26 Ocak 2019 01:00

Söz konusu olan ‘petrol’ ise ‘demokratik normlar’ teferruattır! 

Söz konusu olan ‘petrol’ ise ‘demokratik normlar’ teferruattır! 

Fotoğraf: Envato

Paylaş

ABD’nin, 1998’de Hugo Chavez’in iktidara gelmesinden beri Venezuela’ya yönelik artan düşmanca girişimleri, son haftalarda açıkça bir darbe girişimine dönüştü.

Hafta başında, ABD uşağı muhalif Juan Guaido, kendisini ülkenin geçici başkanı ilan etti. Haftalardır Guaido’yu, “Kendisini başkan ilan etmesi” için teşvik eden ABD idi. Ve Trump, Guaido’nun kendisini başkan ilan etmesinin hemen ardından onu “Başkan olarak tanıdığını” açıkladı.

ABD’nin bu açık darbe girişiminin hemen arkasından Venezula Devlet Başkanı Nicolas Maduro, “Darbeye hayır, müdahaleciliğe hayır” diyerek Venezuela halkını Amerikan emperyalizmine karşı direnmeye çağırdı. Maduro ayrıca Venezuela’nın ABD hükümetiyle tüm diplomatik ve siyasi ilişkilerini kestiğini de duyurdu.

ABD’nin Guaido’nun şahsında girdiği darbe girişimi karşısında Venezuela halkı sokaklara döküldü. Maduro’ya destek veren kitlelerin sokaktaki eylemleri günlerdir sürüyor.

DARBECİLİK, İNSANLIK DÜŞMANLIĞIDIR

Darbe girişimiyle bir ülkenin yönetimini değiştirmek, bugün halkların, insanlığın en nefret ettiği girişimlerdendir. Çünkü darbeler, halkın iradesini ayaklar altına almanın en dolaysız biçimi olduğu gibi; zulmün, baskının, şiddetin envai türünün de en doğrudan kaynağı olagelmişlerdir.

Bu yüzden de darbeyle iktidar değiştirmek isteyenler sadece bir halkın iradesini çiğnemiyorlar, aynı zamanda insanlığın en temel değerlerini de ayaklar altına alıyorlar.

İkinci dünya savaşı sonrasındaki 40 yılı emperyalistler, adeta “bir darbeler çağı” olarak organize ettiler. Latin Amerika’da “Erken kalkan her albayın darbe yaptığı” hikayeler (fıkralar), adeta dönemin “klasiği”ydi. Aynı dönemde Latin Amerika ülkeleriyle birlikte Ortadoğu ve Güneydoğu Asya ülkeleri de sayısız askeri darbeye sahne oldu. Bu “darbeler çağı”nda Türkiye’nin payına da üç askeri darbe düşmüştü.

Darbeleri, SSCB’nin saldırılarına karşısında “Hür dünyayı koruma” diye açıklayan batılı emperyalistlerin ideologları, “küreselleşme”yle birlikte artık darbeler döneminin sonuna gelindiğini ilan etmişlerdi. Ne var ki, 21. yüzyılda da darbeler 20. yüzyıldaki kadar olmasa da sürdü.

AVRUPA, DARBECİLİĞİN YEDEĞİNDE

Emperyalistler, kendi aralarındaki çelişkiler ve dünya hegemonyası mücadelesinde darbeci yöntemleri kullanmayı hiç de “ahlaka” ya da o ünlü “demokratik normları”na aykırı görmediler. Venezuela’daki darbe girişimi sırasında da, onların “demokratik normları”, sadece kendi çıkarları söz konusu olduğunda önem verilen bir şey oldu. Darbe girişimi, emperyalistlerin dünyayı yönetmekte ne kadar zorlandıklarını gösterirken; halklarla emperyalistler arasındaki çelişkilerin artık, üstü örtülemeyecek bir döneme girdiğini de ortaya çıkarmış oldu.  

Bunun bir diğer anlamı; gerek kendi aralarında gerekse diğer ülkelerle emperyalistler arasındaki sorunlarda, ABD ve öteki emperyalistlerin daha “sert” ve “etkin” yöntemlere başvuracaklarıdır. Sadece darbelere çanak tutmak değil ama, Venezuela örneğinde olduğu gibi onu bizzat organize de edeceklerdir.

ABD’nin arkasından Arjantin, Brezilya, Şili gibi Latin Amerika’nın hem sağcı hem faşizan hükümetlerinin Venezuela’daki darbe girişiminin arkasında kuyruğa girmeleri de bu bakımdan  şaşırtıcı değildir. Kaldı ki bu kervana Kanada da katılmış ve “demokratik normlar” dendiğinde en önde görünmekten hoşlanan Avrupa ülkeleri de “ortaya karışık” konuşarak; darbe girişimine destek verir duruma gelmişlerdir.

VENEZUELA VE HALKLAR KAZANACAK

ABD’nin Venezuela’yı böylesine açıkça hedefe koymasının arkasında, antiemperyalizmi dünya genelinde canlı tutan bir mihrak vardır. Ama 20 yıllık Venezuela düşmanlığının arkasındaki asıl neden; ülkenin sahip olduğu petrol ve doğal gaz zenginliğidir. Çünkü Venezuela, dünya petrol ve doğal gaz rezervleri sıralamasında birinci sırada olan ülkedir. ABD, Venezuela’yı kendi kontrolüne alarak; dünya petrol ve doğal gaz rezervlerini, petrol, enerji fiyatlarını denetler hale gelmek istemektedir. En azından bu alandaki payını hatırı sayılır biçimde artırmayı amaçlamaktadır.

Kısaca söylemek gerekirse; Venezuela’daki darbe girişimi; dünyadaki siyasi dengelerden, Ortadoğu’daki rezervler konusundaki risklerden, batı emperyalizminin Rusya ve İran’la giriştiği mücadeleden ve “ticaret savaşları” kapsamındaki gelişmelerden bağımsız düşünülemez.

Evet, emperyalistler kendi çıkarlarının bir gereği olarak Venezuela’nın başına kendi uşaklarını geçirmek istiyorlar. Ama 20 yıldır ABD emperyalizminin oyunlarıyla savaşmada deneyim kazanmış Venezuela halkı, bu girişimlere öyle kolay izin vermeyecektir.

Venezuela başta olmak üzere, dünyanın her köşesinde emperyalizme karşı mücadele eden halklar yenilmeyecek, Venezuela ve halklar kazanacak!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa