Sağır yürekler ve Newroz'un çağrısı!
Fotoğraf: Envato
Tekirdağ 2 No’lu F Tipi Cezaevi’nde hükümlü olarak bulunan Zülküf Gezen’in Öcalan’a yönelik tecridi protesto için yaşamına son vermesiyle Leyla Güven’in 131 günü geride bırakan ve birçok cezaevine yayılan açlık grevi eylemleri artık yeni bir boyuta girmiş bulunuyor.
Bu köşeden Leyla Güven’in açlık grevi ile ilgili 3 yazı yazıldı.
İlk yazı, Güven’in 7 Kasım 2018’de açlık grevine başlamasının hemen ardından 9 Kasım’da yazılan ‘Leyla Güven’e Özgürlük!’ başlığını taşıyan yazıydı. Bu yazıda milletvekili seçildikten sonra hakkında herhangi bir mahkûmiyet kararı olmadığı halde Leyla Güven’e uygulanan ‘özel hukuk’ eleştiriliyor ve Güven’in sesini duyurmak için başlattığı açlık grevine dikkat çekiliyordu.
Leyla Güven’in açlık grevinin 51. gününde (28 Aralık 2018) yazılan ikinci yazı ‘Açlık grevinin aynasında tecrit ve çözüm!’ başlığını taşıyor ve Güven’in açlık grevinin temel talebi olan ‘Öcalan’a yönelik tecrit’ çeşitli boyutlarıyla tartışılıyordu. Yazıda iktidarın tecrit konusundaki tutumunun Kürt sorununda uyguladığı politikalardan bağımsız olmadığı hatırlatılıyor ve son 3 yılda tecrit uygulamasının ortadan kaldırılmasını sağlayabilecek dinamiklerin zayıflığına vurgu yapılıyordu. Ancak mevcut koşullar içinde Güven’in açlık grevinin ülke seçimlere giderken iktidarın Kürtlerde beklenti yaratarak onları yedeklemeye yönelik hesaplarını boşa düşürülmesi gibi önemli bir rol oynadığı ve artık gelinen aşamada aydınların ve demokrasi güçlerinin bu kazanımı büyütmek ve açlık grevini bitirmek için devreye girmesi gerektiği söyleniyordu.
Son yazı açlık grevinin 79. gününde, yani Leyla Güven’in tahliye olduğu gün (25 Ocak 2019) yazılan ‘Leyla Güven için ses olma zamanı!’ başlığını taşıyan yazıydı. Bu yazıda açlık grevinin artık kritik bir aşamaya geldiğine dikkat çekiliyor ve ülkedeki demokrasi ve barış güçlerinin uygulanan hukuksuzluğa karşı seslerini yükseltmesi çağrısını yapıyordu.
Ancak süreç ilerledikçe artık açlık grevi ile ilgili siyasi tespit, analizler yapmak giderek güçleşti ve dahası anlamını yitirmeye başladı.
Bugün Leyla Güven’in açlık grevi 132. gününe giriyor. Başta da dikkat çektiğimiz gibi gerek Zülküf Gezen'in yaşamına son vermesi ve gerekse açlık grevi eyleminin oldukça kritik bir aşamaya girmiş olması nedeniyle artık sözün bittiği yerdeyiz. Açlık grevi eylemini doğru bulun ya da bulmayın. Kürt sorununun demokratik barışçıl çözümü ve bunun için önemli bir aktör olan Öcalan üzerindeki tecridin sona erdirilmesi dışında bir isteği olmayan bir kadın milletvekili artık saatlerin bile önem taşıdığı bir noktada açlık grevini sürdürüyor. Ülkedeki iktidar ya da bir üyesi olduğu meclisin başkanı, Güven’i ziyaret edip açlık grevini niçin sürdürdüğünü sormak ve tamamen hukuki olan talebini karşılamak için adın atmak bir tarafa kim, nerede Güven’in sesini duyurmaya çalışıyorsa bu sesi bastırmak için hemen devreye giriyorlar. İçişleri Bakanı Soylu, ikide bir boy gösterip “ben talimat verdim” diyor.
Evet, iktidar, Güven’in ve onu destekleyenlerin sesini kısmak için seferber oluyor. En son Zülküf Gezen’in cenazesinin memleketi Diyarbakır’a gece yarısı gizlice götürülüp polis ablukası altında sadece ailesinin katılımıyla gömülmesi, bu uygulamaların vardığı boyutu bütün çıplaklığı ile gözler önüne seriyor.
Peki, ya CHP başta mecliste grubu bulunan muhalefet partileri?
Dediğimiz gibi eylemini destekleyip desteklememenin ötesinde saatlerin bile hayati bir önem taşıdığı bir noktada artık vicdani bir sorumluluk haline gelen Güven’in sesini duymak, duyurmak için ne yapıyorlar?
Hiçbir şey!
Tam da büyük şairini dediği gibi, “yüreklerin kulakları sağır”!
Önümüz Newroz.
Newroz, öncesi bir yana son 30 yılda Kürtleri ve demokratik taleplerini yok saymak isteyen egemenlere karşı bir varoluş mücadelesinin sembolü olarak özel anlam taşıdı/taşıyor.
Kuşkusuz 2019 Newroz’u, iktidarın “Yallah Kürdistan’a” gibi ayrıştırıcı, kutuplaştırıcı söylemlerine ve bugün Leyla Güven’in küçülen bedeninde sembolize olan demokratik barışçıl çözüm çağrılarını duymayan sağır yüreklere karşı bir haykırış olacak.
Tam bu noktada deneyimli Kürt siyasetçi ve HDP Mardin Büyükşehir Belediyesi Eş Başkan adayı Ahmet Türk’ün sesine kulak vermek gerekiyor: “İktidarın gün geçtikçe ayrıştıran bir noktaya gittiğini görüyoruz. Demokrasi, kardeşlik açısından ipleri koparan bir siyaset izliyor. Biz burada, iktidarın bu politikalarına karşı fren görevi görüyoruz.”
2019 Newroz’u iktidarın şoven, ayrıştırıcı politikalarının halk güçleri tarafından frenlendiği; Kürt illerinde ve ülkenin her tarafında halkların eşit haklar temelinde birlikte yaşamının haykırıldığı bir gün olsun! O gün Newroz’un çağrısıyla alanlara akacak yüz binler, sağır yüreklere inat demokratik barışçıl çözüm için kapının aralanmasını isteyen Leyla Güven’in sesi olsun!
- HTŞ’nin Halep saldırısının arkasındaki güçler ve hesaplar 30 Kasım 2024 06:50
- Bahçeli neden ısrarla Öcalan’ı işaret ediyor? 29 Kasım 2024 06:20
- Selefi Ebu Hanzala in, demokrasi ve laiklik out! 26 Kasım 2024 06:45
- ‘İşgalci ülke’ açıklaması ve Erdoğan iktidarının Suriye’de alarm veren politikası 19 Kasım 2024 05:00
- Trump'ın Ortadoğu'su ve Erdoğan'ın Kürt sorunu 12 Kasım 2024 04:45
- Devlet ‘yeni sürece’ kayyım atadı! 05 Kasım 2024 05:04
- Yeni ‘süreç’: Demokratik siyasete kurt kapanı 01 Kasım 2024 05:03
- Putin’e ‘Esad’ ricası ve Kürt sorununun çözümü 29 Ekim 2024 12:34
- Bahçeli’nin açıklamaları, TUSAŞ saldırısı ve Öcalan’ın mesajı 25 Ekim 2024 15:04
- Fethullah Gülen: Emperyalizm ve iş birlikçi gericiliğe adanmış bir yaşam 22 Ekim 2024 04:34
- Irak Kürdistan seçimleri ve bölgesel etkileri 18 Ekim 2024 05:00
- İktidarın "Savaş vergisi" barış ve güvenliği sağlar mı? 14 Ekim 2024 04:51