Zıtlıklar dünyası
Fotoğraf: Envato
Davos’ta emperyalist burjuvazinin yıllık geviş getirme toplantılarının birisi daha yapıldı. Toplantı öncesinde adet olduğu üzere gazetelerin ekonomi sayfalarına yine dünyada yaşanan eşitsizliklere ilişkin rakamlar düştü. Çarpıcı olanlar şunlardı: Dünyada 26 kişinin serveti, 3 milyar 800 milyon kişinin yıllık gelirine eşitmiş. Dolar milyarderleri bir günde servetlerine 2.5 milyar dolar ekliyorlarmış. 112 milyar dolar serveti olan bir asalağın parasının yüzde biri bile açlıktan kıvranan Etiyopya’nın sağlık bütçesini karşılıyormuş. 2008 krizinden bu yana dolar milyarderleri sayısı iki kat artmış vb.
Bir de madalyonun diğer yüzü var. ILO -uluslararası çalışma örgütü-rakamları dünya nüfusunun yüzde 55’inin herhangi bir sosyal güvenceden yoksun olduğunu ortaya koyuyor. Bu yaklaşık 4 milyar kişiye denk geliyor. Yine ILO rakamları dünya çapında 64 milyon genç işsiz olduğunu, aşırı yoksulluk altında çalışan genç işçilerin sayısının 145 milyona ulaştığını ortaya koyuyor. Diğer veriler genel olarak dünya da işçi üretkenliği artarken reel ücretlerin gerilediğini gösteriyor.
Sadece çok azını buraya aktardığımız bu veriler birbirine tamamen zıt ve karşıtlık içinde iki farklı dünya olduğu gerçeğinden başka bir şeyi ortaya koymuyorsa neyi ortaya koyuyor ki? Bir tarafta büyük sermayenin, patronların, asalakların dünyası, diğer tarafta sömürülenlerin, işçilerin, emekçilerin, yoksul kalmaları için her türlü sömürü mekanizmasının acımasızca çalıştırıldığı milyarların dünyası. Bu nedenledir ki bir işçi “Siz olduğunuz için biz böyleyiz” diye varolan durumu kısa, öz ama mükemmel bir biçimde özetlemektedir.
Bu acımasız tabloya bakan sosyal-reformist çevreler zenginler üzerindeki vergilerin artırılmasını talep ediyorlar. Yani büyük sermayenin, finans kapitalin hükümetlerinden kendi yönetici sınıfının aleyhine kararlar almasını istiyorlar. Kuşkusuz bu talepler yeni değil. Kapitalist sömürünün ortaya çıktığı, yoksulluğun ve açlığın ortalığı kasıp kavurduğu dönemlerden bu yana böyle öneriler yapılıyor, talepler ileri sürülüyor. Fransa’da harekete geçen kitlelerin taleplerinden birisi de bu.
Ama gerçekler ortaya koyuyor ki, büyük sermaye aleyhine atılacak en küçük adım bile işçi ve emekçi kitlelerin sert mücadeleleri ile gündeme gelebiliyor. Ardından ilk fırsatta verilenler fazlasıyla geri alınıyor. Oysa bu büyük zıtlığın temelinde üretim araçlarının özel mülkiyeti ve bu zemin üzerinde kurulan büyük sermayenin egemenliği ve asalaklığı sistemi bulunuyor. Toplumsal olarak yapılan üretimin tüm nimetlerini sermaye sahibi özel mülkü olarak sahipleniyor. Sorun böyleyse çözümü de ancak bu ilişkinin yıkılması ile mümkün olabilir. Yani üretim araçlarına toplum adına el konması ve bugünkü toplumsal üretimin toplumsal mülk edinme ile tamamlanması. Evet işçi ve emekçilerin yolu uzun ve sert mücadeleler verilmeden bu yol geçilemeyecek. Ama başka bir yol da bulunmuyor.
- Gelişmelerin kısa özeti 17 Ocak 2025 05:12
- 13 Ocak güçlendirilmeli 10 Ocak 2025 04:24
- Değişimin zorunluluğu 03 Ocak 2025 07:15
- 'Zaferden' işçiye düşen 27 Aralık 2024 05:25
- Seyredecek misiniz? 20 Aralık 2024 05:42
- Ücret asgari, yaşam sefalet 13 Aralık 2024 05:40
- Genel grev ve direnişi gerçeğe dönüştürmek için 06 Aralık 2024 06:15
- Birleşik ve genel mücadele için 29 Kasım 2024 06:55
- Siz ne diyorsunuz? 22 Kasım 2024 05:31
- Gelişmelerin anlamı üzerine 15 Kasım 2024 05:25
- Direnerek kazanmak 08 Kasım 2024 11:13
- Elde ne var? 01 Kasım 2024 05:05