Tanzim muhalefeti
Fotoğraf: Envato
TÜİK’in açıkladığı son veriler ekonomik krizin gün geçtikçe derinleştiğini gösteriyor. Sanayi üretimi yüzde 10’a yakın bir düzeyde daralırken işsizlik artıyor, perakende satışlar azalıyor. İlaç zamları ve gıda enflasyonu ise genel enflasyon düzeyinin oldukça üzerinde.
İktidar ise doğrudan piyasa sisteminin yarattığı bu tahribatı, yerel seçimlere günler kala, kapsamı ve erişim olanakları sınırlı olan tanzim satışlarla hafifletmeye çalışıyor.
Ancak konunun sadece “seçim yatırımı” çerçevesinde değerlendirilmesi de doğru değil. Çünkü kamuculuğun tümüyle tasfiye edildiği böylesi bir ortamda tanzim satışlara duyulan ihtiyaç, istikrarla sürdürülen neoliberal politikaların ve bunların tasfiye ettiği tüm kurum ve mekanizmaların toplumsal çıkarlara aykırı olduğunun ve sürdürülemez olduğunun ilan edilmesi anlamına geliyor.
Özelleştirme geliriyle övünürken tanzim satış uygulamalarının gündeme gelmesi, özelleştirme politikalarının toplumsal sonuçlarını ortaya koymak bakımından ders niteliğindedir.
Serbest piyasadan kaynaklanan sorunların daha fazla serbestleşerek aşılamayacağının karinesidir. Sosyal ücret uygulamalarının devre dışı bırakılmasından, hak temelli sosyal politikanın ortadan kaldırılmasına kadar daha fazla serbestlik adına alınan tüm tedbirlerin yarattığı gelir güvencesizliğinin sürdürülemez olduğunun ifadesidir.
Hal böyleyken, tanzim muhalefetinin niteliği ise tanzim ihtiyacının gözümüze soktuğu sorunlar kadar vahim. Ve akıl alır gibi de değil.
Eleştirilerin merkezinde kuyrukların uzunluğu, satış kotaları ve günlük seçim polemikleri çerçevesinde iktidarın yönetim yanlışları var. Hatta tanzim satışları “belediye zarar ediyor” diye eleştirenler bile var.
Sorunun yapısal boyutu ve piyasa dinamikleriyle ilişkisi, tıpkı kriz tartışmalarında olduğu gibi, muhalefetin gündeminde yine yok.
İktidarın, enflasyonu polisiye tedbirlerle düşürme çabası ya da sorunun kaynağına “bazı muhteris tüccarlar”ı koyması da aynı yaklaşımdan kaynaklanıyor. Piyasa ekonomisine bağlılığın her fırsatta tekrar edilmesiyle yapısal bir program değişikliğine gidilmeyeceğinin altı çiziliyor.
Böylece de, iktidar ve sistem içi muhalefet, sorunun kaynağını kapitalizmin doğası ve işleyiş prensipleriyle ilişkilendirmekten kaçınmak konusunda bir kez daha ortaklaşıyor.
- Ekonomik kriz ve piyasa ideolojisi 25 Ağustos 2019 23:30
- Anayasa Mahkemesinin barış bildirisi kararı 05 Ağustos 2019 00:20
- Kamuda TİS süreci 21 Temmuz 2019 23:56
- Sömürünün en derinine, ayrımcılığın her türüne maruz kalmak: Mülteci işçiler 01 Temmuz 2019 00:09
- Kıdem tazminatı fonu 10 Haziran 2019 00:50
- Kale Kayış işçileri 19 Mayıs 2019 20:07
- Cinsel şiddet 28 Nisan 2019 19:58
- Seçim sonrası 07 Nisan 2019 20:55
- İşçilerin can güvenliği 24 Mart 2019 20:37
- Kadın emeği 03 Mart 2019 20:40
- Sendikalaşma oranları 04 Şubat 2019 00:50
- Eğitim işsizlik ilişkisi 28 Ocak 2019 00:17