26 Mart 2019

‘Kırık dökük' günler

Cümleler zihnimize gerçekleri çakan çivilerdir” der ya Diderot. Nicedir gerçekliğimizi kelimelere dökemiyoruz, ortak kelimelerde buluşamıyoruz sanki! Kelimelerimiz neden eksiliyor sahi? Benzer cümlelerimizde dahi kelimelerin sıralaması neden hızla farklılaşıyor? Ya cümlelerimizdeki noktalama işaretleri neden hızla azalıyor? Ya da kelime dizilimleri aynı cümlelerimizi tercih ettiğimiz noktalama işaretleri ile neden kolayca farklılaştırıyoruz? Neden daha az virgül, tırnak işareti, ünlem ve soru işareti kullanmaya meylettik? Misal 140 gündür evinde açlık grevinde olan Milletvekili Leyla Güven ve cezaevlerindeki yüzlerce açlık grevcisi mahpus kritik günlerde ya dışarıdakilerin cümleleri?

Cümlelerimizi, sözlerimizi cümle noktalama işaretlerinden azade edersek artık konuşmayı unutmuş sayılmaz mıyız? Böyle giderse ‘biz’ kalır mı?

Aslında bu yol yol değil! Bu girdaptan çıkamadığımız ölçüde faşizmin “Söyleme mecburiyetine” sürükleneceğiz her birimiz!

Büyük Ressam Frida Kahlo’nun “İyileşmek mi? Ama ben hasta değilim ki, kırık döküğüm. Aynı şey değil, anlıyor musun?​” cümlesi çok şey anlatır bize. Sahi toplum olarak hasta mıyız yoksa kırık dökük mü hissediyoruz? Peki, bizi ‘kırıp döken’ ya da ‘sağlıksız’ ne?

Ülkemiz ve insanları için “Sağlıksız değiliz, sadece kırık döküğüz” demeyi ne çok isterdim oysa!

Dün TİHV ve İHD ortak basın açıklamasından bir kez daha öğrendik ki geçen hafta “tecridi protesto için” cezaevlerinde yaşamına son veren mahpusların ailelerinin “Cenazelerini defnetme ile ilgili hakları hiçe sayılmış, cenazeler ailelerin inançlarına, kültürlerine ve örflerine aykırı olarak apar topar güvenlik güçleri tarafından gece vakti defnedilmiş, cenaze töreni yapılmasına izin verilmemiş”.

Böylece usulüne uygun defin hakkı ailelerin yas süreçlerini yaşayabilmeleri bakımından temel bir hak olmaktan yine/yeniden çıkarılmış oldu.

Siyasi iktidarın cenazelere, halkın inanç ve örflerine “Karşı bu saygısız ve kanuna aykırı tutumunun” bir arada yaşama umutlarını sabote ettiği yadsınamaz.

Cümleler zihnimize gerçekleri çakan çivilerdir” demişti ya Diderot, cenazelerin şeyleştirilmesine itirazı bu ülkenin tüm insanları cümlelere dökebiliyor mu? Cümleler gerçekliği ya da inkarı zihnimize ‘çakar’. Zihin ise vicdanlara! Vicdanda dahi buluşamıyorsak pasaportlarımız aynı renk olsa ne yazar? Asıl bölünme ne haritada ne diplomasi koridorlarında; vicdanlarımız ne zaman öldürüldü işte o zaman bölündük demektir.

Vicdanlarımız: Cezaevlerinin adeta tabuthaneye evrilebileceğinin ayırdında mıyız? Milletvekili Leyla Güven açlık grevinin 140. gününde. Yine 100’ün üzerinde hapishanede binlerce kişi tarafından sürdürülen açlık grevi endemisi kritik virajda. Ya yüreklerimiz?

Ama yine de hayatı güzel kılan anlarımız eksik değil. 2015 Diyarbakır mitinginde bombalı saldırıda bacaklarını kaybeden Lisa Çalan’ın son Newroz’da bacaklarındaki protezle yeniden dans etmesi hepimiz için bir umut vahası.

Toplumsal süreçleri tıbbi terminoloji ile anlamlandırmak biraz sıkıntılıdır. Hele bir de söyleyen hekimse. Ama üzgünüm: Sağlıksız bir toplum kılındık. Sağlıklı toplum sosyal iyilik hali ile mümkün. Şimdi, ortak cümleleri çoğaltma zamanı. Buna cezaevleri ve kritik virajdaki açlık grevleri ile başlamazsak yarın geç olabilir. Adalet Bakanlığının geçmişte olduğu gibi cezaevi bağımsız izlem heyetlerine çağrı çıkarması en azından soluk aldırabilir.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Peşkeşe ‘dur’ de!

Peşkeşe ‘dur’ de!

Çayırhan Termik Santralinin özelleştirilmesi için alınan ve genelde mal değerinin yüzde 10 düzeyinde belirlenen geçici teminat bedeli 250 milyon TL oldu. Bu bedel madenin sadece 3.5 günlük kazancına denk geliyor. Satışa karşı direnişi sürdüren madenciler, ‘Yağmayı durduralım’ çağrısı yaptı.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
5 Mart 2025 - Sefer Selvi

Evrensel'i Takip Et