03 Ocak 2019 00:30

Grev azlığı ‘memnuniyetten’ mi ‘yasaktan’ mı?

Grev azlığı ‘memnuniyetten’ mi ‘yasaktan’ mı?

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sevmediği şeylerin en başında işçilerin grev yapması var. Bunu Cumhurbaşkanı, 17 yıllık iktidarı boyunca, az çok etkili olabilecek 15 grevi yasaklayarak gösterdi. Öyle ki, Cumhurbaşkanı herkesin ‘FETÖ’ darbesinin yol açtığı yıkımı ortadan kaldırmak için ilan ettiğini sandığı OHAL’in sürdürülmesi gerekçesini bile “Grevleri önlemek” olarak açıklamıştı.

Erdoğan, OHAL’in kaldırılmasını isteyen patron örgütlerine yanıt verirken (2018 nisan) partisinin grup toplantısında şöyle demişti: “Bir tane fabrikada grev söz konusu mu? Böyle bir şeyde anında müdahalemizi yapıyoruz. Ve OHAL anında bir çözüm kaynağı oluyor. Huzurun olduğu bir ortam var, böyle bir ortamda bunlar OHAL’in olmamasını tavsiye ediyorlar. Tezgah bozulacak o yüzden, size biz bu tezgahı bozdurmayız!”

Cumhurbaşkanı Erdoğan şimdi de, yerel seçimler üzerine CHP ile girdiği polemiğinde yine grev ve emek mücadelesi karşıtlığını dışa vurmuş bulunmaktadır.

ERDOĞAN’IN GREVSİZ TOPLUM HAYALİ

Geçtiğimiz hafta sonunda Haliç Kongre Merkezinde düzenlenen AKP İstanbul İl Başkanlığı teşkilat toplantısında konuşan Erdoğan, bu kez kendisinden önce İBB başkanı olan CHP’li Nurettin Sözen’le (Sürekli sözünü ettiği çöp yığınlarının “Belediye işçilerinin grevleri sırasında olduğu”nu yineleyerek) grev karşıtlığını bir kez daha gösterdi.

Erdoğan, Sözen’in “Grevi olmayan bir toplumda yaşamaktansa, çöp yığınlarıyla demokrasi içinde, sendikası, toplusözleşmesi olan, grevi olan bir düzende yaşamayı yeğlerim diyorum” sözlerine yanıt verirken de niyetini açık etti:

Biz geldik. Bizimle beraber grev denilen olaylar ortadan kalktı... Şimdi grevler yok. Eğer grev olmuyorsa demek ki işçinin hakkını veriyorsun, hukukunu gözetiyorsun. Grevsiz bir toplum meydana geliyor!

Yani Erdoğan, kendi dönemlerinde, işçilerin, talepleri için grev yapmaya ihtiyaç duymadıklarını iddia ediyor.

Üstelik bunları 17 yıl boyunca, altında kendi imzası da olan 15 kararnameyle grevlerini yasakladığı (cam, metal, madencilik, petrokimya iş kollarında) 292 bin 740 işçinin gözünün içine bakarak söylüyor; söyleyebiliyor.

GELMİŞ GEÇMİŞ EN ÇOK

GREV YASAKLAYAN İKTİDAR  

O Cumhurbaşkanı ki, 2002 yılının kasımında seçimleri kazanmasının üstünden daha bir yıl geçmeden, 2003 yılında Petlas ve Şişe Cam işçilerinin grevlerini yasaklamıştı. Böylece işçiler ve onların hakları konusundaki tutumunu da ortaya koyarak ülkeyi yönetmeye başlamıştı. Nitekim 17 yıl içinde Erdoğan’ın başbakan ya da cumhurbaşkanı olduğu hükümetler, en çok grev yasaklayan hükümetler olmuştur.

Bu yüzden de Erdoğan’ın bu iddiası tıpkı;

■ Gazetecilerin yaptığı haberi, yazdıkları köşe yazılarını “Teröre destek verme” kapsamına aldırıp tutuklamaları sağlanarak, “Bizde tutuklu gazeteci yok, tutuklu olanlar teröre destek veren kişilerdir” demesi,

■ Ya da seçilmiş belediye başkanlarının ve siyasetçilerin olağan tutum ve uygulamalarını, “Terör örgütüyle bağıntılı” kategorisine sokup, “Bizde siyasi tutuklu yok. Sizin siyasi tutuklu dedikleriniz terör örgütleriyle bağlantılı olan kişiler” demesi gibi bir iddiadır. Erdoğan’ın önce grevleri yasaklayıp, sonra da “Bakın bizim zamanımızda grev olmuyor, çünkü biz işçinin haklarını veriyoruz” demesi de bu anlayışın bir devamıdır.

Kaldı ki sermayenin en radikal savunucusu olarak Erdoğan’ın, grevlerin olmamasını (En azından azalmasını) kendi iktidarının başarısı olarak göstermesinde de şaşılacak bir şey yoktur.

ERDOĞAN’IN SÖZLERİ 2019’DA SINANACAK

Grevlerin, işçinin gayrimeşru eylemiymiş gibi gösterilmesi karşında ise;

■ Grevleri yasaklanan ve Erdoğan’a, partisine oy veren işçiler başta olmak üzere, grevi kendisinin ve sınıfının hakkı olarak gören işçilerin,

■ Patronlar ve hükümetlerin karşısında (Elbette en başta da artık her şeyin başı olan cumhurbaşkanı karşısında da), işçilerin haklarını savunmak için sendikaların yönetimlerine seçilen sendikacıların, Cumhurbaşkanının bu sözlerine bir diyecekleri olmalıdır.

İşçiler ve sendika yöneticileri Erdoğan’a bir yanıt verir mi, bunu göreceğiz. Ama yaşam durmuyor.

Nitekim, Erdoğan’ın devri iktidarında “Grevleri dört kez yasaklanan” cam işçilerinin toplusözleşme görüşmeleri ocak ayı itibariyle resmen başladı. Mayıs ayında ise yine 2017 şubatında grevleri yasaklan 130 bin metal işçisinin TİS görüşmeleri de başlayacak.

Üstelik de bu TİS’ler, geçtiğimiz yıllarda grevleri yasaklandığı için patronlarla hesaplaşması yarım kalan işçilerin enflasyona ezdirildiği, ücretlerinin hızla eridiği ve krizin işçinin boğazına sarıldığı koşullarda gündeme geliyor.  

Böylece bir yandan patronlar, öte yandan hükümetler ve elbette sendika yöneticileri de bir kez daha TİS ve grevin sınavından geçecekler.

Ve elbette Erdoğan’ın “Bizim dönemizde işçilerin hakları verildiği için grev olmuyor” sözleri, bir kez daha ama bu tartışmaların da ışığında; 2019 boyunca işçilerin hayatlarının gerçekleriyle sınanacak!

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa