Bolivarcı devrim ilerlemeli
Fotoğraf: Envato
1999’da Hugo Chavez liderliğinde gerçekleşen halkçı Bolivarcı devrimi yıkmak için son 20 yıl içinde sayısız darbe denemesi yapan ABD emperyalizmi ve iş birlikçileri bir kez daha harekete geçti. Göreve geldiğinde Devlet Başkanı Nicolas Maduro’yu açıktan hedef gösteren 35 yaşındaki Meclis Başkanı Juan Guaido, kendisini “geçici devlet başkanı” ilan ederek yeni bir darbenin ateşleyicisi oldu. İki gündür olanlara baktığımızda emperyalizmin Maduro’nun temsil ettiği Bolivarcı devrimi yıkmak, yerine faşist bir lider getirmek için sabırsızlandığı görülüyor.
Trump ve Latin Amerika’nın gerici-faşist hükümetleri Guaido’yu “geçici devlet başkanı” olarak tanıdı. AB de darbeye destek verdi. 20 Mayıs 2018’deki seçimleri muhalefetin bazı adayları kazanamayacaklarını bildikleri için protesto ederken, Maduro tam 5.8 milyon, en yakın aday 1.8 milyon oy almıştı. Durum bu kadar net iken, ABD ve diğer batılı ülkelerin Venezuela halkının seçtiği bir yönetimi devirmek için harekete geçmesi, “demokrasi” konusunda nasıl iki yüzlü olduklarını bir kez daha gösteriyor.
Seçimle değil darbeyle Bolivarcı devrimi yıkacaklarını umanlar şimdi bir kez daha ayakta. Ancak, iki gündür olanlara baktığımızda Venezuela halkı da darbecilere karşı tecrübeli. Evde oturup sonucu bekleme yerine sokağa çıkarak gidişatı değiştirebileceklerini biliyorlar. Şubat 2002’de petrol tekeli PDVSA’nın yönetiminin Chavez tarafından değiştirilmesine tepki gösteren ABD ve İspanya başta olmak üzere batılı güçler, önce petrol işçilerini greve çıkardılar, sonra da 12 Nisan 2002’de Chavez’i kaçırıp darbe yaptılar. Ancak, darbeye karşı milyonların başkanlık sarayı önüne yaptığı gösteriler, elde edilen mevzilerin terk edilmemesinden sonra, darbeci generaller kaçırdıkları Chavez’i bir gün sonra geri getirmek zorunda kaldı. Böylece ilk darbe halk tarafından püskürtülmüştü.
Darbeyle “geçici başkan” yapılan Peto Carmona önce ev hapsine alınmış, sonra da Kolombiya üzerinden ABD’ye kaçmıştı. Kim bilir belki şimdiki darbecinin sonu da böyle olur.
Çünkü, heyecanla ilan ettiği “geçici başkanlığa” ülke dışından destek fazla olsa da içeride işi zor. Herkesin medet umduğu ordu Maduro’nun arkasında olduğunu ilan etti. Böylece ordudan medet umanlar da yanılmış oldu.
Darbeyi alkışlayan Süddeutsche Zeitung’dan Boris Hermann sıcağı sıcağına önceki gece şunları yazıyordu: “Venezuela halkını Maduro’dan kurtarmanın üç yolu var. En hızlısı ülkenin Brezilya’nın desteğiyle ABD tarafından işgal edilmesi. Ama bu en kötü yol. Bölgenin istikrarsızlaştırılması sonu belli olmayan savaşlara yol açabilir. İkinci yol Maduro’ya pazarlık yaparak, kriminal çevresiyle birlikte geri çekilmesini sağlamak. En iyi yol bu, ancak imkansız gibi görünüyor. Geriye üçüncü yol kalıyor. O da Guaido’nun bugüne kadar Maduro’nun yanında olan orduya af çağrısı yaparak taraf değiştirmesini sağlamak. Bunun başarı şansı var.” (23.01.2019)
Venezuela’dan gelen haberlere bakılırsa bunun boş bir beklenti olduğu görülüyor. Ancak bu her şeyin bittiği anlamına da gelmiyor. ABD ve bütün iş birlikçileri siyasi ve ekonomik istikrarsızlık için ellerinden geleni yapmaya devam edecekler. Zira ambargolar ve dayatmalar, yanlış politikalar nedeniyle Latin Amerika’nın “petrol deposu” Venezuela ekonomik sorunlarla boğuşuyor.
Gelişmeler Venezuela’da suların kolay durulmayacağını gösteriyor. Zira sınıflar arası çelişkilere bağlı olarak tarafların uzlaşması mümkün görünmüyor. Yıllarda ülkeyi istediği gibi yöneten emperyalizm iş birlikçisi burjuvazi her fırsatta eski konumunu elde etmek istiyor. Seçimler, halkın ne istediği ise onları pek ilgilendirmiyor. Bu açıdan Venezuela ikiye bölünmüş bir ülke.
Bolivarci devrimin ayakta kalması ise ancak halkın ekonomik, sosyal durumunu önceki döneme göre hızla iyileştirerek, ülkenin zenginliklerini halkın hizmetine sunarak, emperyalistlerin ve onların iş birlikçilerinin ülkede istedikleri gibi cirit atmasını engellemekle mümkün. Emperyalistlerin ve sermayenin etkilediği geniş kesimleri kazanacak adımlar hızla atılmak zorunda. Yoksa bir sonraki seçimler kabusa dönüşebilir.
Devrim, hiçbir zaman yapıldığı günkü taleplerle sürdürülemez. Yerinde sayan devrim devrim değildir. Venezuela için 20 yıl önce ileri olanlar bugüne yanıt veremiyor. Üretim araçlarının mülkiyetinden, zenginliğin paylaşımına kadar bütün ilişkilerden başlayarak politikanın yenilenmesi bir zorunluluk. Bu nedenle Venezuela “Ya gerçek sosyalizm ya faşizm?” diyerek ilerlemek zorunda.
- 2. Trump döneminde Avrupa'yı neler bekliyor? 17 Ocak 2025 04:58
- Avusturya'dan Güney Kore'ye siyasi krizler ne anlama geliyor? 10 Ocak 2025 04:08
- Almanya ABD’nin arka bahçesi mi? 03 Ocak 2025 04:54
- Avrupa 2024-25: Krizler, çelişkiler ve mücadele 27 Aralık 2024 04:19
- Romanya seçimleri, TikTok ve AB'nin demokrasi anlayışı 20 Aralık 2024 05:25
- ‘Suriyeliler gitsin mi, kalsın mı’ tartışması üzerine 13 Aralık 2024 04:24
- Avrupa'da 'siyasi kriz' hayaleti dolaşıyor 06 Aralık 2024 06:40
- Almanya'yı savaşa hazırlıyorlar 29 Kasım 2024 06:45
- Kiev'deki hesap Moskova'ya uyacak mı? 22 Kasım 2024 04:30
- Bir Almanya gerçeği: İşçilere yoksulluk, CEO’lara zenginlik 15 Kasım 2024 04:12
- Trump Pandora’nın kutusunu açtı, Avrupa panikte 08 Kasım 2024 12:17
- 5 maddede ABD seçimlerinin Avrupa’ya etkileri 03 Kasım 2024 04:30