecilik sorunu.
  2. Football Leaks belgeleri yokmuş gibi davranılıyor olması birçoğunun namuslu emekçiler olduğunu bildiğimiz gazetecilerin değil o gazetecilerin tabi olduğu medya düzeninin problemi. Bu, temelinde burjuva sahiplik sistemine dayanan düzenin gazetecileri nasıl güdükleştirdiğinin canlı örneği.

Heyhat, sorumuz şu: Yeni yılda spor medyası kendini yiyip bitiren bu çıkar çatışmasına ses çıkarabilecek mi? Bu, düzene göbeğinden bağlı geleneksel medyadan ziyade internetten ve matbu yayın yapan, kaliteli içeriğiyle büyük bir izleyici kitlesine sahip mecralara(ör: Socrates) sorulmuş bir soru. 

2009’da bu köşeye başlarken spor servislerinin gazetelerin “Oyuncak dükkanı” olarak görüldüğüne dikkat çekmiş ancak sporun bu kadar basit bir alan olmadığını hatırlatarak spor gazeteciliğinin sorumluluklarına vurgu yapmıştım. Türkiye spor medyası bugün içinde bulunduğu gazetecilik dışı pozisyonu aşabilmek için geniş kesimlere ulaşabilecek bir megafona ihtiyaç duyuyor. Türkiye, spor gazeteciliği konusunda kaliteli bir genç kuşağa sahip. Sorun, bu kuşağın yoluna nasıl devam edeceğinde. “Oyuncak dükkanı”na sıkışıp kalarak mı daha büyük sorumluluklar üstlenerek mi?

BAŞAKŞEHİR

Başakşehir, kuruluş biçiminden kurucularına kadar ‘Başkan’ın takımı’ olduğuna dair hiçbir şüphe bulunmayan bir kulüp. Ve bu gizli sahiplik halinin açtığı kapıların istikrarla da birleşmesi sonucu bugün şampiyonluğa doğru ilerleyen bir kulüple karşı karşıyayız. İyi hoş da bu gariplik spor medyasının gündemine hiç hakkıyla girebilecek mi? Uluslararası medya kuruluşları ve iktidardan bağımsız yayın organlarının dışında bu çıkar çatışmasına hak ettiği medya merceğini tutabilecek birileri var mı?

AMİGO MUHABİRLER

İlk iki soru siyasetle doğrudan bağlantılı olmaları dolayısıyla zor sorulardı. Peki ya medyamızdaki “amigo muhabirlik” sorunu? Özellikle ‘Üç büyükler’de takım muhabirliği yaygın bir gelenek ve bir noktaya kadar anlaşılır. Ancak bu muhabirlerin gazetecilik değil amigoluk yapması kabul edilebilecek bir şey değil. Kulüp başkanı karşısında el pençe divan hale gelen, sosyal medyadan kendilerini takip eden taraftar kitlesini ajite edenlerin yaptığı gazetecilik değildir. Bunun da ötesinde bu isimlerin marifetleri, toplumda acı karşılıkları olan fanatizm illetini beslemesi sebebiyle tehlikelidir. Spor medyası ya da en azından bu isimler 2019’da mesleğin ilkelerine yakışan bir pozisyon alabilecek mi?

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa