
İşçilerin can güvenliği

Fotoğraf: Envato

İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği (İSİG) Meclisi şubat ayında en az 125 işçinin çalışırken yaşamını yitirdiğini açıkladı. Buna göre 2019’un ilk iki ayı itibarıyla en az 284 işçi iş cinayetlerinde hayatını kaybetti. Bu işçilerin yüzde 97’si sendikasızdı.
DİSK-AR tarafından yayınlanan Sendikalaşma Araştırmasının (2019) sonuçları ise işçilerin yüzde 90’ının sendikalı olmadığını gösteriyor. Kaldı ki sendikalı işçilerin bile yüzde 39’u toplu sözleşmeden yararlanamıyor.
Örgütsüz, düzensiz ve güvencesiz çalışmayla işçi ölümleri arasındaki bağlantı, iş cinayetlerinin, eşitsizlik ve güvencesizlik üreten piyasa dinamiklerinden ve buna güç veren politikalardan ayrı değerlendirilemeyeceğini açıkça gösteriyor.
Nitekim ölümler ve ölüm sebepleriyle işin niteliği, işçilerin çalışma ve yaşam koşulları ve emek gücü piyasalarına ilişkin diğer veriler beraber düşünüldüğünde bu bağlantı daha da açık hale geliyor.
İSİG raporlarında kalp krizinin en fazla ölüm nedenleri arasında yer aldığı belirtilirken bunun uzun, yoğun ve fazla çalışmanın çıplak bir sonucu olduğuna dikkat çekiliyor.
Öte yandan yaşamını yitiren çocuk ve göçmen işçileri, toplumun geniş kesimleri için geçerli olan yoksulluk koşullarının ve patronların ucuz emek gücü arayışının dışında değerlendirmek mümkün değil.
Kayıt dışı çalışmanın resmi verilere göre bile yüzde 33.4 düzeyinde gerçekleşmesi ise sorunun bir diğer yapısal niteliğini ortaya koyuyor.
Bununla beraber sürdürülen denetimsizlik ve cezasızlık uygulamaları da bu yapısal işleyişin sınıfsal sonuçlarından bağımsız değil. Nitekim alınmayan veya ertelenen tüm önlemlerde “ekonominin rekabet gücünün korunması ihtiyacı” vurgulanıyor.
Bilirkişi raporlarına göre “öngörülebilir” nitelikte olan veya üretim zorlamasının iddianamelere kadar yansıdığı davalarda bile yargılama tali sorumlularla sınırlı kalırken, hapis cezaları önce iyi hal uygulaması ile indirilip ardından para cezasına çevriliyor ve taksitlendiriliyor.
Çoklu ölümlerin göz göre göre geldiği tespit edilen davalarda dahi taksir hükmü işletilirken, olası kasıttan ceza verilmiyor.
Dahası işçilerin hayatını kaybetmiş olması kimi zaman dava konusu bile olamıyor!
Evrensel Gazetesinde geçtiğimiz günlerde yer alan bir haberde, 2018 yılında Aliağa’da toplam 11 işçinin hayatını kaybettiği ancak bunlardan sadece ikisinin dava konusu olduğu belirtiliyor. Davalardan biri hayatını kaybeden işçi asli kusurlu sayılarak tamamlanırken, sanıklar için adli para cezasına hükmedilmiş.
Yerel seçimlere günlere kala Ankara İSİG Meclisi tarafından yayınlanan yerel seçim bildirisi bu tabloya bir kez daha dikkat çekerken, işçi sınıfı merkezli bir seçim gündemi oluşturmanın önemine de işaret ediyor.
Bildiride, 2018 yılında en az 64 belediye işçisinin güvencesiz çalışma ve alınmayan önlemler sonucu yaşamını kaybettiği belirtiliyor. Belediyelere işveren olarak işçi sağlığı ve iş güvenliğini korumak konusundaki yükümlülükleri ve sınırları içindeki denetim görevleri hatırlatılırken, yerel yönetimlerin halk sağlığını koruma sorumluluklarına da dikkat çekiliyor.

- Ekonomik kriz ve piyasa ideolojisi 25 Ağustos 2019 23:30
- Anayasa Mahkemesinin barış bildirisi kararı 05 Ağustos 2019 00:20
- Kamuda TİS süreci 21 Temmuz 2019 23:56
- Sömürünün en derinine, ayrımcılığın her türüne maruz kalmak: Mülteci işçiler 01 Temmuz 2019 00:09
- Kıdem tazminatı fonu 10 Haziran 2019 00:50
- Kale Kayış işçileri 19 Mayıs 2019 20:07
- Cinsel şiddet 28 Nisan 2019 19:58
- Seçim sonrası 07 Nisan 2019 20:55
- Kadın emeği 03 Mart 2019 20:40
- Tanzim muhalefeti 17 Şubat 2019 23:30
- Sendikalaşma oranları 04 Şubat 2019 00:50
- Eğitim işsizlik ilişkisi 28 Ocak 2019 00:17