Seçim dervişleri
Fotoğraf: Envato
Bu haftaki konumuz şu olsun: Her yıl seçim olsa, her seçim döneminde ülkenin ve kendi geleceğinden yiyen bir partiden kurtulmak acaba olanaklı olabilir mi? Bu konuyu iyi işlersek, belki Türkiye’nin içinden geçtiği kangren durumuna da bir deva olabilir.
Geçmiş seçimlerde olduğu gibi, önümüzdeki seçime doğru da iktidarı kaybetme korkusu ile seçimi canhıraş mücadeleye dönüştüren AKP, seçime giderken yağdırdığı nimet yağmuru ile hem toplumu hem de kendi tabanını çamura dönüştürme hamlesine girmiş bulunmaktadır. İşin gidişatına baktığımızda, giderek seçimi kaybetme olasılığının yükselmesine paralel olarak, “gelecek hırsızlığı” da yükselmektedir. Seçim nimeti olarak hesapsızca saçılan kaynaklar, saçılan kaynakların etrafında dönecek olan gelecekleri çalınan dervişlerden oy kotarmaya yönelik kapitalizm oyunudur. Üstelik bu oyun, arka perdede rol alan ve dervişlerin gözünden kaçırılan hem içteki hem de uluslararası finans çevrelerinin birlikteliği ile sahnelenen gelecekten çalma senaryosudur. Keşke bu senaryo tüm çirkin yüzüyle fark edilse ve “hu” çağrısına kapılmayan uyanık emekçiler ve halkımız tarafından elin tersi ile geri çevrilebilse!
Ama işte kapitalizm! Her derde deva paranın gücü; insanı edebinden de namusundan da eden kapitalizm ve onun kumandası olan para gücü! Bu öyle bir sihirdir ki, hiçbir Marksist yazarın çözemediği bir sihir; emekçi, nasıl oluyor da sömürüldüğünü bile bile(!) patronun hizmetine girebiliyor. Hatta emekçi bu işi bir vatan hizmeti ya da duygusu ile yaptığına inandırılıyor. Demek ki, sistem ilerledikçe insanın bilincinde her şeyi kendi amacı doğrultusunda olağanlaştırıyor ve doğallaştırıyor. Hazin olan şu ki, böyle bir “içte doğallaşma” akademik camiada ve aydın olarak geçinen çevrede de yaygınlaşabilmektedir. Daha da ileri giderek söyleyebiliriz ki, alt kademeye yönelik sömürünün yoğunlaştığı, üst kademe düzeyinde ise hırsızlığın ve uyanıklığın yaygınlaştığı bir sistemi kimileri, içinde bazı sakıncaları barındırsa dahi, liberalizm olarak görmektedir. Sermayenin henüz ortaya çıkmadığı ve/veya kurumsallaşmadığı on yedinci yüzyılın sonlarında ve on sekizinci yüzyılın başlarında ortaya atılan liberalizm çok doğru, geçerli ve ahlaklı felsefe idi. O dönemde liberalizmi savunanlara göre, üretilen metanın sahibi bizzat üretici emek gücüdür. Bugün bu ilkelerden fersah fersah uzaklaşıldığı halde, hâlâ o fikirlerden medet ummak, akademisyenlik değil, ancak ya cahillik, ya fırsatçılık ve sermaye yandaşlığı, ya da emek gücü ve insanlık düşmanlığı olarak nitelenebilir.
İşte kapitalizm; emekçiyi kandırdığı gibi, aynı “mantıksız mantık” ucubeliğini kullanan siyasiler de insanın ve toplumun geleceğinden yiyici “seçim boncukları”nı kullanarak sarhoşlaşan dervişlerden oy kotarmaya çalışmaktadır. Böylesi politikaların kapitalizme özgü temel mantığı, toplumda bireyler arası gelir dağılımını değil, aynı kesimde zamanlar arası gelir dağılımını zorlar. Zira kapitalizm kuralına göre, bireyler arası gelir dağılımı siyasileri yakar, bireyler içi zamanlar arası gelir dağılımı ise geçici sarhoşluğa sürüklediği ihtiyaç içindekileri yakar. Kısacası, politikalar borçlu kesime kaynak aktarmıyor, ilgili kesimlerin bizzat kendi geleceğinden yiyebilme kanalını oluşturuyor. Geleceğe Allah kerimdir!
Bu sürecin teknik adı, borç cambazı bir İtalyan’ın adına izafeten Ponzi borçlanmasıdır. Yani, şimdiki borcun geleceğin borçlanmasıyla kapatılması sürecidir. Gelecekte, ertelenen borçlarla karşı karşıya kalan bireyler herhalde bu uygulama ile ilgili hayırlı şeyler düşünecektir, ama karşısında sorumlu bulamayacaktır. Zaten sorumlu, yarınını bugünkü oyla değiştiren bizzat kendisi değil mi? Gelecekte salt insanlar borçlulukla baş başa gelmiş olmaz, toplum borçluluğa gömülmüş olur. Borçluluk düzeyi yükselen bir toplumda risk primi de yükselir. Bunun anlamı şudur ki, gelecekte dış kaynak aramaya çıkan siyasiler yüksek faiz ödemek durumunda kalacaktır. Görülüyor ki, oyun salt bir siyaset oyunu değildir; ekonomisi sıkışık durumda olan ülkede can pahasına seçimi kazanmak durumunda olan siyasiyi öne süren iç ve dış finans çevreleri birer leş kargası gibi üzerimize üşüşmektedir. Geçmiş icraat geleceğin garantisidir!
- Ortadoğu: Bataklığın kan gölüne dönüştürülmesi 14 Aralık 2024 04:31
- Asgari ücret konusu hafife alınmamalıdır! 07 Aralık 2024 04:50
- Çöküş ivmesi durabilir mi, durdurulabilir mi? 30 Kasım 2024 04:51
- Sistemin sis perdesi: Bütçe tartışmaları 23 Kasım 2024 05:00
- Akılcılığa yöneliş 16 Kasım 2024 04:51
- TÜYAP konuşmaları 09 Kasım 2024 04:25
- Cumhuriyet halk rejimidir, fakat… 02 Kasım 2024 05:08
- Kaos 26 Ekim 2024 03:57
- Kevork Ağabey, müjde, oğlun Nobel aldı! 19 Ekim 2024 04:46
- Siyasi yalan 12 Ekim 2024 05:00
- İktidarın anayasa histerisine şiddetle karşı çıkılmalıdır! 05 Ekim 2024 04:33
- Boğaziçililer günü 28 Eylül 2024 05:07