Yerel seçimde ‘Bağımsız adaylar’la mücadele 

Bugün ülkemizin halkları ve işçi sınıfı birçok yönüyle önem taşıyan bir yerel seçim sürecinden geçiyor.

Genel ya da yerel, bir seçimde işçiler için ideal olan seçime kendi adaylarıyla, mümkünse de kendi partilerinin çatısı altında girmektir.

Bu elbette ülkenin ve dönemin özgünlüğüne göre, doğrudan sınıf partisinin çatısının altında olduğu gibi, sınıf partisinin ilerici, demokrat, antiemperyalist parti ve çevrelerle yaptığı seçim iş birlikleri ve ittifakları ya da “bağımsız adaylar” biçimleri altında da tezahür edebilir.

İçinden geçtiğimiz yerel seçim sürecinde de ülkenin pek çok il ve ilçesinde ilerici demokrat, antiemperyalist güçler, yerel sendika şubeleri, emek-meslek örgütleri, yöre dernekleri, çoğu yerde HDP ve CHP’nin yerel örgütlerinin de içinde olduğu “seçim platformları” oluşturarak, “Cumhur İttifakı” ve “Millet İttifakı”nın rantçı belediyecilik dayatmasına karşı, demokratik-halkçı belediyecilik anlayışı etrafında bir seçenek oluşturmak için küçümsenmeyecek bir mücadele vermişlerdir. Birçok il ve ilçede de bu girişim oldukça geniş kesimleri toparlayabilmiştir.

Bu girişimlerle ilgili gelişmeleri, son iki ay içinde gazetemiz, okuyucularına aktardığı için burada konunun ayrıntılarına girmeyeceğiz.

CUMHUR İTTİFAKI PARTİ VE ADAYLARINA OY YOK!

Her şeyden önce bu yerel seçim elbette ki bir yerel seçim ama, olağan bir yerel seçimden farklı, işçilerin ve halkların dikkate alması gereken başka çok önemli bir özelliği de var. Ki, bu özellik, yerel seçime ülkeyi bir “tek parti tek adam rejimi” inşa etme sürecine sokan ve bunun için önündeki bütün engelleri, devletin tüm olanaklarını kullanarak ezmeyi amaçlayan AKP ve MHP’nin oluşturduğu “Cumhur İttifakı”nın yerel seçime de merkezi bir ittifak kurmuş olarak giriyor olmasıdır.

Dahası bugüne kadar gelmiş geçmiş en gerici güçlerin ittifakı olan “Cumhur İttifakı” yerel seçimi; “Ülkenin bekasının tehdit altında olduğunu” iddia ederek, siyasi ortamı milliyetçiliğin, şovenizmin ve din istismarcılığının kışkırtılması üstünden, seçim ortamını şoven-milliyetçi, bağnaz dinci bir renge boyamıştır. Dolayısıyla Cumhur İttifakı, yerel seçimde kazanacağı mevzileri, “tek parti tek adam rejimi”nin inşasının bir dayanağına dönüştürmek için elindeki devasa medya ve devlet imkanlarını seferber etmiş durumdadır.

“Söz konusu olan beka ise gerisi teferruattır” iddiasına sarılan Cumhur İttifakının yukarıdan aşağı tüm adayları Bahçeli-Erdoğan ikilisi tarafından atanmıştır.

“Cumhur İttifakı”nın bu amaç ve yaptığı girişimler, tüm ilerici, demokrat güçleri, “tek parti tek adam rejimine karşı olan çevreleri, “Cumhur İttifakı parti ve adaylarına oy yok” noktasında birleştirmiştir.

MİLLET İTTİFAKI, CUMHUR İTTİFAKI İLE AYNI ‘MİNDERDE’ YARIŞIYOR

CHP ise, yukarıda sözünü ettiğimiz “rantçı belediyeciliğe” karşı tutum almayı da içeren bir çizgide hareket eden seçim platformlarıyla birleşen bir halk hareketi oluşturarak “Cumhur İttifakı”nın karşısına gerçek bir seçenek olarak çıkmak yerine, İYİ Parti ile “Millet İttifakı”, Saadet Partisiyle “dirsek teması” kurarak, Erdoğan-Bahçeli ittifakının minderinde onunla, aynı yöntemlerle yarışa girmiştir! CHP’nin bu tutumu elbette ki, “Cumhur İttifakı”nın halkı kutuplaştırarak AKP-MHP oylarını “konsolide etme” amacına meşruiyet dayanağı sağlarken aynı zamanda yerellerdeki potansiyeli ve talepleri umursamadan, İyi Parti ile “at pazarlığı” tarzının egemen olduğu çizgi CHP tabanında da yeni bölünme ve çatışmalara da yol açmıştır.

HDP ise, “kayyımlı” belediyeleri geri almak için bu il ve ilçelerde her yönüyle seçime girerken kimi büyük illerde aday çıkarmamıştır. Ama HDP’nin batı illerindeki genel tutumu bir yandan seçim platformlarına girip, ilerici demokrat güçlerle ortak bir mücadele çizgisini savunurken, seçim sürecinin ilerlemesine bağlı olarak, platformlardaki sözlerini ve paylaştığı değerleri unutup, “Millet İttifakı” ile uzlaşan pazarlıklara giriştiği bir yerel seçim tutumunu benimsemiştir.

‘BAĞIMSIZ ADAYLAR’ NEREDEN ORTAYA ÇIKTI?

“Cumhur İttifakı-Millet İttifakı” kamplaşması üzerinden oluşan siyasi ortam, ama daha çok da CHP’nin adayları yukarıdan aşağı, yerelin ihtiyaçları ve imkanlarını umursamadan merkezden belirleyen, platformlardaki çevrelerin zaaflarını da kullanarak baskılama tutumu, “halkçı-demokratik belediyecilik” anlayışı etrafında birleşen yerel seçim platformlarını akamete uğratmıştır. Burada, merkezden yapılan baskılar, CHP’nin yerel temsilcilerinin platformlarından uzaklaşmalarını getirirken, platformun katılımcısı pek çok çevrenin içindeki CHP etkisi, olmadı bu çevrelere “küçük rüşvetler” vadedilerek “ikna edilmesi” diğer şeylerin yanı sıra seçim platformlarının zaaflarını da açıkça göstermiştir.

İşte oluşan bu tablo içinde EMEP ve bu platformlarda ortaya konan ilkelere önemseyen platform katılımcısı kimi çevreler ve yerelde etkili olan kimi demokratlar ise, bazı belediyelerde bağımsız başkan ve belediye meclisi üyesi adayları çıkararak, “rantçı belediyeciliğe karşı halkçı belediyecilik ilkeleri doğrultusunda bildirgelerle yerel seçime katılma” kararı almışlardır.

BAĞIMSIZ ADAYLAR ‘FARKLARINI’ ORTAYA KOYACAK

Balıkesir (Şuayip Çetin), Denizli (Mehmet Kırgız), Kayseri (Eylem Sarıoğlu Aslandoğan), Kocaeli (Reyhan Başaran), Malatya (Şerif Demirel), Tekirdağ (Tuncay Sağıroğlu), gazetemizde de son günlerde çalışmaları haber yapılan “bağımsız belediye başkanı adayları”dır. Bu adayların yanı sıra diğer bazı il ve ilçelerdeki “bağımsız belediye başkanı ve belediye meclis üyesi adayları”, “rantçı belediyecilik anlayışına karşı halkçı belediyecilik” anlayışını temsil eden adaylar olarak çıkmışlardır.

Kuşkusuz ki, halkçı belediyeciliğin bağımsız adayları; bir yandan nasıl bir belediyecilik savunduklarını, “rantçı belediyecilik” uygulamalarını da eleştirerek halka açıklarken, işçiler başta olmak üzere emekçilerle doğrudan ilişki içinde olan, işyeri önünde, sendikalarda, emek örgütlerinde, protokol ziyaretini aşan bir çalışmayla da “farklarını” herhalde ortaya koyacaklardır; koymalılar da!