Ankara’daki yanlış hesap Şam’dan dönebilir
Fotoğraf: Envato
Trump’ın Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton’ın başkanlık ettiği ABD heyetinin Ankara ile Suriye ve Kürt pazarlığı başladı. Bolton’ın yanı sıra ABD’nin Suriye ve IŞİD ile Mücadele temsilcisi Jeffrey ve Genelkurmay Başkanı Dunford’un içinde yer aldığı heyetin ziyaretinden önce ABD cephesinden yapılan açıklamalar, aslında Erdoğan iktidarı ile yapılacak pazarlıkların çerçevesi hakkında da yeterince fikir veriyor.
Neydi bu açıklamalar hatırlayalım.
Öncelikle Trump, çekilme konusunda bir tarih vermediğini söyledi. Yani çekilme kararının ardından yaratılan havanın aksine bu süreç zamana yayılarak kontrollü bir şekilde işletilecek. Ayrıca ABD bu süreci Türkiye ile koordineli olarak yürütmeyi ve yerine Türkiye’yi ikamet etmeyi planlıyor. Burada asıl anlaşmazlık konusu ABD’nin yerine geçecek güçlerin görev tanımı. Çünkü ABD, yerine geçecek güçlerin görev tanımı olarak IŞİD ile mücadeleyi koyarken Erdoğan iktidarının derdinin bölgedeki Kürt güçleri (Suriye Demokratik Güçleri-SDG) olduğu aşikâr.
İşte tam da bu noktada ABD Dışişleri Bakanı Pompeo ve Ankara’yı ziyaret eden heyette yer alan Bolton’ın “Suriye’de Türklerin Kürtleri katletmemesini sağlamak ABD’nin görevlerinin bir parçası” ve “ABD, Kürtleri koruyacak bir anlaşma yapılmadan Suriye’den çekilmeyecek” açıklamaları dikkat çekiyor. Bu açıklamaların yanına bir de Wall Street Journal gazetesinin “ABD’ nin Suriye Temsilcisi James Jeffrey’nin Suriye’nin kuzeyinde bir Türk-Kürt çatışmasını önlemek için 1. Dünya Savaşı sonrası yapılan Sykes-Picot Anlaşması’na benzer bir iktidar paylaşımı planını haritasıyla birlikte hazırladığı” iddiasını koymak gerekiyor.
Kürtlerin hedef olmadığı bir plana Erdoğan iktidarının ikna edilmesi elbette kolay değil. Ancak ABD, Türkiye’nin Kürtlere karşı olası bir operasyonunun Rusya tarafından da ‘olur’ almasının giderek zora girdiği koşullarda ne olursa olsun sahada kalmak isteyen/isteyecek Erdoğan iktidarını bu plana ikna edebileceğini hesaplıyor. Bu plana göre Türkiye ve desteklediği grupların Tel Abyad gibi Arap ağırlıklı yerleşim yerlerine konuşlanması amaçlanıyor. Böylece ABD’nin güçlerini çekme sürecinde doğacak boşluğu Türkiye dolduracak ve daha önemlisi Suriye pazarlığında ABD, Türkiye kartını büyük oranda eline almış olacak. Bu planın yayılmacı emellerini ‘büyük ülke’ olmanın olmazsa olmazı olarak gören Erdoğan iktidarının iştahını kabartması uzak ihtimal değil.
Bu arada Trump’ın “Kürtler, İran’a petrol satıyor. Bundan memnun değiliz. Yine de Kürtleri korumak istiyoruz” açıklamasından - ki, SDG, İran’a sınırları olmadığı için petrol satmalarının fiziken mümkün olmadığını söyleyerek Trump’ı yalanladı - başlayarak ABD cephesinden yapılan “Kürtlere destek”, “Kürtleri koruma” açıklamaları da sebepsiz değil. Çünkü Trump’ın çekilme kararı sonrasında ABD-Türkiye arasındaki yakınlaşma, karşıt bir yakınlaşmanın önünü açarak Suriye Kürtleri (SDG) ile Suriye rejimi ve Rusya arasında yeni bir görüşme sürecinin başlamasını sağladı. Dolayısıyla ABD, destek verdiği Kürtlerin Menbiç’in rejim güçlerine devri örneğinde olduğu gibi Suriye rejimi ve Rusya ile hızlı bir görüşme ve uzlaşma süreci içine girmiş olmasından fazlasıyla rahatsızlık duyuyor. Yani ABD’nin Kürtleri korumayı yeniden hatırlamasının arka planında hem Türkiye’deki Erdoğan iktidarını ikna edebileceği ve hem de Suriye Kürtlerini kaybetmeyeceği bir planı uygulamak istemesi yatıyor.
Ancak Kürtler ve Şam cephesinde bu hesapları bozabilecek gelişmeler yaşanıyor. ABD’nin çekilme kararı sonrasında Moskova’ya giden Kürt heyetinde yer alan Badran Jia Kurd, Reuters’a yaptığı açıklamada Rusya’ya Suriye rejimi ile anlaşma konusunda bir yol haritası sunduklarını ve bu yol haritasının sınırların güvenliği, Kürt özerk oluşumunun yeni Suriye Anayasası’na entegre edilmesi ve kaynakların paylaşımını içerdiğini vurguluyor. Bu açıklamanın yanına SDG’nin Sözcüsü Redur Xelil’in “Özerk yönetim ve Suriye hükümeti arasında bir çözüme ulaşmak kaçınılmaz zira bölgelerimiz Suriye’nin parçası” açıklamasını da koyunca sadece Ankara’nın değil, Suriye Kürtlerinin de ABD’nin yeni planına ikna edilmesinin öyle kolay olmayacağı görülüyor.
Sonuç olarak ABD heyeti, Erdoğan iktidarının Kürt karşıtlığına dayanan müdahaleci dış politikasını kendi bölgesel çıkarlarına yedeklemenin pazarlığını yapmak için Ankara’ya gelmiş bulunuyor. Ancak Suriye’nin asli unsurları olan Suriye rejimi ve Suriye Kürtleri arasında görüşmeler, Ankara’ daki yanlış hesabın bu kez Şam’dan dönebileceğini gösteriyor.
- Trump'ın Ortadoğu'su ve Erdoğan'ın Kürt sorunu 12 Kasım 2024 04:45
- Devlet ‘yeni sürece’ kayyım atadı! 05 Kasım 2024 05:04
- Yeni ‘süreç’: Demokratik siyasete kurt kapanı 01 Kasım 2024 05:03
- Putin’e ‘Esad’ ricası ve Kürt sorununun çözümü 29 Ekim 2024 12:34
- Bahçeli’nin açıklamaları, TUSAŞ saldırısı ve Öcalan’ın mesajı 25 Ekim 2024 15:04
- Fethullah Gülen: Emperyalizm ve iş birlikçi gericiliğe adanmış bir yaşam 22 Ekim 2024 04:34
- Irak Kürdistan seçimleri ve bölgesel etkileri 18 Ekim 2024 05:00
- İktidarın "Savaş vergisi" barış ve güvenliği sağlar mı? 14 Ekim 2024 04:51
- 'Cumhur'un eli ve siyasi dizayn 11 Ekim 2024 05:00
- Bölgedeki ateş çemberi ve pergelin sivri ucu 08 Ekim 2024 04:49
- Erdoğan’ın ‘Filistin davası’ ve hamasetin örtemediği gerçekler 07 Ekim 2024 04:57
- Ortadoğu'daki ateş Türkiye'ye barış getirir mi? 04 Ekim 2024 04:51