08 Şubat 2019 00:41

Hayat Bilgisi: Annelik ve yavruluk hakkı

Hayat Bilgisi: Annelik ve yavruluk hakkı

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Bu hafta okullar ikinci yarıya başladı. Hayat bilgisi, adını ve kendini en çok sevdiğim, okulda en çok öğrendiğim dersti. Öğretmenler kardan kıştan odundan iklimlerden geçimden söz ederdi. Geriye dönüp baktığımda en eksik kalan yanı herhalde hayvanlardı, köyümüzün her yanı yaban ve evcil hayvanla doluydu da kimsenin hayvanlardan söz etmek aklına gelmezdi. Yoksulluktan da söz edilmezdi pek, o kendisi gibi sessiz sedasız geçiştirilirdi.

Ben bugün biraz kıştan biraz hayvanlardan bahsedeceğim.

Uzun bir kış yaşanıyor bu sene, kış havalarını severim, benim için güzel hoş bir mevsim. Çukurova’da ovalık alanda kar görmek imkansız gibi bir şey, “Adana’ya kar yağmış” ancak bir söylence, buralarda bol bol yağan yağmur kışı temsil ediyor. Bardaktan boşanırcasına, bazen pervaz boşluklarında kuzey uğultularını andıran sesler çıkararak esinti halinde (Adana’nın boranı poyrazı bu) bol bol yağmur yağıyor. Kar, arka planda Toroslarda beyaz bir şapka oluşturuyor. 100-150 kilometre yukarılardan, ta Kayseri’den başlayıp yamaçlardan süzülüyor sular, üç ana nehir boyunca,  Berdan, Seyhan, Ceyhan hattında ovalardan geçip Akdeniz’e dökülüyor. Daha şimdiden Seyhan göl ve nehir yatağı suya doymuş, Çukurova toprakları kana kana suya doymuş bulunuyor. Adana’da asfaltlar bozulmuş durumda. Kışlık ayakkabılarım, oldukça da sağlam gibi gözüküyor, ama sağından solundan su alıyor. Ovada, narenciye tarlalarında sular çamurlar içinde işçi-ırgat çadırları. Şehrin alt yakası, yarısı Suriyeli sığınmacı, çalı çırpı kağıt kömür ne bulursa onunla ısınmaya çalışıyor, akşamları is kokusu kaplıyor sokakları, astımlar azmış durumda. Irgat çocuklarının, sığınmacı çocuklarının bir kısmı okuldan bile uzak, hemen tümü büzüşmüş, üşüyor.

Bu sene uzun bir kış geçiriyoruz.

Yağmur sesleri ile eniklerin sesleri iç içe geçiyor bu kış.

YAVRULAR ANNELERİNDEN, ANNELER YAVRUSUNDAN UZAK DÜŞMÜŞ

Ara tatil öncesi yakınlarımızdaki iki çocuk babalarına enik aldırmış bulunuyor. Biri hemen bitişik kapı komşumuzda, kapalı balkonda yer yapmışlar, geceleyin oraya bırakıyorlar, yan balkonda bütün gece “hav hav” havlıyor. Ara tatilde çocuklar biraz daha yakından ilgiliydiler, yavrular kıpır kıpır. Çoluk çocuk görünce, komşu bizleri görünce, kısa kuyruğu kıpır kıpır, nasıl seviniyorlar, kendilerini sağa sola vuruyor, yerlerinde duramıyorlar.

Enikler oynayacak insan arıyor, sıcak kucak arıyor.

Ara tatil, hepsi 15 gün, bir çırpıda geldi geçti.

Anneler işte, çocuklar okulda, enikler yalnız şimdi.

Akşamleyin bile iş güç ders günün yorgunluğu var. Eniklerle ilgilenecek zaman ve enerji yok.

Tüm gün, belki bir ömür bir iki sahibin yarım saatlik ilgisine kalıyor. Elbette istisnaları da var, ama bir hayvana bakmak, en az bir çocuğa bakmak kadar meşakkatli bir süreç. Büyük bir özen ve özveri istiyor.

Çocukların hayvan sevgisi, ailelerin çocuklarına ve hayvanlara gösterdiği ilgi ve sevgide bir kötülük yok, bunlar güzel şeyler.

Hatta çoğu hayvansever annesiz babasız yavruları almayı tercih ediyor, aç susuz bitap, kısa sürede yok olup gidecek hayvanları sahipleniyorlar.

Hayat paradoks. Ev hayvanları da bu paradoksa dahil.

Sıcak bir yuva, karnı tok bir hayat ama aynı zamanda bütün ömür artık tek başına; türdeşlerinden, kardeşlerinden annelerinden, topluluktan uzak halde geçecek.

YAVRU HAYVANLARA ANNEYLE, ANNELERİNE YAVRUYLA OLMA HAKKI TANINMALI

UNESCO’nun 15 Ekim 1978’de ilan ettiği, 1989 yılında revize edilmiş Hayvan Hakları Evrensel Beyannamesi, “Madde 2-1. Bütün hayvanlar saygı görme hakkına sahiptir” ve  “Madde 5-1. Geleneksel olarak insanların çevresinde yaşayan bütün hayvanlar uyumlu biçimde türüne özgü yaşam koşulları ve özgürlük içinde yaşama ve üreme hakkına sahiptir.

2. İnsanların kendi çıkarları için bu uyumda ya da bu koşullarda yapacakları her türlü değişiklik bu haklara aykırıdır” denmekle birlikte annelik hakkına veya yavrunun anne hakkına dair özel bir madde yok gibi.

Yanlış bir kanaat de oluşturmak istemem ama yavru hayvanların, anneleri hayatta ise, en azından iki üç ay birlikte olmalarına yönelik, annesi kayıplar hariç diğerlerinin annelik ve yavruluk haklarına saygı gösterilmesine dair bir düzenleme veya etik bir ilke geliştirilemez mi?

Okul ve derslere dönersek, hayat bilgisi müfredatının son haline bakılırsa;  “doğada hayat” ünitesinde bazı konular ele alınıyor: HB.1.6.3. Yakın çevresinde bulunan hayvanları ve bitkileri korumaya özen gösterir./ HB.2.6.1. Bitki ve hayvanların yaşaması için gerekli olan şartları karşılaştırır./ HB.2.6.2. Bitki yetiştirmenin ve hayvan beslemenin önemini fark eder./ HB.3.6.1. İnsan yaşamı açısından bitki ve hayvanların önemini kavrar.

Umarım derslerde annelik ve yavruluk haklarından da söz ediliyordur.

Yağmur yağıyor günlerdir. Balkonun ön tarafında onlarca köpek, kış yaz çoğu kez aç ve açıkta, sokaklarda bulunuyor, sahiplenilmiş hayvanlara göre ömür çok daha kısa. Komşularımın bir kısmında köpekler kediler, aç açıkta değil, görece ömür daha uzun, günün çoğunu öksüz tek başlarına geçiriyorlar.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa