Türkiye’de halkın günlük yaşamını doğrudan ilgilendiren en temel ekonomik göstergeler bozulmaya başladığı andan itibaren, Erdoğan ve ekonomi yönetiminin temel yaklaşımı, yaşanan sorunları önce görmezden gelmek, sonrasında ekonomik krizi gelip geçici olarak görmek ya da göstermek oldu.

2019’un başından itibaren açıklanan tüm ekonomik veriler, Türkiye’nin tahmin edilenden çok daha ağır bir ekonomik kriz ile karşı karşıya olduğunu gösteriyor. Son olarak TÜİK’in 2018 aralık sanayi üretimi rakamları, üretimdeki azalmanın yıllık olarak yüzde 10’da dayandığını gösteriyor. Ülke ekonomisi açısından en temel verilerden birisi olan sanayi üretiminde yaşanan daralma, ekonomik krizin derinliği açısından önemli bir gösterge ve ekonomide yaşanan daralmanın ne kadar derin olduğunu ortaya koyuyor.

Sanayi üretiminde yaşanan düşüşün sürmesi halinde, yakın gelecekte yatırım ve istihdama yönelik olumlu bir beklenti içine girmek mümkün olmadığı gibi, yeni ekonomi programında (YEP) öngörülen yıllık hedeflerde, özellikle işsizlik oranlarında, ciddi anlamda sapmalar yaşanacağı anlaşılıyor. Resmi işsizlik verileri oransal olarak 2009 krizine paralel seyrederken, resmi ve gerçek işsiz sayısı açısından 2009’a kıyasla çok daha kötü bir tabloyla karşı karşıya olduğumuz anlaşılıyor.

Erdoğan, halkın rekor kıran gıda enflasyonuna tepkisini yumuşatmak ve suçluyu iktidarın yıllardır ısrarla uyguladığı yanlış ekonomi politikalarının dışına çıkarmak için büyük çaba harcıyor. Temel ekonomik göstergelerde yaşanan bozulmaya, özellikle 2018 sonundan itibaren belirgin bir şekilde artış gösteren işten çıkarmalara rağmen ısrarla tekrarlanan ‘Kriz yok, bunların hepsi manipülasyon’ söyleminin gerçeği yansıtmadığı kısa süre içinde görüldü.

Erdoğan ekonomide yaşanan olumsuzlukların tamamen kendilerinin dışında gerçekleştiğini iddiasını o kadar çok tekrarladı ki, kendisi de buna inanmaya başladı. Hatta seçim meydanlarında yaptığı konuşmalarda daha da ileri giderek, ekonomide yaşananların sadece halkı değil, iktidarı da tehdit ettiğini iddia etmeye başladı.

Diğer taraftan başta yüzde 30’un üzerinde artan gıda fiyatları olmak üzere, temel tüketim ürünlerinde yaşanan artışlarla yıllık enflasyonun yüzde 20’nin üzerinde seyretmesi, sadece üretim açısından değil, tüketim noktasında da ciddi sorunlar yaşanıyor. Üreticiden aldıkları yaş sebze ve meyveleri maliyetinin altında satarak oluşan zararı bile halkın sırtına yıkan ‘tanzim satış’ uygulamasının seçimlere yönelik bir hamle olmasına rağmen, sınırlı da olsa etkisinin olduğu anlaşılıyor.

Ekonomi yönetiminin üretim ve fiyatlama kararlarının serbestçe alındığı ‘serbest piyasa’ kuralları ve koşullarını geri plana iterek, talimatlarla hayata geçirilen ‘tanzim satış’ üzerinden ekonomik krizi yönetmeye çalışması, özellikle seçim sonrasında çok daha ciddi bir ‘gıda enflasyonu’ sorununu gündeme getirebilir.

İktidarın ekonomik kriz yönetimi adına attığı bütün adımların temelinde, en azından 31 Mart’a kadar, ekonomide sorunları dondurma çabası var. Ekonomide yaşanan olumsuzlukların sandığa etkisini en aza indirmek için atılan her adımın, yapılan her düzenlemenin gerçek etkisinin ve ağır sonuçlarının seçimden sonra ortaya çıkacağını herkes çok iyi biliyor.

Türkiye’de ekonomik krizin etkilerini azaltmak ve sandığa etkisini sınırlandırmak için bugüne kadar hayata geçirilen uygulamalar, ‘Bir ülkede krizi derinleştirmek için neler yapılır?​’ ya da ‘Ekonomik kriz nasıl yönetilmez?​’ sorularına yanıt niteliğinde. Krizin etkilerini ortadan kaldırmak için kalıcı tedbirler almak yerine, tamamen seçime endeksli adımlar atılırken, ‘tek adam yönetimi’ ve onun talimatlarıyla krizi yönetmenin ‘Havanda su dövmek’ten hiçbir farkı olmadığını önümüzdeki aylar içinde, ağır sonuçlarıyla birlikte göreceğiz.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Kamuda işçiden gizli pazarlık

Kamuda işçiden gizli pazarlık

Türk-İş ve Hak-İş’in üç genel başkan yardımcısı, 600 bin işçiyi kapsayan kamu toplu sözleşme görüşmeleri için önümüzdeki hafta Çalışma Bakanlığına sunmak üzere zam talebini belirledi. Ancak zam oranı açıklanmadı. Pazarlığı yapılacak rakamdan haberi olmayan işçiler tepkili: “Neyi kimden gizliyorsunuz, taslağı açıklayın.”

22 bin 131 TL Türk-İş'in belirlediği açlık sınırı

72 bin TL Türk-İş'in belirlediği yoksulluk sınırı

30 bin TL kamu işçisinin ortalama ücreti

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
'Heybeden’ her gün yeni bir soruşturma çıkıyor. Yargı sopasıyla topluma gözdağı verilmek isteniyor.

Evrensel'i Takip Et