8 Mart mit mi tarih mi?
Fotoğraf: Envato
8 Martlarda yazılan bildiriler, makaleler, basın açıklamaları çoğu kere bir tarihçeyle başlar. Bu tarihçenin içeriği özetle, 1857’nin 8 Martında greve giden New York tekstil işçisi 40 bin kadının polisin saldırısına uğraması ve 129 kişinin ölümüyle sonuçlanmasıdır. Kadınların, kapıları işverenler tarafından kilitlenen fabrikada yanarak öldüğü, kentin New York değil de Şikago olarak geçtiği versiyonları da vardır öykünün.
1980’lerin başında ABD’deki Feminist Studies grubu 1857’de bir grev kaydı görülmediğini iddia etti. 8 Mart’ın tarihiyle ilgili tartışmalar da bu tarihten sonra ara ara gündeme gelmeye başladı. Suret-i haktan yana olanlar için tarihin doğru yazılması önemliydi, bir kesim için de böyle bir tarih yoksa, 8 Mart da anlamını yitirirdi. Bir başka kesim için ise, orijini yanlış çıkan bir 8 Mart, günün dünya emekçi kadınlar günü değil de dünya kadınlar günü olarak tescillenmesi anlamına geliyordu.
8 Mart’ın tarihiyle ilgili konuşmalar; 1857’nin aslında Clara Zetkin’in doğum tarihi olduğu, Kopenhag’da 1910’da yapılan 2. Enternasyonal- Sosyalist kadınlar Konferansı’nda yılda bir günün kadınlar günü tespit edilmesini öneren Zetkin’in bir tarih belirtmediği, 1857’ye sabitlenen grevin akıbetinin aslında 1911’deki (Zetkin’in kadınlar gününü önerdiği kongreden bir yıl sonra) Triangle Gömlek Fabrikasındaki grevin akıbetiyle karıştığı bilgileriyle de genişledi. Bazen 1 Mayıs’ın tarihi ile de karıştığı oluyordu.
Clara Zetkin ve yoldaşlarının Kopenhag Konferansında verdikleri önergede belli bir günün belirtilmediği doğruydu. Hatta kadınlar günü bir yıl sonra 1848 Devriminin yıldönümüne denk gelen 19 Mart tarihinde kutlanmıştı. Öte yandan önergede herhangi geçmiş bir greve gönderme de yoktu. Peki nasıl olmuştu da neredeyse üzerinden 53 yıl geçtikten sonra, katliamla sonuçlanan bir greve istinaden enternasyonal bir kadınlar günü önerilmişti.
Clara Zetkin’in konuşmaları ve o dönemki yazıları dönemin kadın mücadelesinin seyrini önemli ölçüde yansıtır. 19. Yüzyıl boyunca süren, oy hakkından eşitliğe, 10 ya da 8 saatlik işgününden insanca çalışma koşulları talebine kadar bir dizi nedenle kadınlar zaten hareket halindedir. ABD’de ulusal bir kadın günü de ilan edilmiştir. Daha önemlisi Rusya’da kadınların önemli bir rol oynadığı 1905 Devrimi ise dünyanın diğer ülkelerindeki işçi ve emekçi kadınların mücadelesinin muhtemel doğrultusunu da belirlemiş görünmekteydi. Avrupa ülkelerindeki komünist partiler işçi kadın mücadelesinin geliştirilmesini de çoktan gündemlerine almışlardı. Dolayısıyla uluslararası emekçi kadınlar günü 53 yıl önceki bir grevden çok, esas olarak kapitalist sömürüye karşı toplam bir emekçi kadın mücadelesinin kendi tarihine ve geleceğine yönelik bir bakış açısına sahip olmaya başlamasının ürünüydü. Başlangıçta 8 Mart dışında bir tarihle kutlanmasının nedeni de buydu.
1917’de 8 Mart’ta (Rusya’da kullanılan Gregoryen takvime göre Şubat ayında) sokağa çıkan kadınların eylemi genişleyip de Şubat Devrimine ve nihayet Ekim’deki sosyalist Devrimi tetikleyen gelişmelere ebelik yapmasının emekçi kadınlar gününün 8 Mart’a sabitlenmesini de sağlamıştır.
CNRS News’te 8 Mart’ın Gerçek Hikayesi başlıklı bir yazı yazan Stephanie Arc, tarihçi François Picq’in daha 1970 yılında yazdığı bir yazıda 1857’deki grevin asla olmadığını ancak Fransa’daki büyük bir sendikanın 8 Mart’ın Sovyet tarihiyle rabıtasını kesmek için 1857 grev hikayesini öne çıkardığına dikkat çeker. Sendikanın 1955’teki revizyonunda o zamanlar sosyalizmden koparak reformcu bir çizgiye çekilmekte olan FKP’nin de sorumluluğu vardır.
Peki şimdi ne olacak? Sosyal medyaya kadar yayılan ve 1857’de böyle bir grev asla olmadı tezini 8 Mart hakkındaki inandırıcılığın sorgulanmasına kadar vardıran, buradan kendilerine bir mit yaratan sol’un ve emekçi kadın mücadelesinin otomatik olarak anlam ve zemin kaybettiği imasının köpürtülmesine katkıda bulunan bir tartışma biçimi bağlamında 8 Mart ve kadın mücadelesi gerçekten mesnetsiz mi kalmıştır?
Birincisi; Kadınlar; mücadelelerini, başarılarını ve kadınların tarihin yapımındaki rollerini görmezden gelen erkek egemen tarihe karşı olduğu gibi; kendi tarih yazımlarının her türlü tahrifatıyla, geçmişin mitoslaştırmasına karşı da mücadele ederler.
İkincisi; 8 Mart geçmişe ait bir hadise değildir sadece. Bugün dünyanın her yerinde kapitalist sömürüden, eşitsizlikten mustariplerse, sayısız kadın tecavüze maruz kalıyor, öldürülüyorsa, sosyal haklarından mahrum yaşıyorlar ve dünyanın en yoksul kesimini oluşturuyorlarsa, kadın bedeni sınıf savaşımıyla paylaşım savaşlarının coğrafyası olmaya devam ediyorsa buna karşı süren mücadele 8 Martları tarihte değil günümüzde yaşatmaya devam eder. Lyon’da, Silezya’da, New York’ta, Şikago’daki grevlerin ve hatta bunlardan önceki ve sonraki kadın mücadelelerinin hepsinin de buluştuğu, kendini bulduğu yerdir 8 Mart. Günün önemi, atfettiği tarihten gelmez, tersine güncelliğinden gelir.
- Reality Showda başkalarının hayatı: Yanan otel, Gezi ve Ayşe Barım tekeli… 26 Ocak 2025 05:56
- Trump'ın tanrısı buyurdu: İlhak, işgal ve gasp 24 Ocak 2025 04:16
- Serenay'a kayyım atansın olsun bitsin! 17 Ocak 2025 04:35
- Okulun ebedi paydos zili 10 Ocak 2025 04:54
- Metinler daima yaşar 08 Ocak 2025 04:34
- Dünyayı uyandırmak değil, uyutmak için miting 03 Ocak 2025 04:58
- Türk-iş toplu sözleşme masasını devirirken kime sordu? 27 Aralık 2024 06:40
- Çakma halk devrimi, imitasyon Che Guevera 20 Aralık 2024 05:33
- Suriye'de bitmedi, sürüyor, sürecek o kaos... 13 Aralık 2024 05:00
- Aile hekimliği yönetmeliğinin yakın sonucu güvencesizlik, şiddet ve çeteleşmedir 06 Aralık 2024 06:10
- 28 Şubat yaşıyor, yaşatılıyor! 01 Aralık 2024 04:58
- Gerisi gözaltı, yasak 29 Kasım 2024 06:25