Tecrit altındaki Öcalan’ın kapısı neden aralandı!
Fotoğraf: Envato
Hatırlanacağı üzere, İmralı hücresinin kapısı 48 ay önce birkaç dakikalığına aralanmıştı. O zaman Öcalan kardeşine, “Senin yerinde olsam gelmezdim” demişti. “Devlet de bizimkiler de sıkışınca yanıma geliyorlar…”
Barış süreci de denilen, çatışmaların yerini diyaloğa bıraktığı, bir müzakere masasının kurulduğu, heyetlerin gidip geldiği o süreçte Öcalan’ın hemen her gün bir mesajı yayımlanıyordu. Kürt sorununun barışçı-demokratik çözümü tartışılıp konuşuluyordu. Heyetler dönüyor, heyetler gidiyordu. İmralı’dan Kandil’e, oradan devlet odalarına… HDP’den, hükümetten, sivil kurumlardan… Ta Dolmabahçe mutabakatına kadar…
Ancak masayı deviren hükümet ondan sonra bırakın heyet görüşmelerini, Öcalan ailesi ile bile görüştürülmedi. Tecrit yeniden tahkim edildi.
Öncesini de katarak söyleyecek olursak Öcalan 8 yıldır avukatlarıyla görüşememektedir.
Bundan önceki görüşme, 15 Temmuz “darbe girişimi” gecesi İmralı’ya baskın yapıldığı, Öcalan’ın yaşayıp yaşamadığının, İmralı Adası’nda olup olmadığının soru işaretleriyle gündeme gelmişti. 11 Eylül 2016’da birkaç dakikalık bir görüşme yapılmıştı. Öcalan yaşıyordu, sağdı, salimdi…
12 Ocak 2018’de yani 28 ay aradan sonra 30 dakikalık bir görüşme yapılınca doğal olarak kafalarda soru işaretleri doğdu!
Öcalan’ın milletvekili yeğeni Ömer Öcalan; “Aile olarak her hafta görüşme talebi yapıyoruz ve devlet çağrı yaptı, çağırdı aileyi ve başvurumuzu olumlu yanıtladı” dedi.
Yani, AKP-Erdoğan-MHP ittifaklı devlet yönetimi, ailenin her hafta reddedilen görüşme isteğini 28 ay sonra uygun görmüştü!
Bu görüşmenin son seçimlerde Hakkari’den HDP milletvekili seçilen, ancak tutukluluğu devam eden Leyla Güven’in 6 Kasım 2018’den bu yana sürdürdüğü 70 günündeki açlık grevinin kritik bir aşamaya geldiği bir zamanda gerçekleştiği biliniyor.
Leyla Güven’in açlık grevine başlamasının ve sürdürmesinin esas nedeninin Öcalan’a uygulanan tecridin kaldırılması olduğu sır değil.
Güven’in tavrı, aynı zamanda Kürtler içinde derin bir yankı yaratmış, ilk günlerdeki tereddütler dağılıp desteğe dönüşmüştür.
Güven’in açlık grevine başlamasından bir süre sonra cezaevlerinde peş peşe açlık grevleri gündeme geldi.Yüzlerce tutsak hâlâ açlık grevini sürdürmektedir. Dönüşümlü olan açlık grevleri gibi dayanışma açlık grevleri ve süresiz başlayan açlık grevleri de sürüyor.
HDP ve DBP’nin binalarında başlayan dayanışma açlık grevleri hükümetin baskılarıyla karşılaşıyor ve polis parti binalarına baskınlar düzenleyerek orada bulunanları gözaltına alıp birkaç gün sonra ya tutukluyor ya da adli kontrol uygulamasıyla serbest bırakıyor olsa da direnç kırılamıyor.
Uzun süredir baskılardan, süren şiddetten, gözaltı ve tutuklama furyasından ve estirilen terörden dolayı sokağa çıkamayan bölge halkı, açlık grevleriyle birlikte yeniden sokağa çıkmaya başladı. Diyarbakır’da milletvekillerini bile sokağa çıkarmak istemeyen, onların açıklama yapmasına izin vermeyen polis, Ankara’da HDP binası önünde bile açıklamaya izin vermezken, diğer tarafta büyük bir öfke birikmeye başlamış görünüyor ve yasaklar parçalanıyor.
Leyla Güven’in açlık grevinin aynı zamanda 31 Mart seçimleri sürecine denk gelmesi de kamuoyundaki duyarlılığı arttırmış görünüyor. AKP-Erdoğan yönetimine karşı tepkilerin dolup taştığı görülüyor.
28 ay sonra Öcalan ile yapılan bu yarım, kardeş görüşmesini sağlayanın Hakkari Milletvekili olarak hâlâ tutuklu bulunan Leyla Güven’in kritik aşamaya giren açlık grevi olduğu söylenebilir.Bu açlık grevi tecride karşı büyüyen öfkeyi dışa vurmuş oldu ve çözüm bulup açlık grevlerine son vermesi gereken hükümet bunu etkisiz kılmanın, bekleyiş yaratmanın peşindedir.
Kimileri “Böylesi bir zamanlama açlık grevi pek doğru olmadı” dese de, gelişmeler AKP’yi zora sokacak bir dönem yaratmış oldu. Seçimlerin yaklaştığı bir zaman diliminde Kürtlerden oy almak için her türlü yola başvuran AKP’nin, yarım saatlik aile görüşü ile yapmak istediği ise sıkışmış başını rahata kavuşturma hesabıdır. Ancak, bu birkaç dakika ile sınırlı Öcalan görüşmesiyle olacak gibi görülmüyor.
Fırat’ın doğusuna operasyon hesaplarının da sürdüğü bir zamanda Kürtlerin ikna olması çok zor! Leyla Güven’in birkaç dakikalık görüşmenin tecridin kaldırıldığı anlamına gelmediğini açıklaması ve yurt içi ve yurt dışında süren açlık grevlerine Eski Milletvekilleri Selma Irmak ile Sebahat Tuncel’in de cezaevinden süresiz–dönüşümsüz olarak katılmış olması da bunu gösteriyor.
Dahası Kürtlerin artık AKP’nin bu tür ucuz hesap, oyun, entrika ve manevralarına tok olduğunu söylemek de pek ala mümkün.
Yüz kadar HDP belediyesini gasbederek kayyum atamış, binlerce siyasetçiyi hapse atmış Erdoğan-AKP iktidarının MHP ile girdiği ittifakın Kürtlerden oy alamayacağı ve kayyım atanan tüm belediyelerin büyük şehirleriyle, beldesiyle yeniden kazanılacağı daha şimdiden görünüyor.
AKP-Erdoğan iktidarı sorunun derinliğini ve gerçeği görmeli; tecridi kaldırmalı, Leyla Güven’i derhal tahliye etmeli, hapisteki tüm siyasi tutsakların serbest bırakılmasının önünü hemen açmalıdır.
Çözümün önü böylece açılacaktır.
- Emperyalizm, savaş ve yeni dönem 21 Ekim 2023 04:47
- Filistin ve TBMM'de gizli görüşme kararı 14 Ekim 2023 04:51
- Ankara saldırısı ve iktidarın yeni planı 07 Ekim 2023 04:50
- Yine Gezi, yine hukuksuzluk 30 Eylül 2023 04:53
- İktidarın politikalarına boyun eğen muhalefet yol alamaz 23 Eylül 2023 04:51
- CHP Tanrıkulu'yu AKP'nin önüne attı 16 Eylül 2023 05:32
- Karaburun Bilim Kongresi; kapitalizm ve yıkım 09 Eylül 2023 04:45
- 1 Eylül Dünya Barış Günü ve dinmeyen savaşlar 02 Eylül 2023 04:45
- Antep’teki işçi direnişleri ve gösterdikleri 26 Ağustos 2023 04:26
- Yargıtaydan hukuksuzluğa bir onay daha… 19 Ağustos 2023 04:57
- Yeni dönem ve dayatılan "yeni" yaşam tarzı 12 Ağustos 2023 04:40
- Diyanetten Kobanê davası fetvası 05 Ağustos 2023 05:05