21 Mart 2019 20:43

İşsizlik alarm veriyor

İşsizlik alarm veriyor

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Yerel seçimlere bir hafta kadar bir süre kala kamuoyuna sızan anketler ekonomideki sert iklimin seçmen tercihleri üzerinde belirleyici bir rol oynadığını gösteriyor. Burada kuşkusuz işsizlik için ayrı bir parantez açmak lazım. Zira yüksek enflasyon ve ücretli kesimin alım gücündeki sert gerileme kadar gündemde yer bulmasa da siyasi iktidarın yumuşak karnı işsizlik görünüyor.

Özellikle genç seçmenler arasında iktidar partisinin tercih edilme oranının keskin bir şekilde düşmesinin başlıca sebebi de genç nüfus içerisindeki yüksek işsizlik oranı.

2000’lerden itibaren çift haneli işsizlik rakamları Türkiye ekonomisinin normali haline gelmiş durumda. Ülkemizin yüksek büyüme dönemlerinde gördüğü işsizlik birçok ülkenin resesyon döneminde gördüğü oranların üzerinde. Bu alanda Türkiye OECD ülkeleri arasında 2018’in üçüncü çeyreği itibarıyla sondan dördüncü sırada yer alıyor. Daha aşağıda yer alan üç ülke ise sırasıyla İspanya, Yunanistan ve Güney Afrika. Bizdeki işsizlik oranının artış hızı ve İspanya’daki toparlanma eğilimini bir arada düşünürsek bu çeyrek sonunda bir alt sıraya gerilememiz kaçınılmaz görünüyor. Yüksekokul ve üniversite mezunlarının işsizlik oranında ise Yunanistan’ın hemen üstünde sondan ikinci sıradayız. Bu da her gün mantar gibi artan üniversitelerimizin sunduğu eğitimin iş gücü piyasasında ne oranda karşılık bulduğunu göstermesi açısından önemli bir veri.

Gel gelelim iş gücü piyasasındaki son gelişmelere. Aralık ayı verileri işsizlikte son dönemlerde yaşanan en sert artışa işaret ediyor. 2018 sonu itibariyle genel işsizlik oranı yüzde 13.5, tarım dışı işsizlik ise yüzde 15.6! Her dört gençten biri işsiz. Geçtiğimiz yıla göre tarımda istihdam edilenlerin oranı yüzde 7.2 oranında daralırken inşaat sektöründe daralma yüzde 21’i aşmış. Sanayi istihdamında daralma yüzde 1’in altında kalırken hizmetler sektöründe ufak da olsa bir istihdam artışı yaşanmış. Genel olarak istihdamda yaşanan daralma yüzde 2.2 seviyesinde. Aynı dönemde iş gücünde yaşanan genişleme nedeniyle hemen her sektörde işsiz sayısında keskin bir artış göze çarpıyor. Özellikle inşaat sektöründe işsiz sayısının yüzde 61 oranında arttığı görülüyor. Yeni yıldan bu yana piyasalardaki durgunluğun derinleştiği düşünülürse bu oranların önümüzdeki aylarda daha önce görmediğimiz seviyelere ulaşması kaçınılmaz duruyor.

Türkiye ekonomisinin içine girdiği bu zorlu dönemeçte hükümetin en önemli şansı ise ABD başta olmak üzere yurt dışı piyasalarda yaşanan gelişmeler. Son aylarda Trump’ın Fed üzerinde artan baskısı ve küresel ekonomik performansa dönük kötümserleşen tahminler Fed’in parasal sıkılaşmada frene basmasını beraberinde getirdi. Fed 2019 yılı için yaptığı büyüme tahminini aşağı yönlü revize ederken (yüzde 2.3’ten 2.1’e) işsizlik tahminini ise yüzde 3.5’ten 3.7’ye yükseltti.

Bizim için daha önemlisi ise yıl içerisinde faiz artırımı tahminini ikiden sıfıra çekti. Bu tablo TL üzerindeki yurt dışı kaynaklı baskıların bir nebze daha azalması anlamına geliyor. Ne var ki, içerideki ekonomik durgunluk, iç siyasetteki tehlikeli polarizasyon ve dış siyasetteki riskler Türkiye’nin küresel sermaye hareketlerinden geçmişte olduğu ölçüde pay almasını zorlaştırıyor. Bu nedenle seçimin hemen ardından hükümetin dış siyasete dönük söylemini yumuşatarak uluslararası sermaye ile yeni diyalog kanalları tesis etme çabası içerisine gireceğini şimdiden söyleyebiliriz.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa