‘Neyse halim, çıksın falım’ meselesi
Fotoğraf: Envato
Kirvem,
Bir müddetten beri kimilerimiz kahve, kimilerimiz de papatya, tarot, su, iskambil, el, yıldız veya Katina gibi daha bir sürü ıvır zıvır fallardan yola çıkıp, böylece “Neyse halim, çıksın falım” tekerlemesiyle birlikte falcı bacıların kapılarında kuyruk oluşturduk...
Neden?..
Çünkü özellikle şu son günlerde “beka” meselesi adıyla sabahın köründen itibaren aklımızı kurcalayan, milletçe uykularımızı kaçıran, bundan sonraki gidişatımızın da ne-reye varacağını derinden derine düşünüp, keza bu baptaki endişelerimizin hangi kulvarlara doğru yelken açacağını merak ederken, bu arada o falcı senin, bu falcı benim diyerek kapı kapı dolaşıp duruyoruz...
“Beka” dediğimiz ama henüz neyin nesi, kimin fesi olduğunu tam da çözemediğimiz bu mesele tahtında gerek iktidar, gerekse muhalefet cenahındaki vekillerimizin neredeyse hemen hepsinin dur durak demeden karşı karşıya, kıran kırana sürdürdükleri “muharebe” sahnelerinin tümünü ne yazık ki otuz iki kısım tekmili birden ibretle izliyoruz!
İbretle izliyoruz; zira gerek “cumhur”, gerekse “millet” İttifakı adı altında memleketimizin ali menfaatlerini, halkımızın huzurunu koruyup kollayacaklarını bir taraftan dillendirirken, öte yandan da birbirlerinin adreslerine özel ulak postaladıkları edep yoksunu, utanç verici demeçlerine bakılırsa; anlaşılan o ki, el alem kendi keyfinin kahyasıyken, bizler yerel seçimler nedeniyle kendi aramızda başlattığımız Üçüncü Cihan Savaşı’nın hazırlığı içindeyiz...
Her şeye maydanoz kesilen falcıların yanı sıra, keza bilumum müneccimlerin ülkemizin geleceğiyle ilgili tutarsız laflarını bir tarafa dehleyip, bunun yerine Kandilli Rasathanesinin ülkemizi yakından ilgilendiren “hava raporları”na dönersek, hayli zamandan beri yurdumuzun semalarında gezinen kara bulutların her an başımızdan aşağıya boca edecekleri yağmurlar nedeniyle güzelim memleketimizin her yanı sadece sel sağanak tehlikesiyle karşı karşıya değil, aynı zamanda da bir tufanın, amansız bir tsunaminin, hatta neredeyse bir “beka” sorunuyla maalesef karşı karşıya!..
Nitekim demokratik hukuk devletimizin anayasal kuralları gereğince yerel yöneticilerimizi seçmeye hazırlandığımız şu günlerde ülkemizin siyaset sahnesinde sergilenen manzaraların görüntüsü, tam da Kandilli Rasathanesinin verdiği hava raporlarının sanki bir nevi kopyası mı ne!
Aslında “Görünen köy kılavuz istemez” misali şu sıralar memlekette esen yellere, iç ya da dışbükey aynalardan yansıyan bilumum manzaralara bakılırsa; anlaşılan o ki, her defasında bıkıp usanmadan günde beş vakit tekrarlayıp durduğumuz “Güzel günler yakındır” hayaliyle daha uzun yıllar oyalanıp duracak mıyız, bunu, belki de falcılara veya müneccimlere mi sormamız gerekir bilemiyorum Kirvem!
- Bitmeyen yazı* 05 Nisan 2022 00:14
- ‘Saltanat kayıkları’ meselesi 19 Mart 2022 23:23
- 'Ayıp' meselesi 12 Mart 2022 23:00
- ‘Yamuk beyinler’ meselesi 05 Mart 2022 21:31
- ‘İp ipullah sivri külah’ meselesi 26 Şubat 2022 23:05
- ‘Laklakiyat’ meselesi 19 Şubat 2022 20:45
- ‘Saz çalıp çığırmak’ meselesi 12 Şubat 2022 22:00
- ‘Demirkazık’ meselesi 05 Şubat 2022 23:20
- ‘Minik serçe’ meselesi 30 Ocak 2022 02:15
- ‘Enkaz’ meselesi 23 Ocak 2022 02:43
- ‘Rektifiye’ meselesi 16 Ocak 2022 03:40
- "Aç tavuk" meselesi 09 Ocak 2022 02:30