Züğürt devlet, züğürt ağa
Ekran görüntüsü Züğürt Ağa filminden alınmıştır
“Ne diyorlar; domates, patlıcan, patates, sivri biber... Düşünün bir merminin fiyatı nedir, düşünün. Kalkıyor patates, soğan, domates, bunlarla konuşuyorlar” diyen AKP’li Cumhurbaşkanı, bir başka konuşmasında da hızını alamayıp “Devlet halde terör estirenlerin de işini bitirir” diyordu. Sebze halinden, hal esnafından inlerine girilmesi gereken terör yuvaları gibi bahsediliyordu. Hallere baskınlar düzenleniyor, esnafa yüklü para cezaları kesiliyordu. Yükselen domates, biber, patlıcan gibi sebze fiyatlarıyla baş edemeyen devlet, çözümü onları satacak tanzim satış noktaları, belediye marketleri, satış çadırları açmakta buluyordu.
CHP’li Özgür Özel’in dediği gibi “En stratejik fabrikaları satanlar manav açmayı müjde olarak veriyor”du. Bu bir çöküş hikayesiydi aslında. Tıpkı Haraptar köyünün haşmetli ağası Züğürt Ağa’nın yaşadığı çöküş gibi. Cumhurbaşkanı ya da damat Albayrak ağızlarını açıp domates, biber, patlıcan dedikçe akıllara Barış Manço şarkısıyla birlikte, domatese yapılan vurgu nedeniyle çöküş sonrası mahalle aralarında domates satmaya çalışan Züğürt Ağa ve senaryosunu Yavuz Turgul’un yazdığı Nesli Çölgeçen’in unutulmaz filmi Züğürt Ağa’daki Şener Şen geliyordu.
ZÜĞÜRT AĞA
Filmde Haraptar köyünün ağası (Şener Şen) güreşe meraklıdır ve sık sık ünlü pehlivanlarla güreş müsabakası tertiplemektedir. Bu müsabakalar sırasında ağanın işçilerinden birinin işi pehlivanları ayarlayıp yenilmesini sağlamaktadır. Çünkü ağa kazandığı her güreşten sonra büyük bir ziyafet vermektedir. Yoksul köylüler memnundur... Ama yağmur yüzü görmedikleri için de endişelidirler. Çünkü toprak kuraklaşınca köylü zor durumda kalır. Yağmur duasına çıkarlar ama sonuç gene de değişmez.
O günlerde ailesiyle bir adam (Kekeş-Erdal Özyağcılar) gelir, ağadan iş ister. Kahya (Can Kolukısa) pek gözünün tutmadığını söylese de ağa onu işe alır. Bu sırada ağanın Ankara’dan partiden misafirleri gelir. Birlikte yemek yedikten sonra köylünün yanına giderler. Partililer konuşma yaparlar. Aynı dönemde şıh da karşı partinin adamlarıyla birlikte köyü gezmeye başlamıştır. Ağanın adamları yeni bir pehlivanın geldiğini ve kendisiyle güreşmek istediğini söylerler, ağa hemen kabul eder. Fakat pehlivan ağayı yener.
Seçim günü gelir. Ağa köylüye güvenmektedir ve siz hangi partiye oy vereceğinizi bilirsiniz der. Ancak ağanın partisinden tek bir oy çıkar. Şıh herkese cennetten tapu dağıttığı için bütün köylü, ağanın adamları da dahil, onun partisine oy vermiştir. Bu sırada ağanın babası yeni işçinin kız kardeşi Kiraz için Kekeş’e başlık parası öder. Ancak ağa da kıza aşıktır; ama bunu kimselere söylemez. Ağa seçim sonuçlarından ötürü köylüsünü cezalandırmaya karar verir, üçte ikilik paylarını üçte bire indirir. Eve döndüğünde babasının yaptıklarını duyar. Babası o kızı kendisine almazlarsa çekip gideceğini söyler. Bunun üzerine annesi kocasının evlenmesine razı olur. Yeter ki kocam başımdan gitmesin der.
Kekeş de ağanın işçileriyle konuşur. O buğdaylar zaten sizin hakkınızdı der. Onları ağanın deposunda bulunan buğdayları alıp satmaları konusunda ikna eder. Onlara İstanbul’a gitmelerini söyler. Ağa başka çaresi kalmayınca babasına sazlı sözlü düğün yapar. Düğün sırasında Kekeş de işçilerin depodaki buğdayı çalmasına yardım eder. Düğün gecesi ağanın babası ölür. Cenazeye köylülerden kimse gelmez. Bu sırada ağanın adamlarından biri gelip ona depodaki buğdayların çalındığını söyler. Ağa tüm işçileri sıraya dizer. Onlara bunu kimin yaptığını sorar fakat cevap alamaz. Ağa hepsini falakaya yatıracakken Kekeş çıkıp çalanları söyler. Ağa koşarak onların evine gider, ancak çoktan gitmiştir hepsi.
İSTANBUL’DA HERKES KENDİ BACAĞINDAN ASILIR
Ağa köyü satılığa çıkarır. Bir alıcı bulur ve köyü satar, evdeki eşyalar toplanır. Kahyaya işleri yoluna koyunca telgraf çekeceğini o zaman eşyaları göndermesini söyler. Yola çıkarlar, Kiraz’ı da yanlarında götürmektedirler. İstanbul’a gelince kan kardeşinin yanına giderler. Bir süre orada kalacaklardır. Yanında epey bir para olduğunu söyleyip ortak iş yapmak ister. Ama arkadaşı bu işe yanaşmaz. İstanbul’da herkes kendi bacağından asılır der. Gece herkes odasına çekilince evin hanımı misafirlerden şikayet etmeye başlar. Ağa konuşulanları duyar. Sabah köyden kaçarak İstanbul’a gelip bir kahve açanların dükkanlarına gider. Onları affettiğini söyler. Adamlar ağanın bir ev bulmasına yardım ederler ve köyden gelen eşyaları eve yerleştirirler. Kahya da köyden gelmiştir ve ağaya sattığı toprakların çok değerlendiğini, o arazide baraj yapılacağı için köyü satın alan partilinin çok zengin olduğunu anlatır.
Ertesi gün kahyayla ağa dışarı çıkarlar, devren satılık yazısı olan bir market görünce adamla konuşup anlaşırlar. Eve döndüklerinde evde kavga vardır. Ağanın annesi ve karısı birleşmiş Kiraz’ı dövmektedirler. Kahya ve ağa kavgayı ayırır. Sabahleyin marketin açılışını yaparlar. Fakat işi bilmedikleri için ne hesap yapabilirler ne de doğru dürüst müşteriyle ilgilenebilirler. Bu işi beceremediklerini anlayınca marketi satarlar. Ağa bir kamyonet alıp arkasına domates yükleyip satmaya başlar. İşler önce iyi gider; arabayı yanlış yere park edince polisler kamyoneti çekerler.
Bu sırada Kiraz’a görücü gelir. Ağa Kiraz’a evlenmeyi isteyip istemediğini sorar Kiraz cevap vermez. Hafta başında arabayı almaya giderler; ama bütün domatesler çürümüştür. Tekrar işe çıkmak için arabaya binerler ama kamyonet yolda yanmaya başlar. Artık kamyonetleri de yoktur evden eşya satmaya başlarlar. Ağa artık züğürt bir ağadır ve uzun süredir kahyaya da para verememektedir. Bu nedenle ona gidip başka bir iş bulmasını söyler. Ev sahibi de kapıya dayanır, kirayı da ödeyememişlerdir. Kiraz’a gelen görücüler de sıkıştırmaya başlayınca Kiraz’a tekrar sorar ama o evlenmek istemediğini söyler.
Ağa başka işler bulur fakat hiçbirini beceremez. Birgün eve döndüğünde karısının çocukları alıp babasının evine gittiğini öğrenir.
Kiraz babasından kalan altınları verir. Ağa sabahleyin altınları satıp parayı ceketinin cebine koyar. Bu sırada ezanın okunduğunu duyar. Camiye girer. Abdest almak için ceketini çıkarınca biri kendi ceketi ile onunkini değiştirir. Ceketle beraber paralar da gider. Ağa kendini öldürmek ister ama onu da beceremez. Daha sonra ağa Kiraz’a onu ağabeyinin yanına gönderebileceğini söyler fakat Kiraz ona aşık olduğunu söyler ve gitmez. Kiraz ağaya bildiği bir iş olup olmadığını sorar. Ağa tek bildiğinin çiğ köfte yapmak olduğunu söyleyince onu yapıp satmaya karar verirler. Ağalığının simgesi çizmelerini satıp çiğ köftelik malzeme alır ve geceleri çiğ köfte satmaya başlar.
Yaşanan toplumsal-bireysel dönüşümlere ayak uyduramayan bir ağanın dramıdır. Çevresindeki herkesin terk ettiği ağayı sadece Kiraz yalnız bırakmaz. Çizmeleri de satıp terliklerle kaldığında acı gerçeği fark edip yenilgiyi kabullenen ağa Kiraz’a, “Kız bu ağa Züğürt Ağa’dır” der. Kiraz’ın cevabı “Olsun senin insanlığın güzeldir. Onun için ağalığı beceremisen” olur.
- Düşen yapraklar (1) 27 Mart 2024 04:15
- Nihat Ziyalan: Yılmaz Güney’in kan kardeşi, filmlerin kötü, gönlümüzün ve edebiyatın iyi insanı (2) 13 Mart 2024 04:20
- Nihat Ziyalan: Yılmaz Güney’in kan kardeşi, filmlerin kötü, gönlümüzün ve edebiyatın iyi insanı (1) 06 Mart 2024 04:15
- Bilal İnci: Zalim, gaddar, acımasız kötü adam 28 Şubat 2024 04:20
- Geleneksel Türk tiyatrosunun son temsilcisi: İsmail Dümbüllü 21 Şubat 2024 04:00
- Atatürk, ‘Ben Bir İnkılap Çocuğuyum’ filmi ve Münir Hayri Egeli (3) 14 Şubat 2024 04:15
- Atatürk, “Ben Bir İnkılap Çocuğuyum” filmi ve Münir Hayri Egeli (2) 09 Şubat 2024 04:20
- Atatürk, ‘Ben Bir İnkılap Çocuğuyum’ filmi ve Münir Hayri Egeli (1) 04 Şubat 2024 04:35
- Jönlükten kötü adamlığa bir sinema sevdalısı: Hüseyin Peyda 28 Ocak 2024 04:33
- Şerafettin Kaya: Ben İyi Biri Olmadan Önce 21 Ocak 2024 05:10
- Yeşilçam’ın Çınarları (6): Vedat Örfi Bengü: ‘Mısır’da sinemayı kuran Türk’ 14 Ocak 2024 04:43
- Yeşilçam’ın Çınarları (4): Aziz Basmacı, Vahi Öz 07 Ocak 2024 04:04