27 Ocak 2019

Denizler tanrısı öfkelenince

Tanrıça Kalipso; Troya savaşı sonrası, ülkesine dönüş yolculuğu sırasında, azgın fırtınaların adasına sürükleyip getirdiği Yunanistanlı kent kral Odisseus’a, zilzurna vuruldu ve tam yedi yıl Akdeniz’deki adasında onu alakoydu.

Ne var ki tanrıça Atena’nın ağırlığını koyduğu Olimpos’taki tanrılar toplantısında, Odisseus’un yurduna hemen sağ salim dönmesi kararı alındı.

Bu karar uyarınca tanrıça Kalipso da, onu özgür bırakmak zorunda kaldı!..

Tanrıça Kalipso; denize açılmazdan önce, yolculuğuyla ilgili birtakım önbilgiler verdi Odisseus’a. Deniz yolculuğu sırasında bazı tanrıların başına dert üstüne dert yağdıracağını da söyledi...

Savaş yorgunu kral Odisseus, üzgün ve tek başına bıraktığı tanrıçası güzel Kalipso’nun; “Kutupyıldızını hep solunda tut!” öğüdüne uyaraktan, tam onyedi gün yol aldı Ege denizinde. Onsekizinci günü de, Fayaklar ülkesinin dağları göründü...

Tam o anda da, denizler ve anakaralar tanrısı eli yabalı Poseydon; Odisseus’u gördü yelkenlisiyle... Haliyle Tepegöz oğlu canavar Polifemos’un tek gözünü kör ettiği için Odisseus’a duyduğu o büyük öfkesi birden şahlandı yüreğinde! “Vay anasını be,” dedi tanrı Poseydon, “demek benim yokluğumda, Odisseus’un ülkesine sağsalim dönmesi kararını almış tanrılar! Nerdeyse Fayakların topraklarına vardı varacak Odisseus! Sonra da paçayı kurtaracak!.. Öyle yağma yok! Ben ona şimdi neler çektireceğim, görecek!..”

Elindeki üç dişli yabasıyla tanrı Poseydon; Karayel, Lodos, Keşişleme ve Yıldız rüzgârlarının tümünü mağaralarında uyandırıp Odisseus’un yelkenlisinin üstüne saldı bütün hışmıyla!

Artık her yönden savurdukları azgın dalgalarla saldırıya geçen rüzgârlar, salıncak gibi sallamaya başladılar Odisseus’un yelkenlisini. Bir yandan da, karanlıklarla karışık şimşekler yağıyordu gökyüzünden. Odisseus’un ellerinin, dizlerinin bağı çözülüverdi birden!.. “Vay başıma gelenler, vay! Demek bunları da görecekmişim! Demek bir ölüm uçurumu açılıyor önümde!” diye söylenirken, azgın dalgaların biri, yelkenliyi ta ötelere doğru fırlatıverdi!.. Direği ve gövdesi parçalandı yelkenlinin!.. Artık rüzgârlardan Lodos bıraksa yakasını, Yıldız yakalayıp savuruyordu onu bir başka yöne! Sonunda Odisseus; parçalanan yelkenlisinin iki parçalı bir tahtasına can havliyle tutunabildi sımsıkı; hemen üstüne oturdu.

Böyle böyle habire savrulan Odisseus’u, denizkızlarından güzel İno gördü. Bir süre onun azgın dalgalarla boğuşmasını izledi; yüreği burkuldu... Güzel İno, hemen bembeyaz bir martıya dönüşüp Odisseus’un üstüne oturduğu tahtaya kondu: “Senden ne ister bu Poseydon?​” diye dile geldi martı. “Sen gel benim dediklerimi yap! Hiç de akılsız bir adama benzemiyorsun! İlkin sırtındaki o ağır giysileri çıkar at! Şu benim yaşmağı da al; göğsünün altına dola. Bırak, salını da rüzgarlar alıp götürsün! Sen yüze yüze, hemen şu karşıdaki Fayakların adasına ulaş!”

ODİSSEUS, FAYAKLARIN ADASINDA

Böyle dedi o bembeyaz martı ve aniden havalanıp mavilikler içinde silinip gitti...

Elleriyle sıkı sıkıya tutunduğu birbirine ekli iki tahta parçasıyla, dalgalardan dalgalara habire savrulurken; “Vay anasına!” diye yeniden söylenmeye başladı Odisseus. Gene bir ölümsüze çattık! Bana bir düzen mi kuruyor yoksa? ‘Hemen şu karşıdaki Fayakların adası’ dediği yer çok uzakta, çok! Ben öyle herkesin dediklerine pek inanmam. Tutunduğum bu tahtalar kırılmadıkça, her şeye göğüs gererim... Parçalanırsa da ne yapayım? O zaman yüze yüze giderim karşıya...”

Tam bunları geçirirken gönlünden, tanrı Poseydon öyle bir dalga daha savurdu ki denizden, yan yana kenetli iki tahta birbirinden ayrılıverdi!.. Odisseus da artık tanrıça Kalipso’nun armağanı giysilerini zorlana zorlana çıkarıp attı dalgaların üstüne. Az önce martı kılığındaki tanrıçanın verdiği yaşmağı da göğsünün altına doladı hemen. Ve eğreti tahtaları bırakıp denizi bütün gücüyle kulaçlamaya  başladı... Denizler tanrısı Poseydon, Odisseus’u böyle artık salsız sandalsız dalgalarla boğuşurken görünce, için için sevindi. “Hadi bakalım, böyle böyle çektiklerin yeter de artar bile” deyip yeniden dalgaları şahlandırdı. Sonra da bindiği güzel yeleli atlarını kamçıladı denizler tanrısı Poseydon. Denizin altındaki yosun yeşili paslanmaz sarayına doğru, böyle atlarıyla uçarcasına yol alırken, buyruğundaki bütün deniz hayvanları, suları yarıp tanrılarına yol açtılar...

EOS DÜNYAMIZI MAVİYE YEŞİLE BOYADI

Odisseus da fırtınalar ve dalgalar hengâmesinde boğuşurken, onu çok seven tanrıça Atena girdi araya hemen... Habire savrulan dört rüzgârı çağırdı yanına. Onların en uysalı Yıldız rüzgârını alakoydu yalnızca yanında. “Artık çok yoruldunuz” deyip diğer üç rüzgârı, mağaralarında uykuya gönderdi. Yalnız kalan Yıldız rüzgârı da usul usul eserekten, bütün Akdeniz’i uysallaştırdı ve sularla boğuşan Odisseus’u, ağır ağır sahile doğru sürüklemeye başladı...

Bir süre sonra gül parmaklı Şafak tanrıçası güzel Eos; gökyüzünü, denizi ve de karaları yeniden maviye, yeşile ve safran sarısına boyamaya başladı... O anda da Odisseus, dingin denizin üstünden, az ötesindeki tarlaları ve yemyeşil ormanı gördü birden.

Görür görmez de; babası aniden iyileşmiş çocuk örneği, bir çığlık attı ve ağlamaya başladı sevinçten...

***

Mitolojiyle ilgilenen okurlarımıza, aşağıdaki kitapları öneriyoruz:

-  AKDENİZLİ TANRILAR (Yaşar ATAN– . Baskı)
-  AKDENİZ MİTOLOGYASINDN EFSANELER (Yaşar ATAN)
-  İNSAN VE TRAGEDYA (ANDRE BONNARD (Çev. Yaşar ATAN – 2. Baskı.)
-  KÜÇÜK PRENS (Saint EXUPERY - Çev.; Yaşar ATAN)

Evrensel'i Takip Et