Vergi tabana yayılacakmış!
Fotoğraf: Envato
Seçime doğru zaman sıkıştıkça siyasi çevrelerden seçmen kitlesinin çeşitli bölümlerine güller dağıtılmaktadır. Bunlardan en can alıcı olanı da doğal olarak vergi konularıdır, özellikle de burjuvaziyi ilgilendiren bölümleri itibariyle. Vergi affı, vergi oranı ya da vergiye dair sair konular daima insanların dikkatini çeker. Ne ilginçtir ki, vergi konusu gündeme geldiğinde emeğe göre sermaye çok daha uyanık ve tedbirli olmaktadır. Büyük holdinglere bahşedilen muazzam miktarlarda aflar nedense emekçi kesime hiç uğramamaktadır. Tabii bu durumda insanın aklına devlet kavramının tanımlanması gelmektedir. Devlet nedir, kimin yanındadır, kime yar, kime ağyardır vb.
Bir kere şunu kabul edelim ki, kapitalist sistemden emekçi dostlar fazla bir şey beklememelidir. Çünkü sistemin mantığı budur. Emekçilere önem veren, onların istek ve taleplerine göre ekonomiyi yönlendiren sistem kapitalizm değildir. Kapitalizm içinde emekçilerin lehine yapılabilecekler sınırlıdır. İkincisi, Türkiye gibi kalkınma yolunda gerekli aşamayı tam olarak yapamamış olan bir ekonomide bir de verimsizlik sorunu yaşanıyorsa, emekçinin hiç çaresi yoktur. Bunun da ötesinde, hükümetin ülkeye doldurduğu milyonlarca Suriyeli, Türk emekçiye rakiptir. Üstelik Suriyeliler çoğunlukla merdiven altı sistemle çalıştıklarından, normal koşullarda çalışan işçilerimiz maalesef dezavantajlıdır.
Siyasi kadro vergiyi tabana yayacaksa hiç tereddüt etmeden asgari ücret üzerindeki vergiyi indirsin, örneğin yüzde 5’e çeksin. Avrupa’nın en yoksul ülkesi ve gelir dağılımında fevkalade gerilerde gelen ülke olarak asgari ücret üzerindeki yüksek vergi, siyasileri de rencide etmiyor mu? Eğer siyasiler de böyle bir hassasiyet taşıyorsa, o zaman bu konuya ciddi olarak eğilmelerini salık veririm.
Asgari ücret üzerinde örtülü ısrarlarının gerekçesi şu olmaktadır. Denmektedir ki, asgari ücret üzerindeki vergiyi emekçi değil, işveren ödemektedir. İlk bakışta bu görüş doğrudur. Şöyle ki, asgari ücret üzerindeki vergi kaldırılmış olsa ücretler, belki bir miktar yükselir, fakat vergi kesintisi kadar yükselmez. İkincisi, sermaye de emekçi de net ücret üzerinden konuşur, anlaşırlar. Bunlar doğru, ancak asgari ücret üzerindeki vergi ilk anda işveren üzerine yansıyor olmakla beraber, işveren verginin tümünü taşımamaktadır.
Bunun sebebi, emekçiye net ücret ödeyen işveren, muhasebe kaydına gider olarak brüt ücret kaydetmektedir. Bu da şu demektir ki, ürün satışında ücretle birlikte ücret üzerindeki vergi de fiyat içinde tüketiciye yansımakta ve işveren vergiden arınmaktadır. Şu hale göre, asgari ücret üzerindeki vergiyi ücret azalması şeklinde kısmen emekçi, fiyat yükselişi şeklinde kısmen de tüketici ödemektedir. Biraz zorlama ile de olsa denebilir ki, asgari ücret üzerindeki vergi dolaysız değil, yorum yoluyla dolaylı vergi niteliğindedir. Dolaylı vergilerin tahsilindeki kolaylık, asgari ücret üzerindeki verginin tahsilinde de ortaya çıkmaktadır. Üstelik de, verginin tümü ile emekçiye yansımıyor olması da siyasi erki bir miktar vicdan huzuru ile baş başa bırakmaktadır. Öyle anlaşılıyor ki, asgari ücret üzerindeki vergi devlet için iyi bir tutamak oluşturmaktadır.
Vergi yapısı ülkelerin gelişme düzeyi ve tarihsel geçmişi ile yakından ilgilidir. Ne var ki, tarihin oluşumunda ekonomik güçlü çevreler daima gidişata hakim olarak, pusulayı kendi yönlerine çevirmeyi başarmışlardır. Cumhuriyetin kuruluş aşamasında aşar vergisinin kaldırılmasını kabul ettiren toprak ağalarıdır. Verginin kaldırılma kararı İzmir’de toplanan İktisat Kongresinde 1923 yılında alınmış olmasına rağmen, önemine binaen kaldırılamamış, isyanlar sonucunda, 1925 yılında kaldırılmıştır. Toprak ağalığı ve aşiret düzeni böylece günümüze dek saltanatını sürdürmüştür.
1950 dönüşümünde hükümet vergi reformuna kalktığında iş çevreleri liberal görüşlü Alman Maliyeci Günter Schmölder’i davet etti. Bunun üzerine yeni kurulmuş olan Devlet Planlama Teşkilatının ilk kadrosu hükümetten İngiltere’den Nicholas Kaldor’un davetini talep etti. Sermaye ve ağa çevreleri tarafından hoş karşılanmayan Kaldor, Türkiye için toprak reformunu odağa aldığı raporu hazırladı. Kaldor raporunu İngiltere’de yazıp, gönderdi. Uzun süre Maliye Bakanlığının raflarında tozlanan rapor maalesef uygulamaya koyulmadı. Bir maliyeci bir ülkenin vergi sisteminin tarihsel gelişimini gördüğünde, ülkenin ekonomik ve sosyolojik niteliği hakkında oldukça kesine yakın kanaat oluşturabilir. Hiçbir siyasi yapı, kendisini ne kadar güçlü görür ve gösterirse de, vergi konusunda eli bağlıdır. Onun için seçime giderken bu vaatler kimseyi kandırmamalı, kaldı ki, ufak bir bal verilirse de seçim sonrasında da yapılacak dönüşler mukadder olur.
Haberlerde ihracatçıların talebi ile kürk üzerindeki ÖTV’nin kaldırıldığı yer alıyor. Fedakar ihracatçılar bilmiyorlar mı ki, ihracat esnasında içte uygulanan vergiler iadeye tabidir. Hayırlısı olsun!
- Devlet sermaye çatışması: Bir ilk mi? 01 Şubat 2025 05:43
- Faciayı salt sorumsuzluk olarak görmek yetersizdir 25 Ocak 2025 04:22
- 2025 acaba nasıl geçecek? 18 Ocak 2025 05:30
- Ekonomik kriz çevrimleri ve emek 12 Ocak 2025 04:51
- Emek zulmü meselesi irdelenmelidir 21 Aralık 2024 04:36
- Ortadoğu: Bataklığın kan gölüne dönüştürülmesi 14 Aralık 2024 04:31
- Asgari ücret konusu hafife alınmamalıdır! 07 Aralık 2024 04:50
- Çöküş ivmesi durabilir mi, durdurulabilir mi? 30 Kasım 2024 04:51
- Sistemin sis perdesi: Bütçe tartışmaları 23 Kasım 2024 05:00
- Akılcılığa yöneliş 16 Kasım 2024 04:51
- TÜYAP konuşmaları 09 Kasım 2024 04:25
- Cumhuriyet halk rejimidir, fakat… 02 Kasım 2024 05:08