03 Şubat 2019 00:10

Fırtınalar ve gönderilemeyen mektuplar

Fırtınalar ve gönderilemeyen mektuplar

Gönderilmemiş Mektuplar film afişi

PAZAR
Paylaş

EYLÜL FIRTINASI

Atıf Yılmaz Bekle Dedim Gölgeye (1990) filminden sonra, ikinci kez 12 Eylül’ü anlatan bir filme yönelir Eylül Fırtınası ile. “Bu filmi neden çektiniz? sorusunu, “Türkiye belleksiz bir ülke ve her şeyi çok çabuk unutuyoruz. Bir grup genç 12 Eylül üzerine bir araştırma yapmışlar ve yaşları 15-25 arasında olan gençlere “12 Eylül nedir” diye sormuşlar. Maalesef gençlerden hiçbiri 12 Eylül’ün ne olduğunu bilememiş. Biz de bir hatırlatma yapmak için bu filmi çektik.” diye yanıtlar.

Habib Bektaş “Gölge Kokusu” kitabını sinemaya uyarlamasını ister. Kitap etkiler Atıf Yılmaz’ı. “Habib Bektaş’ın ‘Gölge Kokusu’ kitabı sinemaya uygulanabilirlik bakımından ilginç bir romandı. Öneri de kendisinden gelmişti. 12 Eylül’ü bir çocuğun gözünden anlattığı için insanların kolay izleyebileceğini düşündük. Bu konuya insanlar ilgi duyar dedim ama yanıldım. Bugünkü sinema seyircisinin çoğu 15-25 yaş grubu insanlardan oluşuyor. Onların da Türkiye’nin gerçekleriyle hiçbir ilgisi kalmamış.”

Filmde başrolleri dedeyi oynayan Tarık Akan, Zara ve 100 çocuk arasından seçilen, muhteşem ’oyunuyla’ harikalar yaratan sevimli Kutay Özcan üstleniyorlar.

12 Eylül askeri darbesinin ilk günleri. Siyasi nedenle gözaltına alınan annesi Ayten’le birlikte bir gününü hücrede geçiren 5 yaşındaki Metin, dedesi Hüseyin Efe tarafından ertesi günü alınır ve Bozcaada’ya götürülür.

Annesi hücrede gözaltında tutulurken aranan babası için evi basan polisler, “Biz babanın arkadaşıyız, baban nerede?​” diye sordukça küçük Metin onlarla dalgasını geçer. Dedesi gelene kadar geceyi annesiyle geçirmesi için hücreye götürüldüğünde, annesini işkenceden dayaktan yüzü gözü dağılmış halde görür. Ne oldu yüzüne, kavga mı ettin diye sorar. Sonra da “Seni fena pataklamışlar” der ardından da “anne biz hapis miyiz?​” diye sorar.

Dedesiyle adaya döndüklerinde “Annen nasıl?​” diye soran dedesini, “Biraz değişmiş” diye yanıtlar.

- Nasıl değişmiş?

- Değişmiş işte yalancı olmuş

- Polislere mi yalan söylüyor?

- Yok ya, onlarla konuşmuyor. Bana yalan söylüyor. Ben hapiste değilim diyor. Bal gibi hapiste işte.

Metin’in babası Rasim de siyasi nedenle aranmaktadır. Küçük Metin için adada, dede ve ninesinin yanında yeni bir yaşam başlar. Meraklı komşular, deniz, üzüm bağları, dedeyle çıkılan balık avları ve aynı yaşlardaki bir kızla yaşanan ilk “aşk”.

Adadaki ilk dönemi ‘huzurlu’ ve ‘uyumlu’ geçen Metin’in yaşamındaki dengeler, uzun gözaltının ardından serbest bırakılan annesinin yıkılmış bir halde gelmesiyle bozulmaya başlar. Bunu aranan babasının yakalanması, ağır işkenceler geçirmesi ve çözülmüş bir insan olarak adaya dönmesi izler. Metin için tüm dengeler bozulmuştur, artık. Yıkılmış anne ve baba bir süre sonra ülkeyi terk edip, Almanya’ya kaçarlar. Aile darmadağın olmuştur. Metin adada dedesiyle kalır. Bir zamanların saf çocuğu, okula uyumsuz bir öğrenci olarak başlar...

Hüseyin Efe için de olumsuzluklar birbirini izler. Önce karısı ölür. Sonra kızı ve damadından dolayı ‘vatan hainliği’ suçlamasıyla karşı karşıya kalır. Dedeleri Kurtuluş Savaşı’na aktif olarak katılmış biri olarak bu durum Hüseyin Efe’yi çaresizliğe iter.

“12 Eylül’den yaklaşık yirmi yıl sonra çekilen 12 Eylül filmi Eylül Fırtınası da aslında bir hatırlayışın değil, unutuşun filmidir. Devrimci kahramanlar ilk 12 Eylül filmlerindeki ağırlığını kaybetmiştir (Filmin birincil kahramanları dede ve torundur), acıyı kutsamalarına rağmen üzerlerinde solcu- arabesk kahramanların kırılganlığı yoktur. Zaten arabeskin yıldızları artık eski naifliklerinden sıyrılmışlar, bir pop yıldızına dönüşmüşlerdir.

Kahramanlar yıllar sonra mutlu bir aile olarak yurtdışından sevgili ‘ada’larına döndüklerinde ise 12 Eylül’den geriye sadece kırık dökük hatıralar kalmıştır. Devlet yirmi yıl içinde toplumun hatırı sayılır bir bölümünü çoktan ikna etmiştir. Seyirci, onların adada sonsuza dek mutlu bir hayat yaşayacakları duygusuyla ayrılır sinemadan, 12 Eylül artık herkes için bir Eylül fırtınasından ibarettir.” (Maktav, “Türk Sinemasında 12 Eylül)

Yönetmen: Atıf Yılmaz Senaryo: Gaye Boralıoğlu

Oynayanlar: Tarık Akan, Zara, Kutay Özcan, Deniz Türkali, Hazım Körmükçü, Oktay Sözbir, Meral Çetinkaya, Cezmi Baskın, Yosi Mizrahi, Cengiz Tünay, Mesut Akusta, Nejat İşler, Filiz Coşkuner, Zeynep Casalini, Ayten Uncuoğlu, Selahattin Duman, Gaye Boralıoğlu…

GÖNDERİLMEMİŞ MEKTUPLAR

Cem babasını ölmeden görebilmek için 20 yıl aradan sonra Amerika’dan Amasra’ya gelir. Ancak, geldiğinde cenaze eviyle karşılaşır. Babası ölmüştür. Elini öptüğü annesi Cem’le konuşmaz çünkü 12 Eylül döneminde yaşananlar sonucu kardeşinin ölümünden Cem’i sorumlu tutmaktadır.

Yirmi yıl önce kasabasından kaçıp gitmek zorunda kalan Cem, babasının son nefesine yetişebilmek için dönmüştür. Gemilerde çalışarak geçirdiği bu yirmi yıllık sürgününde bırakıp gitmek zorunda kaldığı Gülfem’i hiç unutamamış hatta ona olan aşkını günden güne büyütmüştür. Niyeti hemen yine denizlere dönmektir. Çünkü kardeşinin ölümünden kendisini sorumlu tutan ailesiyle ve kaçıp gitmesini üstünden “kırk gün” geçmeden evlendiğini öğrendiği Gülfem’le yüzleşmekten kaçınıyordur. Gülfem ise Cem’in öldüğünü sanıyordur. Bu yüzden duygularını içine gömmüş, yaşamını kocası Ali ve kızı Ceren’e sorumluluklarla sınırlandırmıştır.

Geride bıraktığı dostları, Cem’i sevgi ve coşkuyla karşılarlar. Ancak annesi, Gülfem ve eşi Ali, film ilerledikçe ortaya çıkacak unutulmuş gerçeklerin varlığından dolayı tedirgindirler. En büyük hayali Güney Amerika’da bir gençlik kampında çalışmaya gitmek olan Ceren, Cem ile tanışır, bu ilginç kişilikten çok etkilenir. Onu yerel bir radyoda yaptığı bir programa konuk eder.

Cem’in göndermediği aşk dolu mektuplar radyoda yayınlanmaya başlar. Bu gönderilmemiş mektuplarla beraber, konuşulmamış gerçekler, dile getirilmemiş hisler, eski kinler, kıskançlıklar ve ihanetler klasik bir tragedyadaki açmazlar gibi ortaya dökülür. Cem’in dönüşü, kasabadaki birçok insanın gecikmiş hesaplaşmalarını tetiklemiştir sanki. Daha da önemlisi, küllendi sanılan bir aşk alevini, büyük bir yangına dönüştürmüştür. 12 Eylülse yine belirsiz bir fon olarak kalır, bir filmde daha.

Gönderilmemiş Mektuplar (2003)

Yönetmen/Senaryo: Yusuf Kurçenli: Gaye Boralıoğlu

Oynayanlar: Kadir İnanır, Türkan Şoray, Aytaç Arman, Suna Selen, Melike Demirağ, Rojda Demirer, Levent Yüksel, Kutay Köktürk, Oya Aydonat, Tunca Yönder, Necati Bilgiç, Mehmet Akan, Hikmet Karagöz, Salih Kalyon…

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa