31 Mart seçimlerine giderken saha bize ne söylüyor?
Fotoğraf: Envato
“Esenyurt’un en eski kahvelerinden birine giriyoruz. Hafta içi olmasına karşın kahvede boş masa yok. Bu işsizliğin bir göstergesi olsa gerek. İlk konuştuğumuz kişi, “Onlardan dolayı iş bulamıyoruz, kiralar da arttı” diyor Suriyelerin olduğu tarafı göstererek.” 1
“Eve misafir gelmesin diye dua ediyorum, bir misafir gelse yemek yaptırsan en kötü 100 lira çıkar cebinden.” 2
“Beş yıl önce 20 liraya dolan pazar filesinin bugün 100 liraya ancak yarısını doldurabildiklerini söyleyen depo ve liman işçileri, ‘Krizi iliklerimize kadar hissediyoruz’ diyor.” 3
“Diyarbakır’ın yoksul semtlerinden Ben û Sen Mahallesi’nde yurttaşların düzenli işleri yok, kira borçları birikmiş durumda. Seçim yaklaşınca hatırlanan yurttaşlar, borç harçla geçinmeye çalıştıklarını belirterek, ‘Burada kriz hep vardı’ diyerek durumlarını özetlediler... ‘Geçenlerde belediyeden gelip koli koli yardım dağıttılar. Seçim yaklaştı diye yapıyorlar, yoksa akıllarına geldiğimiz mi var?” 4
Yerel seçimlere giderken, gazetemizin editör ve muhabirlerinin, Türkiye’nin çeşitli bölgelerinde yaptıkları saha gözlemlerinde ekonomik duruma dair şikayetler, en temel gündem olarak öne çıkıyor. İlk iki haber, İstanbul’un en yoğun nüfusa sahip ilçelerinden Esenyurt ile Antep’te kahve ve mahalleleri dolaşarak, üçüncü haber de, İstanbul’da depo ve liman işçileriyle görüşülerek yapıldı. Son haber ise, Diyarbakır’ın yoksul semtlerinden Ben û Sen Mahallesi’nden.
Esenyurt örneğinde görüşülenlerden bazıları, yaşadıkları ekonomik sıkıntıları, çevrelerinde yoğun bir nüfusa sahip Suriyelilere bağlarken, başka bir yerde görüşülenlerden bazıları iktidarın politikalarına, bazıları da başka gerekçelere bağlayabiliyor.
Emeklilikte yaşa takılanların (EYT), Türkiye’nin dört bir yanından Ankara’ya taşıdıkları isyanları da, ekonomik sorunlar gündemine bağlanan önemli bir güncel başlık.
Kürtlerin yoğun olarak yaşadıkları bölgelerde, tahmin edileceği gibi ekonomik sorunlarla birlikte, demokrasi sorunu ve kayyım gibi gündemlerin öne çıktığını da ekleyelim.
Seçim öncesi saha haberciliğinin kazandırdığı bir deneyim olarak şu noktanın altını çizmekte fayda var. İnsanlara ısrarla hangi partiye oy vereceklerini sormaya odaklanan bir haberciliğin sahadaki durumu gerçekçi yansıtması neredeyse imkansız. Çünkü insanların, siyasi ya da çeşitli ekonomik bağlarla baskılandıkları bir ortamda, bir gerçek görüşleri bir de resmi görüşleri olabiliyor. Ayrıca, insanlar daha önce oy verdikleri partiyi, derinleşen yoksullukları nedeniyle sorgular hale gelseler de, oy tercihlerini değiştirmeleri bir dizi başka etkenle belirlenebiliyor.
Tam da bu nedenle, tabloyu doğru görebilmek için, insanların neleri tartıştıklarını, neleri birincil sorun olarak gördüklerini, o sorunun kaynağını nasıl tarif ettiklerini ve onu değiştirmeye dair bir fikir sahibi olup olmadıklarını anlamaya çalışan bir habercilik bizi doğru bir sonuca daha fazla yaklaştırabilir.
Bu arada, sahadaki bu tablonun farkında olan iktidarın, seçime dair söylem ve taktiklerini de bunun üzerinden kurduğunu görüyoruz.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ‘beka’ argümanıyla paralel olarak, ekonominin haline dair sorumluluklarını tamamen dışsallaştırarak, marketlerden kabzımallara kadar bir dizi kesimin tutumları nedeniyle pahalılığın yaşandığı ve belediyeler eliyle başlayan tanzim satışlarıyla da bu tabloyla mücadele ettiklerini iddia ederken, bu konu üzerinden eleştirilmelerini de bir ‘ihanet’ tarifi içine sokuyor.
2002’den beri ülkeyi yöneten ve kuyruklara son vermiş olma söylemini dilinden düşürmeyen bir iktidar, şimdi büyük kentlerin meydanlarındaki belediye araçları önünde oluşan tanzim kuyruklarıyla, insanlara seyirlik bir yoksulluk ezikliği yaşatsa da eleştirmeyeceksiniz. Çünkü yanıtı hazır: “Yahu düşünün, bir merminin fiyatı nedir? Düşünün. Benim Mehmet’imin giyinip, kuşanması, bu teröre karşı verdiği mücadelenin bedeli nedir?”
Bugüne kadar, savaşın ekonomik maliyeti de kendisine sık sık hatırlatılarak eleştirilen iktidar, şimdi dönüp, bunu da, kendisini eleştirenleri hizaya sokmaya yönelik bir unsura dönüştürüyor. Böyle bir tarz karşısında insan, ‘Bu mermili seçim ortamında sandığa da çelik yelekle mi gideceğiz?’ diye düşünmeden edemiyor.
İktidarın ‘beka seçimi’ olarak adlandırdığı bir seçim ortamında, kendisini sıkıştıran meseleler üzerine konuşmayı muhalefet için mayınlı bir alan haline getirmesinde şaşırtıcı bir yan yok ve bu ‘savaş meydanı’ argümanlarını muhtemelen bundan sonra da duymaya devam edeceğiz.
Sandığa nasıl ve ne düzeyde yansıyacağını yaşayarak göreceğimiz ekonomi gündeminin, seçim sonrasında da ülkenin temel gündemleri içinde baş sırada olacağını görmek için kahin olmak gerekmiyor.
1 {{372994}}
2 {{372608}}
3 {{372544}}
4 {{369967}}
- Kürt meselesinde bir ihtimal daha olmalı 13 Aralık 2024 04:57
- Sınırımızdaki yeni Afganistan ve kaostan rant devşirmek 09 Aralık 2024 07:00
- Geniş atılan ağda çıkışı aramak... 02 Aralık 2024 06:55
- Türkiye zor bir değişimin ağır sancılarını yaşıyor 25 Kasım 2024 06:35
- Ebedi barış mümkün mü? 18 Kasım 2024 04:23
- İki güncel rapor eşliğinde Kürt meselesini tartışmaya devam 11 Kasım 2024 04:47
- 'Çöle çevirdikleri yere barış geldiğini söylüyorlar' 06 Kasım 2024 05:33
- Bir siyaset olarak 'terörle mücadele' 04 Kasım 2024 07:07
- Erdoğan’ın Mevlana vurgusunun hikmeti ne olabilir? 31 Ekim 2024 08:07
- Mayınlı bir süreç 28 Ekim 2024 05:10
- Yenidoğan çetesi: Çürümenin ekonomi politiği 21 Ekim 2024 05:00
- Barışa kapı açmak mı, süreci yönetmek mi? 14 Ekim 2024 05:00