Rahat ol, hallederiz!
Fotoğraf: Envato
ABD Başkanı Trump Suriye’den çekileceklerini açıkladığından beri tam anlamıyla ‘Saha karıştı.’ Türkiye, Fırat’ın doğusuna yönelik bir askeri operasyon için ABD ve Rusya’ya yeşil ışık yaktırma çabasında. Ancak Rusya’dan destek alamayan Türkiye, ABD’yi de ikna edemedi.
Son olarak Trump’ın Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton, ABD’nin Suriye Kürtlerini koruyacak bir anlaşma olmadan çekilmeyeceğini söyledi.
Peki ABD’nin bu tavrı şaşırtıcı mı?
Trump çekilme kararını açıkladığından beri her şey çok belirsiz. Mesela, kararın nasıl alındığı netleşmedi. Bir çekilme takvimi açıklanmadı. ABD’nin askeri varlığının ne kadarının çekileceği ve nereye çekileceği belli değil. Bunlara ek olarak “ABD çekilirken YPG’ye ve SDG’ye silah bırakacak mı veya gözlem noktalarına ne olacak?” gibi sorular da cevapsız.
Türkiye cephesinde, 2011’den beri defalarca yaşanan heyecan dalgası bu defa “ABD’nin çekilmesi ile oluşacak boşluğu doldurma” hevesi ile ortaya çıktı.
Ancak Türkiye’nin beklentileri veya hedefleri ile Suriye’deki şartlar ve vekalet savaşına taraf olanların ajandaları ne kadar örtüşüyor?
ABD’nin Suriye’deki varlığının temel sebeplerinden biri Arap Ayaklanması ile birlikte nüfuz alanını genişleten İran’ın önüne set çekmek, etkisini zayıflatmak.
Bir diğer sebep, her ne kadar zaman zaman kullanışlı araç olarak görülse de IŞİD ve radikalizm ile mücadele. Yine, Suriye’deki sürece dahil olup Suriye üzerinden bölgede etkisini derinleştirme çabasındaki Rusya ile kapışma amacı da var.
ABD, 2011’den beri Suriye’deki sürece dahil olarak askeri, finansal ve siyasi açıdan yüksek maliyetli bir yatırım yaptı. Hedeflerini tam olarak gerçekleştirmeden ve şimdiye kadar ödediği maliyeti de gözden çıkararak “Biz çekiliyoruz, siz sahayı nasıl isterseniz öyle şekillendirin” demesi mümkün mü?
Trump çekilme açıklaması yapmadan önce ABD’yi Fırat’ın doğusuna yönelik bir operasyona ikna etmeye çalışan Türkiye’nin IŞİD ile ortak mücadele veya mücadeleyi devralma önerilerinde bulunduğunu biliyoruz. IŞİD eskisi gibi şehirleri yerle bir edecek güçte değil ancak Suriye ve Irak sahasında hâlâ saldırılar yapabilecek yeterlilikte. Üstelik Türkiye sınırındaki bölgelerini İdlip’teki el Kaide’ye karşı koruyamayan ÖSO ile birlikte Deyr Ez Zor’a IŞİD’e karşı sefere çıkmak ne kadar makul?
Türkiye’nin dile getirmeden önce ince eleyip sık dokuması gerekirken “Rahat ol, hallederiz” tavrıyla dile getirdiği bu öneri ABD’yi ikna etmeye de yetmedi.
Nitekim Trump’ın son açıklamalarından birinde yer alan şu ifadeler dikkat çekiciydi;
“İran ve Rusya bizim nefret ettiğimizden daha fazla IŞİD’den nefret ediyor. Belki bizim kadar olmasa da Türkiye de IŞİD’den nefret ediyor. Biraz da bu ülkeler IŞİD’le savaşabilirler.”
ABD’nin Suriye’deki ajandasını devralma niyetini beyan eden Türkiye açısından handikapları bol bir başka başlık İran. Türkiye, İran’ın bölgedeki etkisini nasıl kırmayı planlıyor ve karşılaşılacak riskler, ödenecek bedeller alınacak karşılığa değecek mi?
Gelelim Suriye Kürtleri meselesine... Türkiye’nin kendine tehdit saydığı Suriye’deki Kürt oluşumlara ABD’nin, Rusya’nın ve Şam’ın bakış açılarını es geçerek sahayı tek başına şekillendirmeye çalışması gerçekçi mi?
ABD’nin çekilme kararını Türkiye içinde geniş bir çevre “ABD, Kürtleri sattı” şeklinde yorumlamayı tercih etti. Ancak bunun yanılsama olduğu son olarak Bolton’ın açıklamaları ile bir kez daha teyit edilmiş oldu.
Rusya’nın Kürt başlığını Suriye’nin iç meselesi olarak gördüğünü, Şam’ın da diyalog yoluyla sorunu çözmeye çalıştığını hatırlamakta fayda var.
ABD, Suriye’deki askeri varlığını tamamen çekse bile Suriye Kürtleri ile ilişkilerini koparmayacaktır ki ABD’nin hedefleri çerçevesinde tamamen çekilmesi de en azından yakın dönemde pek olası görünmüyor.
Bolton’ın Ankara ziyaretinin yankıları sürerken Ankara’dan “Fırat’ın doğusuna yönelik bir operasyonun her an başlayabileceği” yönünde açıklamalar geliyor. Operasyon yapılır mı? Türkiye, ABD ve Rusya’ya rağmen operasyona girişme riski alır mı? Alırsa bunun sonuçları neler olur? Bekleyip göreceğiz.
Aslında Türkiye, Fırat’ın doğusuna operasyonu tartışırken Suriye sahasında çok önemli gelişmeler yaşanıyor.
Suriye’nin 2011’de üyeliğinin askıya alındığı Arap Birliği’ne geri dönmesi konusunda Arap ülkeleri arasında yoğun bir diplomasi trafiği sürüyor. Yine, ayaklanmanın başlamasının ardından Şam’daki elçiliklerini kapatan bölge ülkelerinin bazıları geri dönmeye hazırlanıyor. Şam’ın artık yavaş yavaş savunma pozisyonundan bölge siyasetinin önemli aktörlerinden biri olduğu bir dönem başlıyor.
Trump’ın çekilme kararını açıklaması bu süreci de hızlandırmış gibi görünüyor. “ABD çekildikten sonra uygulanacak B planı ne?” sorusuna karşılık öne çıkan iddialardan biri tam da bu süreçle örtüşüyor.
Arap basınında geniş yer bulan iddialara göre, ABD çekildiğinde yerine Suudi Arabistan’ın desteklediği, Mısır ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin yer aldığı bir oluşumun geçmesi olasılığı var. Her ne kadar Suudi Arabistan Suriye’deki savaşın finansörlerinden biri olsa da Sisi yönetimindeki Mısır, Şam ile diyaloğunu korudu.
Bölge basınında öne çıkan iddialara göre, Mısır-BAE ve Suudi Arabistan ile Şam’ın birleştiği noktalardan biri Katar ve Türkiye’nin bölgede nüfuz alanını genişletme hamleleri. Türkiye ve Katar’ı İhvan (Müslüman Kardeşler) saflarında değerlendiren bu ülkelerin rahatsız olduğu bir diğer ülke İran.
Şam’dan “İran ile ilişkilerini bazı alanlarda kısıtlama ve İran’ın Suriye’deki varlığını sınırlama” talebinde bulunulduğu öne sürülüyor.
Süreçler pazarlıksız, pazarlıklar tavizsiz olmaz. Önümüzdeki günlerde bu girişimlerin nereye evrileceğini kestirmek güç.
Bu pazarlıklarla birlikte son gelişmeler Türkiye’nin ABD açısından da alternatifi olmayan müttefik olarak değerlendirilmediğini gösteriyor. Elbette ABD ya da Rusya Türkiye ile ilişkilerini korumaya, en azından kendi hedefleri ile Türkiye’nin hedeflerini dengede tutmaya özen gösterecektir. Ancak Suriye sahasında şartların geçen yıldan bile çok farklı olduğu ortada. Keza siyasi süreç de çok değişti ve artık yeni bir dönem başladı. Mısır ve Suudi Arabistan gibi bölgenin güçlü ülkelerin Suriye başta olmak üzere bölgede daha da etkili olacağı açık. Türkiye’nin bu ülkelerle ilişkileri de malum.
Suriye dahil bölgedeki şartlar bir kez daha değişiyor ancak göründüğü kadarıyla Türkiye’nin yol haritası 2011 versiyonunun çok az güncellenmiş hali.
- Trump başkan ama gözler Putin'de 21 Kasım 2024 05:00
- Enkaz altında Ali'nin yarım bacağı! 15 Kasım 2024 04:44
- Trump'ı değil Lazzarini'yi dinleyin! 08 Kasım 2024 12:17
- Lübnan Şiileri ve Türkiye’nin Kürt açılımı! 24 Ekim 2024 04:42
- 7 Ekim ve bölgenin yeniden dizaynı! 17 Ekim 2024 05:45
- Lübnan için kıyamet vakti! 10 Ekim 2024 04:59
- Bölge kaynıyor: Savaş içinde savaş! 03 Ekim 2024 04:55
- Lübnan savaşın eşiğinde! 26 Eylül 2024 04:27
- Barış ümitleri de patladı 19 Eylül 2024 04:39
- Her şey Gazze'ye bağlı! 12 Eylül 2024 05:56
- İsrail neden Batı Şeria'ya saldırıyor? 05 Eylül 2024 05:27
- Ne gidebiliyorlar ne de kalmalarına izin var! 02 Eylül 2024 06:40