‘İhraç fazlası demokrasi’ meselesi (2)
Fotoğraf: Envato
Kirvem,
Komşumuz açken ya da fakruzaruret içindeyken milletçe gözümüze asla ve kata uyku girmediği hepimizce malum! Üstelik yıllar yılı sürüp gelen bu “milli hasssasiyet”imiz zerre kadar fire vermediği gibi, tam aksine tıpkı bir kar topu misali yuvarlandıkça giderek daha da büyüyüp, dolayısıyla tüm toplumumuzu sarıp sarmalıyor çok şükür...
Çok şükür, çünkü bizler akşamları başımızı yastıklarımıza koyup, ayaklarımızı da yorganlarımıza göre uzatır uzatmaz hemen akabinde de horlamak üzereyken, diğer taraftan da komşularımızın yanı sıra, keza yurdumuzun herhangi bir yöresinde, beldesinde, mezrasında yaşayan “garip gureba” sınıfındaki vatandaşlarımızdan birinin bile aç, yorganı olmadığı için de açıkta kaldığını düşünürken uykuya dalmamız nasıl mümkün olabilir ki!
Nitekim daha ilk günden, ilk andan itibaren “iki kapılı bu han”a kimilerimiz bacadan, kimilerimiz leyleklerin gagalarıyla taşıdıkları torbalar içinde ‘hasbelkader” ayak bastıktan sonra bir müddet yaşayıp, ardından da meçhule doğru ister istemez yelken açtığımızda; kimilerimize göre geride “hoş” bir “seda” bırakıyoruz, kimilerimize göre de sadece “boş” heybelerimizi yüklenip “öte yakaya” göçüp gidiyoruz...
Öyle ya da böyle, elimizde olmadan gelip kapısını çaldığımız bu alemin dolambaçlı girdaplarında birer avara kasnak misali ha babam de babam dur durak demeden turlarken, kimilerimiz de yüce Tanrı’nın buyruğu gereğince daha doğar doğmaz birer “kul” olarak beraberimizde taşıdığımız “huy”umuzun ister istemez kölesi kesilip, böylece “Huylu huyundan vazgeçmez” türünden fetva veren atalarımıza rağmen, huylarımızı mümkün mertebede “rektifiye” edip, böylece kendi pusulamızın önderliğinde yürümeye çalışıyoruz...
Aslında “hayat” denen bu “macera” esnasında attığımız adımların, çizdiğimiz yolun bileşkesini illa da iki kelimeyle özetlemek gerekirse; şu kırtıpil alemde sorunlarımızı, meselelerimizi çözmeye kalkıştığımızda, sanki birer nalıncı keseri misali hep kendimizden yana ustaca yontmayı huy edinirken, kimilerimiz de böylesine bencil bir huyun gölgesinde at koşturmayı içimize sindiremediğimiz gibi, ayrıca bunun utancıyla baş başa kalmamak için direniyoruz...
Yani?..
Yani ülkemizin ahvaline dönersek, tam da şu günlerde hesapça demokratik yollarla yerel bir seçime hazırlanırken, ortalıkta dönüp duran dolaplara, rezilce ayak oyunlarına bakılırsa, nüfusumuzun neredeyse yarısı delalet, hıyanet, çöp, çöplük, zillet saflarında yerlerini alırken, geriye kalanların hepsi de bu ülkenin “beka”sı için gerekirse cehennem ateşinde yanmayı göze alıp, bu uğurda yemin billah etmiş vatanseverler olarak hazır ve nazırlar ahparik!
Vee...nihayet kimileri muz, kimileri de maydanoz cumhuriyetlerinin yanı sıra, keza özellikle de demokrasi konusunda henüz rüştlerini ispatlamaktan yoksun bazı komşu devletlere anlı şanlı demokrasi kültürümüzün hiç olmazsa bir çeyreğini başımızın, gözümüzün sadakası olarak “ihraç fazlası” adı altında pazarlamaya kalkışıp, ardından da bunun yerine patlıcan, soğan takasıyla ekonomik kalkınmamıza “ayar” vermekle yetinmeyip, ayrıca buna ilaveten tanzim satışlarıyla oluşturduğumuz “varlık kuyrukları”na bakılırsa, demek ki bundan kellim ülkemizin gidişatı tam anlamıyla düşman çatlatacak kertede yoluna elhamdülillah hem tırıs tırıs devam edecek, hem de bizler işkembelerimizi tıka basa doldururken, öte yandan hemen yanı başımızdaki komşularımız da bittabii ki aç yatıp ya da döşeksiz, mindersiz, çulsuz çaputsuz kalmayacak Kirvem!
- Bitmeyen yazı* 05 Nisan 2022 00:14
- ‘Saltanat kayıkları’ meselesi 19 Mart 2022 23:23
- 'Ayıp' meselesi 12 Mart 2022 23:00
- ‘Yamuk beyinler’ meselesi 05 Mart 2022 21:31
- ‘İp ipullah sivri külah’ meselesi 26 Şubat 2022 23:05
- ‘Laklakiyat’ meselesi 19 Şubat 2022 20:45
- ‘Saz çalıp çığırmak’ meselesi 12 Şubat 2022 22:00
- ‘Demirkazık’ meselesi 05 Şubat 2022 23:20
- ‘Minik serçe’ meselesi 30 Ocak 2022 02:15
- ‘Enkaz’ meselesi 23 Ocak 2022 02:43
- ‘Rektifiye’ meselesi 16 Ocak 2022 03:40
- "Aç tavuk" meselesi 09 Ocak 2022 02:30