18 Mart 2019 20:38

Yeni Zelanda terörünün ardından

Yeni Zelanda terörünün ardından

Fotoğraf: Envato

Paylaş

15 Mart’ta Yeni Zelanda’nın Christchurch kentinde iki camiye cuma namazı sırasında otomatik tüfekle saldırı düzenlendi. 7 şarjör değiştirecek kadar ne yaptığını bilen, sakin ve kendinden emin davranan katil Tarrant 50 kişiyi öldürdü.

Katil bir yönüyle bir meczup. Bir akıl fukarası. Geçmişte yaşıyor. Silahının tahta aksamını çoğu Osmanlı’yla Avrupa ülkeleri arasında yaşanmış savaşların isim ve tarihleri ve Hıristiyan önderlerin adlarıyla doldurmuş. Ve bilgisayar şiddet oyunlarından birini oynar gibi, kaskına taktığı kamerayla katliamı kayda alıp canlı yayın yapıyor.

Ancak “hasta” denip geçilecek biri olmadığı ortada. Kapitalizmi, sermayenin saldırganlığını, faşizmi suçlamaya dilleri varmayan burjuva ideologlar Hitler’i de bir “deli” ya da “meczup” olarak tanımlayıp “hasta” deyip çıkmışlardı. Oysa, Tarrant adlı katil de, Hitler türünden bir ırkçı faşist. Bir terörist! İnançlara ve inançlar ancak insanlar şahsında somutlaştıklarından inanç sahibi insanlara takmış, onları hedef alıyor.

Katil için önemli olduğu herhalde tartışma götürmez. Belirli bir inanca ve o inancın sahiplerine ateş açıyor. Açık: Ardı ardına iki camiye dalıp namaz kılmakta olan Müslümanları hedef alıp ölüm kusuyor. Ancak burada hangi inanca ve hangi inançtan insanlara saldırdığı önemini yitiriyor. Çünkü insana saldırıyor. İnanan insanları hedef tahtasına oturtup ateşliyor silahını.

Terörist katilin elindeki otomatik silah taramaya başladığında hedefe oturtulan insanların hangi dinden oldukları ve neye inandıklarının önemi kalmıyor. Çünkü yaşadık, biliyoruz; farklı din ve inançlardan terörist katiller ellerindeki silahları ateşleyerek ya da bombalarını patlatarak, kimi zaman bıçak, hedeflerinin üzerine sürdükleri arabalar kullanarak, bazen de düşman belledikleri inançlardan insanları diri diri yakarak katlettiler. Camileri bazen farklı mezheplerden Müslümanlar kendi bilip inandıkları İslam adına bastı ya da bombalayarak havaya uçurdu.

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İ. Kalın soruyor şimdi; “Charlie Hebdo için yürüyenler, Yeni Zelanda’da katledilen Müslümanlar için de yürüyecek mi?” Evet, yürüyebilmeliler. Yoksa, “terör” deyip inançları adına başka inançlardan insanları öldürenler arasında “sizden-bizden” ayrımı yapmış ve timsah gözyaşları dökmüş olacaklar!

Ancak aynı şey, Yeni Zelanda’daki ırkçı faşist terörün ardından “Haçlı Terörü” manşetleri atan “yandaş medya” için de geçerli. Üstelik sadece onlar da değil. Madem İ. Kalın Charlie Hebdo saldırısını hatırlattı, oraya dönelim. Karikatür dergisi Charlie Hebdo’ya saldırıp 12 karikatüristi öldüren Kouachi Kardeşler için “İslam’a yönelik algı operasyonu” değerlendirmesiyle devletin doruklarından “Öldürenler Fransız vatandaşı, ama Müslüman olduğu söyleniyor” denmemiş miydi?

Saldırılardan birinin diğerini biriktirdiğini, hatta fitilini ateşlediğini bilmiyor muyuz, görüp yaşamadık mı? Irak ve Suriye’de Şiiler Sünnilere, Sünniler Şiilere birbiri ardı sıra saldırılar düzenlemediler mi? Kim IŞİD’in Avrupa kentlerindeki terör saldırılarının yabancı düşmanlığıyla İslamofobiyi tırmandırdığını inkar edebilir? Bu saldırılar bu ülkelerin faşistlerinin arayıp da bulamadıkları şeydi.

Oysa Charlie Hebdo katliamının ardından “İfade özgürlüğü her şeyi yapabilme, yazabilme, çizebilme özgürlüğü değildir. İfade özgürlüğü kutsal değerlere saygısızlık hakkını kimseye tanımaz. İfade özgürlüğü bahanesinin arkasına saklanarak İslam Peygamberi’ni resmeden çirkin karikatürler çizenler aslında ne yaptıklarını, kimi nasıl incittiklerini, nasıl provokasyonların fitilini ateşlediklerini görmek zorundadırlar.” değerlendirmesi yapılabilmiş, neredeyse öldürülenler suçlu çıkarılmıştı.

Haçlı terörü” dendiğinde “Hilal terörü” zımnen kabul edilmiş demektir. Hristiyanlar ya da haçlılardan biri veya birkaçı Müslümanları hedef alan bir saldırıya giriştiğinde “terör”, ama tersi gerçekleştirildiğinde “Müslüman değiller” ya da IŞİD kastedilerek “Gerçek İslam bu değil” denerek işin içinden çıkılamaz!

İster Müslüman olsun ister Hristiyan, inancı dolayısıyla hiç kimse saldırıya muhatap olmamalı, hiçbir inanç saldırı konusu edilmemeli, herkes inancını kendi bildiğince ve istediği gibi yaşayabilmelidir.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa