Evrensel için yeni bir dönem
Evrensel için yeni bir dönem

Adı ‘yerel’ kendisi ‘genel’ ve merkezi iradenin belirlediği bir seçim

Yerel seçim mücadelesinde partilerin üst kurullarındaki hararetli tartışmalar büyük ölçüde tamamlandı.

AKP ve MHP son 1-2 hafta içinde atamalarını önemli ölçüde tamamlamıştı.

HDP ise bölge illerindeki adaylarını geçen hafta tamamlarken, batı illerindeki belediyeler konusunda da son aşamaya gelindiğini duyurdu.

Geçtiğimiz hafta sonunda CHP ve İyi Partinin 50 ilde anlaştıklarının ilan edilmesi ve CHP’nin İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı adayı ve büyük kentlerindeki ilçelerde adaylarının açıklanmasıyla “Millet İttifakı” tarafında da başlıca adaylar belirlenmiş bulunuyor.

Bundan sonrasını adayların ve partilerin “saha”daki çalışmaları belirleyecek.

İLÇE BELEDİYE BAŞKANI ADAYLARI BİLE MERKEZDEN ATANDI

24 Haziran seçimlerinden sonra başlayan yerel seçim süreci, bir tür “aday atama” dönemi olarak gelişti. Çünkü bu dönem yereldeki çeşitli güçlerin bir araya gelerek, “nasıl bir belediyecilik” “nasıl bir yönetim”, “yerellerdeki ihtiyaçların belediyeler tarafından nasıl karşılanacağı”, “halkın yönetimi nasıl denetleyeceği”,... tartışmaları etrafında adayların belirlendiği bir süreç olarak işlemedi. Tam tersine bu süreç, yerel siyaset erbanının partilerin üst yönetimleriyle pazarlıklarıyla başlayan ama inisiyatifin hızla üs yönetimin, hatta genel başkanların eline geçtiği bir “atama” süreci olarak gelişti.

Tıpkı illerde seçilen milletvekillerinin partilerin genel merkezlerinden atanmasının vekilleri “genel başkanın adamı”na dönüştürmesi gibi, şimdi de belediyelerin başkan adayları (seçilirse belediyelerin başkanları da) partilerin “genel başkanlarının adamlarına” dönüşmesini pekiştirecektir.

Elbette ki daha önce de yerel yönetim seçimlerine genel merkezlerin müdahalesi olmuştur; bazen bu müdahaleler çok kaba biçimde yapılmıştır. Ama hiçbir dönemde genel merkezlerin, genel başkanların yerel seçimlere müdahalesi bu ölçüde yaygın ve ilçe belediye başkanlarına kadar inen bir derinlikte olmamştı.

CHP, YERELDEKİ SEÇİM İŞ BİRLİĞİ GİRİŞİMLERİNİ TAHRİP ETTİ

AKP ve MHP’nin “ülkenin bekası”na bağladıkları yerel seçimi, “tek parti tek adam rejimi”nin inşasının dayanağı olarak kullanmanın ötesinde “yerel irade”, “demokrasi” gibi bir kaygısı yoktur.

İyi Parti için de gerekçeleri farklı olsa da durum böyledir.

Ancak en azından 16 Nisan Referandumu’ndan beri “tek parti tek adam rejimi”ne karşı tüm ilerici, demokrat güçlerin ortak hareket etme, bunun için de  CHP, HDP, Emek Partisi, ÖDP gibi, güçlerle birlikte yerel seçimlerde, merkezi olarak olmasa da yerellerin özelliğine göre, ortak yerel seçim platformları etrafında  seçim iş birlikleri oluşturması, seçimden sonra da “tek parti tek adam rejimi”ne karşı mücadele için son derece önemliydi. Ki, CHP ve HDP’nin yerel örgütleri de bu konuda önemli ölçüde yerel seçime tüm ilerici demokrat güçlerle, ortak bir “seçim platformu” etrafında birleşerek bir “seçim iş birliği” içinde gitmekten yanaydı.

Ancak, CHP’nin merkezi müdahaleleri, adayları ilçeler düzeyinde bile merkezden belirleme tutumu yerellerdeki bu “seçime ortak girme” girişimlerini tahrip edici bir rol oynadı.

Bu nedenler, ilerici demokrat güçlerin seçimde nasıl oy kullanacakları konusundaki çeşitliliği de zorunlu kılmıştır.

Oysa, böyle bir birlik, kuşkusuz ki sadece seçimler değil seçimden sonra, AKP-MHP belediyeciliğine karşı, özellikle de merkezi iktidarın “yerel yönetimleri” boğma, özellikle de muhalif yerel yönetimleri çalışamayacak hale getirme girişimlerine karşı mücadele bakımından da son derece önemliydi!

HDP OYLARI ÖNEMLİ OLACAK

Kuşkusuz bu yerel seçimin önemli sorunlarından birisi de AKP-MHP ittifakı yanında, İyi Partiden dahası kendi içindeki şoven milliyetçi çevrenin baskısıyla HDP’den gelen ortaklaşma isteğine yanıt vermekten bile uzak duran CHP’nin tutumunun da seçimde bir faturasının olmasıdır.

Dün, HDP’nin İstanbul, Ankara, İzmir başta olmak üzere 7 büyükşehirde aday göstermeyeceği açıklandı. Bu elbette ki, “tek parti tek adam rejimi” ve “cumhur ittifakı”na karşı CHP’ye bir destektir. Ancak CHP’nin bu açık ve “koşulsuz” desteğe vereceği yanıt da önemini korumaya devam etmektedir. Çünkü sonuçta HDP’ye oy veren seçmenlerin de bir iradesi ve beklentileri vardır.

Bu durumda, bölge illerindeki seçimi “kayyıma karşı bir referandum” olarak ele alan HDP’nin batı illerinde, açıklanan büyükşehirler dışında adaylarını belirlerken, her ile göre farklı bir ölçüt kullanacağı da anlaşılmaktadır.

Kısacası 31 Mart 2019’da yapılacak yerel seçimin, sadece adının “yerel seçim” olduğu ama adayların belirlenmesinden ittifaklarına, her şeyin “yerelin iradesinin”  umursanmadığı, bu nedenle de “genel” ve “parti merkezlerinin belirleyici olduğu bir seçim” olacağını söylemek yanlış olmaz.

Evrensel'i Takip Et