‘Paralı poşet’le ‘poşet kirliliği’ önlenebilir mi?
Erdoğan yönetimi, 17 yıllık iktidarından sonra herkesin şikayetçi olduğu “poşet kirliliğine” karşı, bula bula marketlerde poşetin parayla satılmasını buldu!
Yeni düzenleme, “Poşet kirliliğini kaldırıyoruz” iddiasıyla gündeme gelince; çevre sorununa duyarlı pek çok kişi marketlerde poşetin paralı hale getirilmesini, “AKP’nin sigara yasaklarından sonraki en doğru kararı” olarak bile değerlendirebildi.
“Poşet” bir petrol türevi olan plastiğin çok yaygın ve pratik kullanıldığı bir ürün.
Kuşkusuz plastiğin doğayı kirletmesi poşetle sınırlı değil. Tersine, “Sanayide en yaygın kullanılan malzeme plastiktir” bile diyebiliriz. Bu yüzden de poşetin yarattığı kirlilik, bütün göze batma ve rahatsız ediciliğine karşın “plastik kirliliği” içinde devede kulak kalır.
POŞET KİRLİLİĞİNE KARŞI MÜCADELE ÖNEMSİZ Mİ?
Poşet, çok göz önünde ve “kullan-at” özelliği olduğu için “En göze batan atık” olarak öne çıkıyor. Ama elbette burada “Madem ki poşet, plastik kirliliği içinde devede kulak, öyleyse önemsizdir” denmek de istenmiyor. Bunlar elbette önemli; ama “poşet kirliliği”ne karşı yapılan girişim, milyonlarca insanın besinlerini plastik ambalaja koyan gıda sanayisini ve onun market sistemini plastikten arındırmayı amaçlayan plan ve projelerle birlikte ele alınmadığında, başarılması mümkün olmayan bir girişimdir de.
Avrupa’da “poşet kirliliği”, büyük ölçüde yaş meyve ve sebzelerin ambalajlanarak (Bu ambalajlar da büyük ölçüde plastiktir) reyonlara konmasıyla “başarılmıştır”! O ambalajlar da plastiktendir ve bizdeki gibi piknik yerlerinde, deniz kıyılarında poşet dağları oluşmasa da (“Poşet dağları”nın daha çok yaşama kültürü ile bağlantılı olduğu da unutulmamalı) “toplam plastik atığı” bakımından bir azalma sağladığı da çok şüphelidir.
Yani kapitalizm, plastikten daha çok kâr getiren bir ambalaj maddesi bulmadan ve “Çevreyi çok kirletiyor” diye plastikten kolay kolay vazgeçmeyecektir. Ama vazgeçer gibi görünerek ya da “Poşet kirliliğine savaş açar” gibi yaparak; vatandaşa yeni faturalar getirme, devlete de yeni vergi kaynakları yaratarak kâr elde etmede kapitalizmin üstüne yoktur!
Elbette ülkemizde “poşet kirliliği” önemli bir sorundur ve buna karşı mücadele de aynı derecede önemlidir. Ama AKP her iki girişimi siyasi ranta çevirmenin ve kapitalistlere yeni kâr alanları açmanın bir dayanağı olarak kullandığı için bu “iyi amaçlar” da kirlenmekte ve bu girişimin karşılığı halka “fatura” olarak yansımaktadır.
POŞET KULLANIMI KALKMADI, PARALI OLDU
Nitekim uygulamaya baktığımızda açıkça görülüyor ki; yapılan propagandanın aksine poşet kullanımı kalkmamış ya da “sınırlanmamış”tır. Sadece vatandaş için paralı hale getirilmiştir. Böylece “bilinçli tüketici” varsayılan kapitalist insanın (homo ekonomikus) para vererek poşet almayacağı, onun yerine daha akılıcı yöntemler bularak ihtiyacını gidereceği bir iddia ortaya atılmıştır!
Oysa dün olduğu gibi, bugün de markete giden bir kişi reyonlarda istediği kadar poşeti parasız olarak alıp kullanmaktadır. Burada poşete getirilen bir sınırlama yoktur. Yani 15 parça ürün alan bir müşteri, 15 reyondan 15 poşet alabilmektedir. Ama kasaya gelip kasiyerden daha büyük poşetler istediğinde kendisinden para istenmektedir. Yani kasadan alacağı sadece “dört poşet” paralıdır. Eğer bir azalma varsa da bu kasadan alınan “dört poşette”dir. Bu poşetler de kasada 25 kuruşa satılmaktadır. 25 kuruşun 15 kuruşu devlete vergi olarak gitmekte, 10 kuruşu ise marketin kâr hanesine yazılmaktadır.
Eskiden bu poşetlerin parasız olduğu dikkate alındığında, market sahibinin poşet satışından ayrıca kâr ettiği de ortadadır!
Elbette ki plastik poşet kullanılmasın ama marketlere plastik poşetlerin yerine “kağıt torba” ya da ucuz, doğaya daha az zararlı, halkın rahatça kullanacağı “file” ve benzeri araçlar getirilsin. yoksa “Ben yaptım oldu” türünden uygulamalarla ne “poşet dağları” ne de diğer çevre sorunları çözülebilir.
POŞET, ÇEVRE VE HALKÇI BELEDİYECİLİK
Aslına bakılırsa AKP, iktidarı boyunca çözülmesi iyi olacak her sorunu sermayeye kâr, hükümete siyasi rant olarak dönüştürürken faturayı hep halka çıkarmıştır. Bu yüzden de AKP hükümetleri, sorunları çözmek yerine “Sürdürülebilir hale getirerek” daha büyütmüştür. Tıpkı “sigara yasağı”nda olduğu gibi poşeti de yeni bir vergi ve kâr malzemesine dönüştürmüştür.
“Kapitalist gölgesini satamadığı ağacı keser” sözünü AKP, devri iktidarı boyunca hep hak etmiştir.
Özellikle yaklaşan seçim sürecinde (Halkçı belediyeciliğin ve bu belediyeciliğin çevreye bakışının tanıtılmasının önem kazandığı günlerde) “poşet kirliliği” üstünden sermaye belediyeciliğinin çevre, şehircilik, kültürel hizmetler gibi konularda yarattığı tahribatın teşhir edilmesi de önemli olacaktır.
Evrensel'i Takip Et