Ne yapsalar boşuna!
Seçime sayılı günler kaldı. Erdoğan ve Bahçeli yerel seçimlerden başarılı çıkmak için gerilimi sürekli yüksek tutmaya çalışıyorlar. Muhalefete, muhalefet partilerinin liderlerine ve adaylarına ne kadar çok saldırılırsa, onlara ne kadar çok çamur atılırsa oyların o kadar yükseleceği en azından son başkanlık seçimlerindeki oranların korunabileceği hesaplanıyor.
Oysa geçmiş seçimlerde vatandaşa özellikle ekonomik olarak rahatlamasını sağlayacak, günlük yaşamını kolaylaştıracak vaatlerde bulunulurdu. Ama ekonomik kriz dalgasının yıkıcı etkileri, bu etkilerin soğan, patates kuyruklarına yansıyan görüntüleri, iktidarın ekonomi konusunda halka vadedeceği bir şeyin kalmadığının göstergeleri durumunda. Buna rağmen arada bir şeyler vacdedilmesi ise en küçük bir etki yaratmıyor.
Makina Mühendisleri Odasının yayımladığı son araştırma, ekonomik krizin sanayiyi şiddetle sarstığını açıkça ortaya koyuyor. Fabrikalar kapanıyor, üretim düşüyor, kapı önüne konulan işçilerle birlikte işsizlik sürekli artıyor. Erdoğan iktidarı ise krizin tüm yükünü halkın üzerine bütünüyle yıkmak için seçimlerin geçmesini bekliyor. Krizin halka yansıyan yıkıcı etkileri büyük olduğu için kine, nefrete, yalan ve iftiralara dayalı iktidar propagandası halk arasında etkili olamıyor, beklenen toparlanmayı sağlayamıyor.
İktidarın bütün bunları gördüğü anlaşılıyor. Bu nedenle tehditlerin hedefi parti liderlerinden, adaylardan, onlara oy verecek seçmenlere doğru genişlemiş durumda. “Seçmenin mağdur olacağı” sözleri miting meydanlarında Erdoğan’ın ağzından dökülüyor, tehditlerin dozu sürekli artırılıyor. “Usta” ustalığını girdiği tüm seçimleri kazanarak, kazanamadığı seçimleri geçersizleştirerek kanıtlamıştı. Seçim kazanmış olmak, “Halkın onay ve desteğine sahip olmak”, iktidarın kendi meşruluğunu temellendirdiği en önemli argüman oldu.
Şimdi bu destek her geçen gün biraz daha eriyor. 1 Nisan’da muhtemelen bu erimenin sonuçları ortaya çıkacak, iktidarın üzerine bastığı toprağın ayakları altından kayıp gittiği görünür olacak. Ama bunun görünür olması iktidarın çekip gideceği anlamına gelmiyor. Onlar “Halkın verdiği dersi anladık” deyip, hiç bir şey olmamış gibi yola devam etmek isteyeceklerdir. Ama politik tablonun değişmesinin sarsıcı etkileri olacaktır. Erdoğan bunu gördüğü için meydan meydan dolaşıyor.
Ülkeyi zaten bir süredir kaos politikaları ile yönetiyorlar. Bu politika şiddetin dozu artırılmış, tüm muhalefet odaklarının seslerinin kesilmiş olmasıyla devam ettirilmek istenecektir. “Televizyonlara verilen talimatların”, yargıya yapılan çağrıların, “güvenlik güçlerine” verilen yetkilerin daha fazla artırıldığı bir döneme gireceğiz. Dinler, mezhepler, milliyetler arasında kin ve nefret tohumları eken propagandalar hız kazanacaktır.
Ama tüm bunlar halk muhalefetinin bastırılmasına, güç ve moral kazanmış kitlelerin susturulmasına yetmeyecektir. Bir ülkenin tarihine işçi ve emekçilerin kitlesel karşı çıkışları “Bahar Eylemleri” olarak, “Büyük Madenci Yürüyüşü” olarak, “Metal Fırtına” olarak geçmişse, bu ülkede 15-16 Haziran’lar yaşanmışsa o ülkede gelecek için umutsuzluğa yer yoktur.
Evrensel'i Takip Et