Çöken sadece bina mı?
Kartal’da çöken bina ve yitirilen yirmi bir yaşam bize neyi anlatıyor? Ya tanzim satış tezgahlarının önündeki kuyruklar ve tezgahların ardına geçmiş bakanlar? Ya da sürekli zamlanan, geçenin ve geçmeyenin, kullananın ve kullanmayanın para ödediği köprüler, yollar, tüneller ve daha işletmeye açılmadan batan yeni havalimanı bize ne anlatıyor? İşsizliğin, yoksulluğun, pahalılığın artması, borç ana para ödemelerine ve faizlerine aktarılan milyarlarca dolar bize ne söylüyor? Peki ya sosyal, toplumsal bir sorunu çözme yöntemi olarak bolca “mermi” harcamakla övünmek?
Bütün bunların bize anlattığı sadece tek bir gerçek vardır: Bu hükümetin, bu iktidarın uyguladığı tüm ekonomik, sosyal ve siyasi politikalar iflas etmiştir, çökmüştür! Çöken sadece bir bina değil ülkenin ve halkın çıkarlarının tam karşıtı olan bütün bu uygulamalardır. Peki bu hükümet, bu iktidar ülkeyi çöküşe, halkı yoksulluğa götüren politikalar uygularken kendisini neyi rehber edinmişti?
Bu sorunun tek yanıtı vardır; o da neoliberal burjuva politikalarıdır. Özelleştirmelerin büyük bir hızla tamamlanması, ekonomide ve finansta uluslararası mali sermayeye ve tekellere tam bağımlılık, ülkenin içinde ve dışında halka ve halklara karşı uygulanan bolca şiddet içeren saldırgan, yayılmacı politikalar bize bugün yaşanan tablonun genel hatlarını vermektedir.
Bütün bu burjuva kapitalist politikalar uygulayıcılarından bağımsız düşünülemez. Eğer düşünülürse sarayın efendisinin “Her şeyin sorumlusu kapitalizmdir, kapitalizm sen nelere kadirsin” yaklaşımından öte bir yere varılamaz. Biliyoruz ki kapitalizmin temel ilişkisini, yani ücretli emeğin sermaye tarafından sömürülmesi ilişkisini temel olarak aldığımızda, genel benzerlikler dışında dünyada ne kadar ülke, ne kadar yönetim biçimi varsa o kadar kapitalist uygulama biçimi ve yöntemi vardır. Sistem, bu sistemi somut olarak uygulayanlar ayrı düşünülemez. Hele kriz dönemlerinde bu gerçek tüm çıplaklığı ile önümüze çıkar.
Kapitalizmi zorunluluklara göre Reagan-Thatcher başka, Trump başka, Almanlar başka, Japonlar başka, Çinliler başka, Koreliler başka uygular ve uyguladı. Dahası kapitalizm ve kapitalist ilişkiler kapitalizmin gelişmiş ülkelerinde farklı, bağımlı ülkelerde farklı sonuçlar üretir. Üstyapı, yani devlet, hükümetler ve onların aldıkları kararlar kapitalist işleyiş üzerinde tayin edici bir rol oynar. Bütün bu gerçekleri dikkate aldığımızda iktidarın uyguladığı politikaların ülkeyi buraya sürüklediğini görmek gerekir. Sorumlular tepemizdedir ve ülkeyi yönetmeye devam etmektedirler.
Ama madalyonun bir de diğer yüzü vardır. Altlarda, kitlelerin içerisinde zaman zaman farklı görünümlerle ortaya çıkan büyük bir enerji birikmektedir ve fay hatları kırılmaktadır. Her geçen gün biraz daha derinleşen ekonomik krizin etkileri aşağıda biriken bu enerjinin gücünü ve yaygınlığını artırmaktadır. Ülke geniş ve yaygın halk hareketlerine gebedir. Artık AKP mitinglerinde bile görülen hoşnutsuzluklar bu yöndeki ciddi belirtilerdir.
Şurası açık ve kesindir ki, seçim sonuçları nasıl olursa olsun, iktidar halka karşı krizin tüm yükünü onun omuzlarına yıkmak için bugünkü uygulamalardan daha kapsamlı genel bir ekonomik saldırı başlatacaktır. Bunun anlamı iktidarla halk arasındaki ilişkinin daha kırılgan bir hale geleceği, bugünden o yönde bazı belirtilerinin görüldüğü üzere, kitlelerin bir bölümü üzerinde etkili olan yanılsamaların büyük oranda kırılacağıdır.
Tek adam yönetiminin tepede oturmakta olduğuna bakarak, bu gidişattan umutsuzluk ve karamsarlık çıkaranlar halkın içinde, derinliklerde olup bitmekte olana, mayalanmakta olana bakmalıdır. Mart’ın sonu bahar esintilerinin hissedildiği bir döneme değil, fırtınalı günlere açılacaktır. Fırtınalı günlere hazır olalım.
Evrensel'i Takip Et