Türkiye cezaevlerinde 5000’i aşkın insan Abdullah Öcalan’a uygulanan tecride karşı açlık grevleri ile seslerini duyurmaya çalışıyorlar. Farklı şehirlerde açlık grevlerinin yol açacağı sağlık sorunlarını izlemek, açlık grevcilerini bu sonuçlara ilişkin aydınlatmak amacıyla hekimler, hukukçular ve insan hakları savunucuları açlık grevlerini izleme komisyonları oluşturarak hem cezaevi ziyaretleri gerçekleştirmeye, hem de bu ziyaretlerle derlenen verileri kamuoyu ile paylaşmaya çalışıyor. Sorunun çözümü için tecridin tıbbi ve hukuki niteliği üzerine açıklamalarla kamuoyunu bilgilendirirken, bir yandan da açlık grevlerinin sakatlık ve ölümler olmadan sonlanması için çaba gösteriyor.
Tecrit; mahpusun bütün iletişim olanaklarından mahrum bırakılması ile içine kapanması ve uyaran yoksunluğunun hem zihinsel hem de bedensel sonuçları itibarıyla ciddi tıbbi sorunlara yol açması, bu mahrumiyetin kasıtlı olarak ve kamu görevlileri tarafından uygulanması dikkate alındığında maalesef cezaevi tecrit politikaları nedeniyle defalarca dile getirmek zorunda olduğumuz gibi “işkence” tanımı kapsamında değerlendirilmesi gereken bir eylemdir.
Bu kapsamda Anayasa’ya, Türk Ceza Kanununa, Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkındaki Kanuna, ve elbette Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin (AİHS 3. maddesinde belirtilen hükümlüye hangi ceza nedeni ile ilgili olursa olsun “gayri insani yahut haysiyet kırıcı” bir ceza infazına ve muamelesine tabi tutulamayacağını, yine sözleşmenin “özgürlük ve kişi güvenliği, hakkı” ile ilgili 5/1a bendine göre mahkûmiyet üzerine, usulü dairesinde hapsedilmesini” düzenleyen amir hükümlerine aykırı bir uygulamayla karşı karşıyayız.
Her cezaevi ziyaret girişimi Bakanlık ve ilgili kurumlar tarafından reddedilen, direnç hatta kolluğun baskı ve sindirme davranışı ile karşılaşan Açlık Grevlerini İzleme Komisyonları tüm engellemelere karşın tutuklama ve cezalandırma uygulamalarına henüz yakalanmamış bir avuç insan hakları savunucusu avukatın katkısı ile cezaevlerinde yaşanan hak ihlalleri de dâhil tüm resmi görmemizi sağlamaya çabalıyor. Leyla Güven ve ilk grupta bulunan açlık grevindeki mahpusların sağlık durumları gelinen gün itibariyle kritik aşamada iken açlık grevleri ile seslerini duyuramadığını düşünen mahpuslar ardı ardına intihar eylemleri gerçekleştirmeye başladılar. İşkence suçuna yaşam hakkı ihlallerini ekleyerek ilerleyen cezaevi politikalarına cenazelerin kaçırılıp bu toprakların geleneklerine aykırı biçimde gece vakti gömme dayatılıyor.
Tecridin yalnız Abdullah Öcalan ve aynı cezaevinde kalan diğer üç mahpusa değil tüm cezaevlerine yayıldığını İnsan Hakları Derneği Cezaevi Komisyonlarının yaptığı çalışmalardan biliyoruz. Açlık grevindekilerin tıbbi takibi konusunda eksiklikler ve farklı uygulamalar bulunduğu Açlık Grevlerini İzleme Komisyonlarından gelen bilgiler arasında. Birçok cezaevinde cezaevi hekimlerinin mahpusları bulundukları yerde muayene etmek yerine revire gelmeye zorladıkları bilgileri paylaşılıyor. Kan basıncı, vücut ağırlığı ve kan şekeri dışında takiplerin yeterli olmadığı belirtiliyor. B vitamini alımı konusunda farklı uygulamalar bulunduğu da gelen bilgiler arasında. Tecride karşı ses olmaya çalışan mahpusların dış dünyadan yalıtılmasına neden olacak şekilde gazete alımının kısıtlanması, TV ve radyolarda kanal kısıtlamasına gidilmesi yoluyla tecrit koşullarının ağırlaştırıldığı, ayrıca haklarında örgüte yardım suçlaması ile davalar açılmak suretiyle açlık grevinin ifade özgürlüğü çerçevesinde barışçıl bir protesto eylemi olduğunun göz ardı edildiği bildiriliyor.
Acılarımızı taşımakta bunca zorlanırken, acılara yenileri ekleniyor. Sevgili Ahmet Tulgar son yazısında* iç bükey aynalardan yola çıkıp iç bükey toplumun tehlikelerinden dem vururken, acıların ağırlığının göğsümüze oturduğu koşullarda iç bükey göğüs yapısının sıkıntılı hallerinden söz edeyim ben de. Acılar artmasın, göğüs kafesimiz daha da daralmasın, soluksuz kalmayalım diye hep birlikte tecride, açlık grevlerine ses olmalı. Güvercin tedirginliği ile yaşamaktaysak da bu topraklarda, güvercin göğsü de soluksuz bırakır bizi. En iyisi iç bükeyi de, dış bükeyi de boşverip dümdüz bir aynada suretimize bakmak. O aynada yansıyan suretler yan yana ve eşit çoğaldıkça güçlüyüz. Ölümleri ve acıları durdurabiliriz!
* https://t24.com.tr/yazarlar/ahmet-tulgar/icbukey-ulke-aynali-labirent,22021
Evrensel'i Takip Et