03 Şubat 2019 00:30

Transferlere kötümser bakış

Transferlere kötümser bakış

Futbolcu Mbaye Diagne

Fotoğraf: Galatasaray Kulübü / AA

PAZAR
Paylaş

Futbolda “Hayırlı olsun” döneminin sonuna geldik. Transferler yapıldı, paralar ödendi, amigo muhabirler toplayabildikleri tüm parsayı topladı (Gerçi 10 “hayırlı olsun” verdilerse 3’ü tuttu ama olsun), yöneticiler böbürlendi. Tüm bu sürecin en çaresizi taraftarlara ise kulüplerine bir kez daha sonsuz güven besleyip umutlanmak düştü.

Transfer döneminde takımınızın ne kadar kazık yediği, gelen oyuncunun ne kadar “eski günlerinden uzak olduğu”, memlekete uyum sağlayıp sağlayamayacağı gibi noktalardan özenle uzak durulur. Bu konuları gündeme getirenlere “keyfe limon sıkanlar” muamelesi yapılır.

1 güne değil de daha uzun bir sürece yayılmış “Groundhog Day” evreni düşünün.

Sürekli aynı senaryo yaşansa da, transferlerin çok azı bekleneni verse de futbol camiası (“Paydaşlar” mı deniyordu artık) her seferinde aynı tepkileri vermeyi, aynı manşetleri atmayı, aynı umutları beslemeyi sürdürüyor.

Twitter icat olduğundan beri “takipçi” uğruna amigoluklarını yeni seviyelere ulaştıran kulüp muhabirleri yeni dönemin “yıldız”larından. Gazeteci değil sanki hepsi birer kulüp yöneticisi. Görevleri, yönetimin kendilerine sızdırdığı olası transferlerin ne kadar teknik, ne kadar hızlı, ne kadar cazip, ne kadar Türkiye sevdalısı olduğuna taraftarları inandırmak. Transfer döneminin son günü amigo muhabirlerin en cevvallerinden biri Nicolas Castillo’nun “Fenerbahçe’ye gelmek için her şeyi yaptığını ama vicdansız kulübünün onu zorla Meksika’ya göndermeye çalıştığına” bizi inandırmaya çalışıyordu. Damarını kesseniz sarı-lacivert akacak çocuğun Meksika’ya sürgünü nedeniyle gece uyuyamayan kaç saf taraftarımız var kim bilir!

Neyse ki Mert Aydın, gün boyunca bu tip muhabirliği esprili bir dille eleştiren tweet’leriyle spor medyasında halen aklı başında insanlar var dedirtti.

Bana ise her biri bu kadar kusursuz futbolcuların neden Barcelona ya da Real Madrid’de değil de Türkiye’de oynadığını merak etmek düştü!

Ha bu arada işler kötü mü gitti, bu futbolcuları taraftarın önüne ilk atanların da yine aynı yöneticiler, aynı amigo muhabirler olduğuna tanıklık edeceğiz. E bu da futbol “Groundhog Day”inin bir parçası.

Neyse bari biz, yani saatleri 06.00’dan 06.01’e olağan seyrinde geçenler “Üç büyük”lerin transferlerini genel medyanın iyimserliğinin aksine acımasızca bir şekilde değerlendirelim.

BEŞİKTAŞ

Başkan Fikret Orman’la Teknik Direktör Şenol Güneş aynı frekansta değil. Bu bir “sorun” mudur bilmiyorum ama transfer stratejisini etkilediği kesin.

Santrfor sorununu çözmek için Burak Yılmaz transfer edildi. Burak Yılmaz, Alvaro Negredo’nun zıttı gibi. İyi bitirici ama “toparlayıcı” bir santrfor değil, top saklayamaz, pas istasyonu olamaz tüm bunlar da onunla oynamayı zorlaştırır. Bunların yanında karakter özellikleri de Beşiktaş taraftarının çoğunun hoşuna gitmiyor. Burak Yılmaz’ın taraftarı kazanmasının tek yolu şampiyonluktan geçiyor, bu da zor gibi görünüyor.

Nicolas Isimat-Mirin, PSV’de yer bulamıyordu ve uygun maliyetle geldi. Bu maliyete göre yararlı bir transfer olduğunu ispatlayabilecek bir oyuncu ama kimse ondan Pepe’nin yerini doldurmasını dahası Beşiktaş’ın bu mevkide yaşadığı sorunu çözmesini beklemesin.

Shinji Kagawa’nın tekniği, saha görüşü, takım oyuncusu olması, ceza sahası içerisindeki etkinliği ve hatta bir 10 numara olarak bitiriciliği onun görkemli bir kariyere sahip olmasının nedenleri. Ancak bu yıl sadece 294 dakika sahada kalabildi ve Japonya milli takımından da kesildi. Fizik olarak yeni Dortmund’u kaldıramaması Beşiktaş’ı kaldıramayacağı anlamına gelmiyor ama önce ne kadar hazır olduğunu görmek gerekiyor.

FENERBAHÇE

Puan durumundaki yerinden de anlaşılabileceği gibi sarı-lacivertlilerin neredeyse her pozisyonda kaliteyi artırmaya ihtiyacı vardı. Bunu elbette bir transfer döneminde yapamazlardı.

Her şeyden önce Conte’nin şampiyon Chelsea takımında 3-4-3’e geçildikten sonra sağ kulvarı harika kullanan Victor Moses’in alınması çok başarılı bir hamle. Victor Moses, Süper Lig’de atletizmiyle büyük fark yaratacak bir oyuncu. Teknik açıdan göz kamaştırmıyor zaten bu yüzden Chelsea’de 2 sezondur oynamıyor ama Göztepe’ye attığı golde görüldüğü gibi çoğu zaman hızıyla, gücüyle bu açığı kapatabilecek bir isim.

Miha Zajc, etkileyici referanslarla Türkiye’ye geldi. Güvenilir Serie A takipçilerinin tamamı onun 10 numara ve orta saha becerileri hakkında olumlu konuşuyor. Tabii bu yorumlar “E bu adam niye Juventus’ta oynamıyor” da dedirtiyor. Zajc için kritik nokta Fenerbahçe’deki atmosfere ve Türkiye futbol ortamına alışmak olacak. (Ne var bunda demeyin, ne yıldızları yıldırdı bu bariyerler)

Fenerbahçe’nin diğer transferlerinin benim için tek artısı yerli olmaları. Yabancı kuralına kısıtlama gelecekse, ülkedeki belli başlı yerlileri düşük maliyetle kadroda bulundurmak önemli. Yoksa ne Sadık Çiftpınar ne de Serdar Aziz, Fenerbahçe’nin geriden oyun kurma sorununu çözebilecek stoperler.

Fenerbahçe forvet transfer edemedi. İstikrarsız Soldado ve formsuz Slimani dertlere derman olmaz.

GALATASARAY

Golcü ve stoper sorunlarının çözüldüğü düşünülebilir ancak transferler geç tamamlandı ve Galatasaray’ın zaman, puan kaybetmeye tahammülü yok. Bu yazı yazıldığında henüz Alanyaspor maçı oynanmamıştı ancak Galatasaray bu maça ideal golcüsü ve belki de stoperi olmadan çıkacak.

Onun dışında Mbaye Diagne transferi, Kasımpaşa için büyük başarıdır. Bedelsiz alınan bir futbolcu, bir sezonda 32 gol atıp 10 milyon avro kazandırdı. Herkes transferin olumlu yanlarını yeterince yazıyor ben de bunları yazayım:

* Galatasaray’ın ekonomik koşulları için pahalı bir transfer. Ancak Kasımpaşa performansını sürdürürse 1 sene içinde benzer bir bedelle satılabilir.

* Kasımpaşa performansını sürdürebilir mi? Gomis gibi olmaması için fazla neden yok. Ancak Diagne’nin savunmada çalışkan bir forvet olmadığını bazen de aşırı bencil olduğunu söylemek gerek. O kadar bencil ki bazen o gol atarken yanındaki takım arkadaşları sevinemiyor. Bunlar genel takım atmosferinde sorunlara neden olabilir. Tabii Gomis gibi maç kazandırdığı sürece pek gündeme gelmez.

* Benim için büyük bir soru işareti: Kariyeri boyunca sadece Ujpest ve Kasımpaşa günlerinde potansiyelini sahaya yansıtabildi. Neden? Göreceğiz…

Marcao, Galatasaray’ın ve aslında Fenerbahçe’yle Beşiktaş’ın da ihtiyacı olan tipte bir stoper. Sol ayaklı ve oyun kurma becerisi var. Devre arasının en iyi transferlerinden biri olmaya aday.

Ciddi bir yatırım yapılan Christian Luyindama için Uğur Karakullukçu, Belçikalı scout’ların “Ligin en iyi stoperi” yorumunu aktardı. Bunun dışında oyuncuyu tanıyan çok az. İzleyip göreceğiz, anlatıldığı gibiyse Marcao’yu Maicon’dan daha iyi tamamlar.

Kostas Mitroglou özellikle Olympiakos’ta bir dönem otomatiğe bağlamıştı ve o performansıyla Premier Lig’in yolunu tuttu. Fulham’da olmadı, Benfica’da iyiydi, Marsilya’da yine olmadı. Fizik olarak ne durumda olduğu önemli. Ancak Diagne ile birlikte çift santrfor oynayacak tipte bir isim değil. Diagne’nin alternatifi olacak gibi duruyor. Bence -kiralık da olsa- pahalı bir yedek.

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa