Yeni bir Hindistan-Pakistan savaşı mı?
Fotoğraf: Envato
ABD Başkanı Donald Trump, Kore Yarımadası’nı nükleer silahlardan arındırma adına Kuzey Kore Devlet Başkanı Kim Jong-un ile ikinci görüşmeyi de yaparken, bu kez Orta Asya’nın iki büyük nükleer gücü Hindistan ve Pakistan burun buruna geldi. İki ülkenin yıllardır üzerinde egemenlik mücadelesi sürdürdüğü Keşmir, bu ezeli rekabet ve düşmanlıkta kilit önem taşıyor.
Hindistan savaş uçaklarının hafta içinde Keşmir’nin Pakistan tarafındaki bazı hedefleri terör saldırısı gerekçesiyle bombalaması, ardından karşılıklı savaş uçaklarının düşürülmesi üzerine bölgede bir kez daha tansiyon yükseldi. Dünya basınının “Tehlikeli çatışma”, “Büyük tehlike” diye verdiği olayların bu kadar dikkat çekmesi, elbette, nükleer silahlara sahip iki ülkenin “savaş durumuna” geçmesinden kaynaklanıyor.
Her iki ülkenin son yıllarda bölgesel güç haline gelmek için aşırı derecede silahlanması “tehlike”nin aslında çok daha büyük olduğunu gösteriyor.
Keza pek çok Avrupa ülkesi taraflara “itidal” çağrısında bulundu. Batılı ülkelerin çağrılarında Hindistan’a destek gözden kaçmıyor. Pakistan’a ise “Terörü besleyen ülke” gözüyle bakılıyor. Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu da benzer bir çağrıda bulunarak Keşmir sorunu için ara bulucu olabilecekleri mesajını verdi.
Nükleer silahlara sahip iki ülkenin savaşmadan, barışçıl yollarla “Keşmir sorunu”nu çözmesi her açıdan önemli. Ancak tarihsel arka plana bakıldığında, kendi Kürt sorununu barışçıl yolla çözemeyen, hatta her iki Asya ülkesinin yaptığı gibi ikide bir sınır dışı operasyonları düzenleyen bir hükümetin Pakistan ve Hindistan’a yardımcı olmaya talip olması pek gerçekçi görülmüyor.
Keşmir de Kürtlerin vatanı gibi farklı ülkelerin kontrolünde.
Yüzyıllar boyunca bölgenin büyük devletleri tarafından sömürgeleştirilen Kaşmir, bugün Hindistan, Pakistan ve Çin arasında paylaşılmış. Kendisine özgün dili, inancı, kültürü olmasına rağmen, sömürgeci devletler tarafından ayrı bir devlet kurmasına izin verilmemiş. 20 milyondan fazla Keşmirli üç ülkeye bölünmüş halde yaşıyor.
Bu bölünmenin asıl nedeni elbette Keşmir’in konumundan kaynaklanıyor. Ön, orta ve güney Asya arasında tam bir kavşak olma özelliği taşıyan Keşmir’in sömürgeleştirilmesi için yüz yıllardır sürdürülen savaşlar, halkın bir arada yaşamasını engellediği gibi, bölge devletlerinin çatışma sahası haline dönüştürüldü.
Alman basını, Hindistan-Pakistan gerilimi dolayısıyla yazılanların çoğunda çatışmanın kaynağı olarak İngilizlerin sömürgeleştirdikleri Hindistan’dan çekilmelerini başlangıç olarak gösteriyor. Ne var ki önceki yüz yıllarda da Keşmir, Babürlerin ve Perslerin paylaşım alanıydı. 1846’da İngilizlerin Hindistan’ı sömürgeleştirmesinden sonra Keşmir ayrı bir krallık olarak idare edilmeye başlandı. Kuzeyinde Müslümanların, güneyinde Hinduların, doğusunda Budistlerin yaşadığı Keşmir, İngilizlerin 100 yıl sonra, 1947’de çekilmesiyle Pakistan ve Hindistan arasında, savaşla paylaşıldı. İngiltere’nin Hindistan Valisi Cyril Radcliffe, cetvelle böler gibi, Keşmir’i yok sayarak, Hindistan-Pakistan sınırı belirlemişti. Tıpkı Sykes-Picot’un Kürtleri yok sayması gibi... Die Welt gazetesinden Florian Stark, konuyla ilgili yazdığı yazıda Radcliffe’nin sınır çizgisini “20. yüzyıldaki felaketlerin felaketi” olarak değerlendiriyor.
Pakistan, bölgede Müslümanların yaşamasını gerekçe göstererek Keşmir’in kendisine bağlanmasını isterken, Keşmir Krallığı Hindistan’a bağlanma yönünde karar verdi. 1960’ta ise Çin, Keşmir’in doğu topraklarını (Aksai Çin) bir savaşla işgal etti. Toplamı açısından bakıldığında Keşmir üzerinden beş büyük savaş yaşandı ve sonrasında 1 milyondan fazla insanın öldüğü, 20 milyon insanın ise yerinden edildiği ifade ediliyor.
Pakistan’ın Hindistan Keşmiri’nde terör saldırıları düzenleyen radikal dinci Muhammedin Ordusu (JeM) adlı örgüt ile bir bağı olduğu ileri sürülüyor. Hindistan yıllardır Pakistan’ın JeM üzerinden kendisine karşı bir savaş yürüttüğünü ifade ediyor. Çünkü örgüt, çoğunluğu Müslüman olan Hindistan Keşmiri’nin Pakistan’a bağlanmasını talep ediyor. Örgütün lideri Mesud Azhar, Pakistan’da elini kolunu sallayarak dolaşıyor.
Saldırı, önümüzdeki nisan ayında yapılacak seçimlere hazırlanan milliyetçi Hindistan Başbakanı Narendra Modi için büyük bir fırsat oldu. Komşu ülkeden gelen terör saldırılarına karşı ulusal birlik çağrısı yaparak, seçimlerden zaferle kazanmanın planını yapıyor.
Aslında bu durum Türkiyeli okuyucuların yabancısı olmadığı bir gelişme. Dış düşmanla milliyetçiliği köpürterek oya çevirmenin hesapları yapılıyor. Bazı uzmanlar, Modi’nin seçimleri kazanmak için savaşı körüklediğini ifade ediyor ve seçimlerden sonra tansiyonun düşeceği ileri sürüyor. Ancak, Keşmir sorunu, tıpkı Kürt sorununda olduğu gibi kalıcı bir çözüm ortaya konulmadığı sürece, bölgenin kanayan yarası olmaya devam edecek.
- Avrupa Trump’a karşı durabilecek mi? 24 Ocak 2025 04:15
- 2. Trump döneminde Avrupa'yı neler bekliyor? 17 Ocak 2025 04:58
- Avusturya'dan Güney Kore'ye siyasi krizler ne anlama geliyor? 10 Ocak 2025 04:08
- Almanya ABD’nin arka bahçesi mi? 03 Ocak 2025 04:54
- Avrupa 2024-25: Krizler, çelişkiler ve mücadele 27 Aralık 2024 04:19
- Romanya seçimleri, TikTok ve AB'nin demokrasi anlayışı 20 Aralık 2024 05:25
- ‘Suriyeliler gitsin mi, kalsın mı’ tartışması üzerine 13 Aralık 2024 04:24
- Avrupa'da 'siyasi kriz' hayaleti dolaşıyor 06 Aralık 2024 06:40
- Almanya'yı savaşa hazırlıyorlar 29 Kasım 2024 06:45
- Kiev'deki hesap Moskova'ya uyacak mı? 22 Kasım 2024 04:30
- Bir Almanya gerçeği: İşçilere yoksulluk, CEO’lara zenginlik 15 Kasım 2024 04:12
- Trump Pandora’nın kutusunu açtı, Avrupa panikte 08 Kasım 2024 12:17