05 Şubat 2019 00:20

Halka sahte saflara bölünme dayatması...

Halka sahte saflara bölünme dayatması...

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Sahte saflarda toplanmasının öneminin büyüdüğü seçimlerde, halkın bölünüp yedeklenmek üzere baskılanması artıyor.

Özellikle dine ve ulusal değerlere yönelik istismarcılığın gazına sonuna kadar basılıp, inançları ve milliyetçi ön yargılarıyla oynanarak halkın aldatılmaya en yatkın kesimleri öncelikle etkilenmeye çalışılıyor.

Ancak az-çok gerçek bir etki yaratmak için, hedef gösterilecek iç ve dış düşmanlara ihtiyaç oluyor. Bu nedenle kırk yılın emperyalist müttefiklerine karşı ajitasyon yapma fırsatı bile kaçırılmıyor. Eskiden birlikte kucak kucağa fotoğraf çektirilerek yakınlık propagandası yapılırken, şimdi yok “Suriye’de ayağımıza dolanıyor”, yok “Doları yükseltip Türkiye’ye ekonomik savaş açtı”, yok “Teröristleri destekliyor” denip Amerika’nın hedef gösterilmesinden çekinilmiyor. Yalnız ABD değil, bir de PKK ve PYD tabii. Ezan, Kudüs ve Filistinli din kardeşlerimiz gibi dinsel motifler de ihmal edilmiyor.

Durmadan zamlanan domatesle soğan ya da işsizlik ve yoksulluğun tırmanışından söz açacak değil ya AKP! Ya da düpedüz ekonomiden! Baksanıza, hazineden finanse edilerek, Deli Dumrul misali geçenden de geçmeyenden de para kesildiği için yol ve köprü bile diyemiyor artık!

Yeterince dış ve iç düşman yaratılınca gerisi kolay diye düşünülüyor. Bugüne kadarki pratik bu yönde çünkü. 7 Haziran’da iktidar kaybedilince sayılmayıp savaş başlatılarak gidilen 1 Kasım seçimlerinde çoğunluğun yeniden kotarıldığı unutulmuyor.

Manifesto filan laf olsun diye açıklanıyor. Zaten hiçbir maddesi inandırıcı değil! Dikey değil yatay şehirleşmeye gidilecek, çevreye duyarlı olunacakmış. Üstelik halkın katılımı önemsenecekmiş. Miş de mişmiş...

Koca beton blokları TOKİ’yle yandaş müteahhitler değil sanki CHP ile HDP dikmiş ve 16 yıldır AKP hükümet etmiyormuş gibi, gel de yatay binalar yapılacağına inan. Ve hele bir havaalanı ve çevre yolu için milyonlarca ağaç kesilmemiş gibi çevreci duyarlılık edebiyatı! Hele hele her şeye Erdoğan karar vermiyormuş gibi halkın katılımı lafları! Belli ki güvenilen yerler başka. YSK örneğin.. Ve seçmen kütükleri.. Ve dahi halka sahte saflara bölünme dayatması...

Beka meselesi”ymiş.. “Memleket bölünür”müş.. HDP=PKK=PYD/YPG’ymiş. Zaten HDP, CHP’yi destekliyormuş. Ve bir de CHP İzmir Adayı Tunç Soyer’in babası var ya babası, önüne geleni katletmiş.. En çok da “ülkücüleri katletmiş”miş. İYİ Partili “ülkücüler” ona ve onun olduğu yere nasıl oy verirmiş!

Zaten “CHP denince çöp, çukur, çamur akla gelir”miş... CHP.. CHP.. CHP...

Karşıya “kolay düşman” sayılıp CHP’yi alarak ve onu ABD ve HDP dolayısıyla Kandil/PKK’ye yakınlıkla suçlayarak, yanına içki alemciliğini falan da ekleyerek halkın bir bölümünü yedeklemeye çalışmak... Hile hurdayla seçim çalışmalarının yanında özellikle doğu ve güneydoğuda sandık güvenliği ve oy sayımını engelleyici baskı ve zor da eklenerek yeni bir seçim zaferini garantiye almak...

AKP ve Cumhur İttifakına vermezseniz beka tehlikeye girip vatan elden gidecek.. Teröristler gelecek... Filan da filan!..

Peki bu hesap ve pozisyon alış, ana muhalefet olan ve rakip “saf”ın başına konan CHP’nin işine gelmiyor mu?

Nasıl gelmesin? Sen-ben çekişmesiyle darmadağın CHP’ye neredeyse AKP ve Erdoğan çeki-düzen verecek. Onlar olmaza zor toparlanacak CHP. Gerçi Erdoğan-AKP, bir yandan Sarıgül, diğer yandan HDP’yle ittifak, öbür yandan T. Soyer... deyip CHP’yi dağıtmaya çalışıyor. Ama öyle bir dağıtma çabası ki, toparlayıp birleştiriyor. Onun “dış düşmanı” da AKP çünkü! “Tek adam rejimi”ni kurmakta ve bu doğrultuda CHP’yi başına koyarak, aydın, sanatçı, akademisyen, işçi, köylü, esnaf kim varsa, bütün muhalefete vurmak da olmasa, CHP’nin hiç birleşeceği yok!

Tek adam rejimi”yle dediğim dedikçiliğinin önünü kesmekten de söz ediyor olmasa, halkın yarısını, başına CHP’yi geçirdiği saflara itmeyi göze alarak kendi saflarını pekiştirme uğraşındaki Erdoğan-AKP’den ne farkı kalır, Allah bilir?!

Emekçi halkın bu iki sahte safın ikisiyle de en küçük bir çıkar birliği yok. Rantçılıksa rantçılık. Faizcilikse faizcilik. İşçi ve grev düşmanlığıysa düşmanlık. Adaylarsa, neredeyse aynı! Fark mı? Sadece “tek adam rejimi”ni savunmak ya da savunmamak... Az değil, ancak sadece bu!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa