09 Şubat 2019 23:25

Dokuma atölyesinde bir yazar

Dokuma atölyesinde bir yazar

Adnan Özyalçıner'in çcoukluğu ve gençliği. 

PAZAR
Paylaş

En arka sırada oturan uzun boylu Kemal Özer, en ön sırada oturan kısa boylu Adnan Özyalçıner ve Nurettin Sözen sınıf arkadaşlarıydı İstanbul Erkek Lisesi’nde. Dönem arkadaşları arasında Cengiz Bektaş, Önay Sözer, Ergin Günçe ve Konur Ertop da vardı. Bir dönemin edebiyatçıları yetişiyordu lisede. 

Naim Tirali’nin kardeşi Ahmet Kaya Tirali de dönem arkadaşıydı Özyalçıner’in; 1953 yılının Mayıs ayında iki yaprak dört sayfadan ibaret “Edebiyat Fikir Gazetesi” üst başlığıyla “Demet” dergisini birlikte çıkarmışlardı. Naim Tirali’nin Yenilik Matbaası’nda basılmıştı dergi. 

Kim olacak elbette “devrem” dediği yazar ve şairler vardı dergi sayfalarında. Halil Kocagöz, Kaya Tirmet, Aşık Mahsuni, Ercüment Uçarı ve Kemal Özer birer şiir vermişlerdi. Maya Sanat Galerisi’ndeki Fikret Otyam ve Limasollu Naci sergileri hakkında bir yazı yazmıştı Adnan Abi; ama asıl bir hikâye yayınlamıştı “Demet”te. “Bir Garip Adam” adını taşıyordu yayınlattığı ilk hikâyesi. Dört sayfa dergiyi doldurmak kolay mı? Ali Avni Öneş “Saadet Dileği” başlıklı yazısını Andree Maurois’ten çevirdi; çevirmenin imzası olmadan bastılar dergiye. 1953 yılında bir sayı da olsa dergi çıkarmak zordu ya olmasına sahibi ve yazı işleri müdürü olmak mümkün değildi; Orhan Anar yetişti yardıma.

İstanbul Erkek Lisesi’ni bitirmesi gereken yıl, 1954, üniversite sınavlarına giremedi Adnan Özyalçıner. Neden? Çünkü Kel Naci’nin verdiği cebir dersinden ikmale kalmıştı. Büyük bir gurur ve haşmetle her ders kara tahtayı doldurup doldurup silen Kel Naci sınıfta bırakmıştı geleceğin yazarını. E, bizimki fizik kimya neyse de matematik ve cebir derslerinde iyi sayılmazdı. Hatta yatılı okumak hevesiyle daha sonra kayıt yaptıracağı Orman Mühendisliği’ni de yüksek matematik dersinden dolayı ilk yılın yarı döneminde bırakıp Türkoloji’ye geçecekti.

Zor yıllar. Karamürsel Dokuma Fabrikası’nda çalışan babasının hayata erken veda etmesi sonucu, annesinin çabalarıyla ve halası Samiye Çelik’in yardımlarıyla geçiniyordu ev.

Tanıdıklar bulundu, araya birileri konuldu, ricacı olundu. Cebir dersinden sınıfta kaldığı için üniversite hayallerini ertelemek zorunda kalan genç Adnan’a bir iş bulmak gerekiyordu haliyle.

Laleli Camii külliyesindeki Taş Han’da bir dokuma atölyesinde işe verildi. Evin geçimi biraz olsun nefes alacak gibiydi. 

Bahariye Mensucat’a, bugünkü deyimle, fason iş yapıyordu o dokuma atölyesi. Oradan çözgü iplik halinde aldığı yükün atölyeye getirilmesinden sorumluydu cebiri zayıf Adnan. En iyi arkadaşı çözgü iplikleri küfesine yükleyip merdivenlerden atölyeye taşıyan hamaldı. Hayret ve hayranlıkla bakıyordu onca yükü sırtında taşımasına. Çözgü iplik tezgâha giriyor, aba kumaşı olarak atölyeden çıkıyordu.

Bir yandan çalışıyor, bir yandan da okuma ve yazma işlerine zaman ayırıyordu genç yazar adayı. Bu sırada, işçilerle edebiyat üzerine konuşuyordu. Hikâyeler anlatıyordu onlara. Kim bilir gelecek zamanda yazacaklarını işçilerin anlattıklarından biriktiriyordu saklısında belki de. 

Bu konuşmaların birinde atölyenin sahibi Yusuf Bey’in yeğeni, hani atölyenin yönetiminden sorumlu olan, “madem edebiyata meraklısın, gel seni kâtip yapalım bari” dedi işçi Adnan’a. 

Bobin sarıyordu bir yandan, işçiler arasında mutluydu. Öte yandan az ilerideki atölyede havlu tezgâhında çalışan genç kız gelip gidiyordu yanına. Bobin sarma işinin inceliklerini öğretiyordu acemi işçi Adnan’a. Bu sırada biraz yaklaşır gibi oluyorlardı birbirlerine…

Kerime Nadir romanları okuyordu genç kız bir yandan da. Bir gün edebiyat meraklısı Adnan’a da verdi okuduğu romanlardan birini. Hıçkırık, Adnan Özyalçıner’in okuduğu ilk Kerime Nadir romanı oldu. Ha sonra bu yazardan ne okudu derseniz, kendisi bir yazısında bahseder belki.

Gençlik başında duman…

Sonraki yıl sınıfı geçip üniversiteye gideceği zamana kadar o atölyede çalıştı Adnan Özyalçıner. Arada Kemal Özer ile buluşup esnafı dolaştı, onlarla hayata dair söyleştiler bir zaman…

1956 yılının 15 Ocak’ında “a” dergisini çıkardıklarında edebiyatımızın geleceğine nasıl bir miras bırakacaklarından habersizdiler kuşkusuz. Harçlıklarını biriktirip çıkardıklar dergiyi sürecini tamamladığı gerekçesiyle kendileri sonlandıracak, yaptıkları hatayı fark edip 1 Nisan 1972’de “Yeni a” dergisini çıkaracaklardı. “Yeni a” da 27. sayısında, Haziran 1974’te Adnan Özyalçıner’in “Sabah Ajansı” yazısından dolayı toplatılıp kapatılacaktı. “Nâzım Hikmet İçin Özel Bölüm” vardı derginin kapağında üstelik. 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa