
Eğitim işsizlik ilişkisi

Fotoğraf: Envato

Sanayi üretimi daralırken, işten çıkarma haberleri de her geçen gün artıyor. Yakın zamana kadar fiyat artışları şeklinde kendini gösteren ekonomik krizin etkileri emek gücü piyasalarına doğrudan yansımaya başlamış durumda.
Bu ise işsizlik sorununun 2019 yılı içinde daha da derinleşeceği anlamına geliyor.
Kaldı ki, TÜİK tarafından açıklanan son verilere göre işsizlik oranı ekim 2018 itibarıyla yüzde 11.6’ya yükselmiş durumda. Tarım dışı işsizlik ise yüzde 13.6 düzeyinde. TMMOB Makina Mühendisleri Odası, yüzde 13.6’lık bu oranın mart 2017’den itibaren gerçekleşen en yüksek düzey olduğuna dikkat çekiyor.
Açıklanan işsizlik verileri kadınlar ve gençler açısından genel işsizlik oranının oldukça üzerinde. Kadınlar açısından yüzde 14.4 olarak açıklanan işsizlik oranı tarım dışı işsizlik söz konusu olduğunda yüzde 18.8’e yükseliyor.
Yüzde 22.3 olan genç işsizliği, genç kadınlar için yüzde 27.9 düzeyinde.
TÜİK verilerinin ortaya koyduğu bir başka çarpıcı sonuç da eğitim düzeyi ve işsizlik arasındaki ilişki. Lise ve üzeri eğitim seviyeleri bakımından işsizlik düzeyi genel işsizlik oranının üzerinde seyrediyor. Üniversite mezunlarının işsizlik oranı ise yüzde 13.3 ile tüm eğitim seviyelerindeki işsizlikten daha yüksek.
Ekonomik büyüme/kalkınma ile nitelikli emek gücü arasında doğrudan ilişki kurulması, eğitim konusunu bireysel refahın yanı sıra ekonominin geneli açısından da önemli hale getiriyor. Nitekim eğitim düzeyine göre işsizlik oranları, OECD’nin de eğitim-istihdam ilişkilerini açıklamak üzere kullandığı başlıca göstergelerden biri.
Ancak anaakım yazın, eğitimle ekonomi arasındaki bağlantıyı ekonomilerin yapısal koşulları, uluslararası iş bölümündeki yeri, rekabet gücü ve stratejisi gibi unsurları göz ardı ederek standart bir ilişki biçimiymiş gibi ele alıyor.
Artan eğitim düzeyinin işsizlik riskini beklenen ölçüde azaltmamasından hareketle de, ekonominin yapısal koşulları yine göz ardı edilerek, özünden kopartılmış bir nitelik tartışması gündeme geliyor.
Buna göre sadece eğitime erişim koşullarının değil öğretim müfredatının da piyasa ihtiyaçlarıyla uyumlu olması artık bir işveren talebi olmaktan çıkıp politika hedefine dönüşmüş durumda.
Nitekim Türkiye emek gücü piyasalarında yaşanan işsizliğin özellikle eğitimli nüfus açısından çok ciddi bir problem olduğunu vurgulayan Ulusal İstihdam Stratejisinde de, eğitim sonucu kazanılan nitelikler ile iş gücü piyasasında aranan nitelikler arasında bir uyumsuzluk olduğu ifade ediliyor.
Eğitim-istihdam edilebilirlik ilişkisi beklenen sonuçları doğurmasa da ne esneklik politikasından geri adım atılıyor ne de piyasa şartlarına uyumun “örgün eğitimin başlıca sorumluluğu olduğu” yaklaşımından vazgeçiliyor.
Ekonominin nitelikli iş yaratma kısıt ve kapasitesini dikkate almaksızın sürdürülen bu politikaların sonucunda ise işsizler içinde eğitimli nüfusun payı giderek artıyor.

- Ekonomik kriz ve piyasa ideolojisi 25 Ağustos 2019 23:30
- Anayasa Mahkemesinin barış bildirisi kararı 05 Ağustos 2019 00:20
- Kamuda TİS süreci 21 Temmuz 2019 23:56
- Sömürünün en derinine, ayrımcılığın her türüne maruz kalmak: Mülteci işçiler 01 Temmuz 2019 00:09
- Kıdem tazminatı fonu 10 Haziran 2019 00:50
- Kale Kayış işçileri 19 Mayıs 2019 20:07
- Cinsel şiddet 28 Nisan 2019 19:58
- Seçim sonrası 07 Nisan 2019 20:55
- İşçilerin can güvenliği 24 Mart 2019 20:37
- Kadın emeği 03 Mart 2019 20:40
- Tanzim muhalefeti 17 Şubat 2019 23:30
- Sendikalaşma oranları 04 Şubat 2019 00:50