Ozan Kabak transferi ve ufuktaki tehlike
Fotoğraf: Envato
18 yaşındaki Ozan Kabak’ın üst düzey profesyonel futbolda yalnızca yarım sezon (geçen seneyi saymıyorum) geçirdikten sonra 11 milyon avroluk bir bedel karşılığında yurt dışına gitmesi birkaç açıdan önemli.
Birincisi Ozan Kabak, Galatasaray’ın neredeyse 5 yıldır konuşulan “2000 jenerasyonu”nun ilk düzenli 11 oyuncusuydu. Jenerasyonunun fizik açıdan en hazır ismi olmasının yanı sıra öz güveniyle bir anda ilk 11’e yerleştiğinde sırıtmadı. Hatalar yaptı tabii ancak taraftara “Gelecekte kaptanımız olur” hissi verdi. 2000 jenerasyonunda şimdi gözler Atalay Babacan, Yunus Akgün, Gökay Güney(99’lu), Recep Gül gibi isimlerde olacak.
İkinci önemli meseleyi anlatmaya şuradan başlayalım: Avrupa kulüpleri şimdiden Yunus Akgün için de sarı kırmızılıların kapısını çalmaya başladı. Yunus Akgün, ilk yarı boyunca henüz fizik olarak as takımda düzenli olarak oynayabilecek seviyede gözükmemişti. Önümüzdeki sezon Ozan Kabak gibi bir çıkış yapabilirse o da iyi bir bonservis bedeliyle Avrupa’ya uçabilir. Elbette bir kulübün altyapısından yetiştirdiği oyunculardan para kazanabiliyor olması önemli. Ama bu örnekler, aynı zamanda bazı şeylerin de göstergesi. Daha önce Çağlar Söyüncü ve Enes Ünal’ın da 20’li yaşlarına gelmeden Avrupa’ya gittiğini gördük. Ama onlar Altınordu ve Bursaspor’dan ayrılmıştı. Ozan Kabak’ın 18 yaşında Galatasaray’dan bir dünya devine değil Stuttgart’a gitmeyi tercih etmesi bambaşka bir durum ve “Üç büyükler”le birlikte Süper Lig için şu gibi risklerin habercisi:
a) Artık altyapı üretimi yerli, “bayrak” oyuncuların devri kapandı. Bu isimler eğer vasat değillerse mutlaka Avrupa’dan alıcıları -hem de çok genç yaşta- çıkıyor. Galatasaray UEFA Kupası’nı kazandığında 24 kişilik kadrosunun 19’u yerliydi, bu oyunculardan 15’i milli takım seviyesindeydi. (Mehmet Yozgatlı, Ahmet Yıldırım, Emrah Eren dahil) Artık böylesi bir kadroya sahip olma şansı çok düşük.
b) “Üç büyükler” hem Türkiye’nin futbolcular için bir vergi cenneti olması hem de söz konusu Avrupa kulüplerinden daha yüksek maaş ödeyebilmeleri sayesinde geçmişte yerli oyuncularını ellerinde tutmayı başarıyordu. Ancak artık -zaten borçlanmaya dayanan- bu ekonomik rahatlıkta değiller.
c) İlk iki maddeyi toplayalım ve değişecek olan yabancı kuralını hatırlayalım. Türkiye gibi oyuncu yetiştirmekte zorlanan, altyapı organizasyonlarına ciddiyetle yaklaşılmayan bir ülkede belli bir seviyenin üstündeki yerli oyuncuları ligde tutamayacak ve bu boşluğu yabancı oyuncularla da dolduramayacak olmak büyük bir handikap yaratacak. Artık kaliteli yerli ve yabancı oyuncuların buluştuğu(2000’deki Galatasaray gibi) takımlar oluşturmak hayal haline gelecek. Hatta Avrupa kupalarında beraberliğin zafer sayıldığı ’89 öncesi günlere dönülmesi daha olası. Bu da zaten büyük bir ekonomik krizin pençesinde olan kulüpler ve Katar Emirliğinin Türkiye özelindeki hedefleri nedeniyle bu darboğazı daha az hisseden TFF için işlerin iyice kötüleşmesi anlamına gelecek.
Bu trendin etkilerini milli takımda şimdiden görüyoruz. 2016 Avrupa Kupası’nda Türkiye, Hırvatistan’la karşılaştığında ilk 11’indeki oyunculardan sadece ikisi yabancı liglerde (Arda Turan, Hakan Çalhanoğlu) oynuyordu. Son resmi milli maçta ise Mahmut Tekdemir’le Hasan Ali Kaldırım’dan başka Süper Lig oyuncusu yoktu. Burada denklemi Türkiye ve dünya futbolunun gerçeklerinden değil “Ligde yabancı sayısı arttı”dan kuranlar vahim bir demagojinin içerisinde. Bu demagoji orta ve uzun vadede ligin kalitesinin ve gelirlerin ciddi manada düşmesine sebebiyet verecek.
Şu aşamada tek umut kulüplerin artık mecburen altyapılara yönelecek olması. Fakat bu da ancak Almanya, Belçika gibi genel bir sistem dahilinde hayata geçirilirse anlamlı olur.
Aksi halde Süper Lig yetiştirdiği vasat üstü tüm oyuncuları(ki bunların sayıları da çok az) dışarıya kaptıran, yabancı kuralı nedeniyle bu kalite boşluğunu dolduramayan, Avrupa’yla rekabet edemeyen, neticede gelirleri epey azalan, statüsü düşen, takımları güçsüzleşen bir lig haline gelmeye mahkum görünüyor.
- 100 yıl arayla Paris’te iki olimpik dönüm noktası 26 Temmuz 2024 05:27
- Papara baskını ve marka değeri 19 Mart 2024 04:10
- Bozacılar ve şıracılar 12 Mart 2024 04:46
- Beşiktaş'a cüret gerek 05 Mart 2024 04:42
- "Dünümüzü getirin, yarınımızı verelim" 27 Şubat 2024 04:15
- Geriden oyun kurmayı, yarım alanlara sızmayı atla, göğe bakalım 20 Şubat 2024 04:50
- "En eski spor arkadaşları"nın 2024 model çekişmesi 13 Şubat 2024 04:21
- Gerçeğin yumruğu: İşte Türk futbolu bu! 13 Aralık 2023 04:56
- Çalınmış ülke, bölünmüş spor: Filistin 23 Ekim 2023 04:36
- City Football Group-Başakşehir flörtü 09 Ekim 2023 04:00
- Süper Lig, süper sömürü 02 Ekim 2023 04:30
- 'Voleybol Ülkesi' miyiz? 25 Eylül 2023 04:25