‘Örgütlenmezsek, bizi vurur’
Fotoğraf: Envato
Sedat Yeşilköy. İşçi sınıfının değerli evladı. 30 yıllık deneyimli enerji işçisi. Sınıfını, yönünü, hedefini bilen bilinçli işçi.
İş güvenliği önlemlerini uygulamadaki titizliğiyle tanınıyor sınıf kardeşleri arasında. Tedbirli.
Başlıktaki söz onun. “Örgütlenmezsek, iş cinayeti gelir bizi vurur” diyen, Sedat. Yorulmadan işçi arkadaşlarına anlattıklarının başında gelenlerden biri bu. İş cinayetleri karşısında önlemleri uygulamak. Sınıf düşmanı burjuvaziye karşı her konuda olduğu gibi, kâr hırsıyla yetersiz önlem alınmasına karşı da mücadele. Ve bir araya gelme. Birlikten güç doğar deyip örgütlenme. Yaşamı mücadeleyle geçiyor. Özellikle iş cinayetleri karşısında duyarlı. Ve iş cinayetinin aramızdan koparıp aldığı, yine o.
Sedat elektrikçi. Sedat sınıf bilinçli olduğu kadar yetenekli ve iyi işçi. Bir plastik fabrikasında trafo onarıyor. Alınabilecek tüm önlemleri aldığı tartışmasız. Alamadığı önlem kalmışsa, ancak alınabilir türden olmadığından kaynaklanabileceğinden zerre kadar kuşku duyulamaz.
Hatanın kendisinde olma ihtimali sıfır. Ancak olan oluyor. Yüksek voltajlı akıma kapılıyor. Hastanede 4 gün yaşamla ölüm arasında gidip geliyor. Son mücadelesi. Ve kaybediyor!
Sedat’ın yaşam mücadelesini kaybettiği günün öncesinde Bayrampaşa’da bir tekstil atölyesinde de üç işçi yine iş cinayetine kurban gidiyor. İşçi, ama ikisi çocuk yaşta. Biri 17, diğeri henüz 15’inde.
Hava soğuk. Geceleri de yattıkları atölyede soba yakıyorlar. Karbon monoksit zehirlenmesi. Bu tedbirsizlik işte. Ama soğuk ve çaresizler. Öylesine çaresizler ki... İşyeri kaçak. İşçilerin tamamı sigortasız. Önlem hak getire. Haraç mezat tam bir can pazarı yani.
Sedat, daha yaşam mücadelesini sürdürürken, bir kez daha haklı çıkıyor: Örgütleneceğiz! Örgütlenmek zorundayız. Örgütlenmezsek, iş cinayeti gelir bizi vurur.
Sedat’ın da yaşamına mal olan örgüt eksikliği hükmünü sürdürüyor; iş cinayeti, gelip onu bile vuruyor.
Evet, “Örgütlenmemizi sağlamlaştıralım” ve “örgütlen” demekten yorulup bıkmamış Sedat’ı da alıp götürüyor, örgüt eksikliğiyle üstesinden tamamen gelinemeyen iş cinayetlerinden biri.
Mutlaka eksik kalmış ya da yetersiz alınmış bir önlem olmalı! Sedat yoksa hiç de öyle kolay oyununa gelmezdi iş cinayetinin.
Kâr hırsının sonu yok! Hele krizin bindirmesiyle azalmaya zorlanan kâr oran ve miktarları düşme eğilimi içine girdikçe, burjuvaların yapmayacakları dalavere, baş vurmayacakları “masraftan kısma” yoktur. Her oyunu oynar, kârdan zarar etmemeye bakarlar. Sedat’ın bile gözünden kaçabilecek kim bilir ne hinlik yapmışlardır!
Torunlar’da hangi kapitalist yargılandı? Soma’da yüzlerce işçi iş cinayetiyle katledildiğinde hangi kapitalist yargılanıp cezalandırıldı? Yapılmayan denetimi yapılmış gibi gösteren hangi denetçi kurum mahkeme önüne çıkarıldı? İşçileri bozuk gaz ölçerleriyle madene gönderen hangi yetkiliden hesap soruldu?
Bayrampaşa’daki tekstil atölyesinin arkası olmayan genç patronu gözaltında. Peki Sedat’ın çalıştığı Serman Elektrik’ten, trafo tamirine gittiği Özpınar Plastik’ten ve asıl BEDAŞ’tan ne kapitalistlerin ne de bir yetkilinin yakasına yapışıldığı yok. Kim yapışsın? Sedat’ın işyeri temsilciliğini yaptığı sendika mı? Bakanlık mı? Örgütlü işçi değilse, hangisi? Devlet katından kapitalistler karşısında işçinin yanında yer alındığını gören oldu mu hiç?
Daha geçenlerde İzmir Banliyö Tren İşletmesi İZBAN işçilerinin grevi artık her işin görüldüğü cumhurbaşkanlığı kararnamelerinden biriyle yasaklanmadı mı? Bu AKP hükümetleri tarafından yasaklanan 16. grev değil mi?
Dönüp dolaşıp bütün yolların Roma’ya çıkması gibi, her şey yeniden ve yeniden Sedat’ın sözlerine getiriyor işçi sınıfını. Ya iş cinayetleri önlenecek -bunun için işçi sınıfının örgütlenmesi şart. Ya da işçiler daha çok sınıf kardeşlerini iş cinayetlerine kurban verecekler!
Ya patronların kâr hırsı. Sömürü. Masraftan kısıp artı-değerin daha çoğuna karşılıksız el koyma. Ya işçilerin sömürüden ve dolayısıyla iş cinayetlerinden kurtuluşlarının tek yolu olarak sınıf örgütlenmelerini gerçekleştirip güçlendirmeleri.
Haklı olan Sedat’tır!
- Böyle nereye kadar? 28 Ocak 2025 06:55
- Suriye ve Doğu Akdeniz niyetleri ve gerçekler… 26 Ocak 2025 04:51
- 'Savaş ilanı'... Kim, kime? 21 Ocak 2025 13:45
- Gündem ve saptırma... 14 Ocak 2025 04:53
- Öcalan görüşmeleri ve CHP 07 Ocak 2025 05:17
- 2. çözüm süreci mi? 31 Aralık 2024 06:30
- İçeride ve dışarıda kriz... 24 Aralık 2024 05:36
- Milli güvenlik, Türkiye ve İsrail siyonizmi... 17 Aralık 2024 05:56
- Ortadoğu yeniden dizayn edilirken... 10 Aralık 2024 05:08
- Esad’la görüşüp anlaşma mı, kavga mı? Hangisi? 03 Aralık 2024 06:45
- CHP ile Cumhur ve sınama yanılma… 27 Kasım 2024 06:45
- Papatya falı ve havuçla sopa... 19 Kasım 2024 04:58