27 Mart 2019 20:00

Hem kibirli, hem korkak hem de yalancılar!

Hem kibirli, hem korkak hem de yalancılar!

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Yerel seçim süreci ilerledikçe, aradıklarını bulamamış olmanın getirdiği stres, Cumhur İttifakının sözcülerinin sinirlerini bozuyor. Söylememeleri gerekenleri, akıllarının arkasına attıkları şeyleri söylüyorlar; tabiri caizse “sirkatlerini”, gerçek düşüncelerini itiraf ediyorlar!

Sonra da “Aman ben ne halt ettim” diyerek, söylediklerini inkar etmek için, az çok demokratik normların geçerli olduğu ülkelerde hâlâ en önemli “siyasi suç” sayılan “yalan”a başvuruyorlar: “Yok şunu demek istemiştim ama ağzımdan böyle çıkmış”, “Sözlerim cımbızlandı”, “Benim böyle söylemeyeceğimi beni tanıyanlar bilir!”, “Ben böyle söyleyecek kadar enayi miyim!”...

Hem söyleyip hem de sözünün arkasında duramamanın iki örneğini son birkaç gün içinde yaşadık.

GAZİANTEP’TE "TRENE BAKAN ŞEY", AMASYA’DA "ADİLER"

Birincisi, Gaziantep’te yaşandı. Gaziantep Büyükşehir Belediyesi tarafından inşa edilen “Gaziray Banliyo Hattı’ndaki deneme sürüşü” sırasında vatandaşlara el sallayan AKP’li heyet karşılık alamayınca, AKP Gaziantep Milletvekili Ahmet Uzer “Şeyin trene baktığı gibi bakıyorlar” demişti. O sırada Uzer’in yanında, Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin ve Adalet Bakanı Abdülhamit Gül gibi mümtaz şahsiyetlerden oluşan bir heyet var ve Uzer’in sözleri üzerine yüksek sesle gülüyorlar. Tabii bu çağda, ne mutlu ki hiçbir şey gizli kalmıyor. O sırada trende olan vatandaş, telefonuyla bu rezilliği kaydedip servis ediyor.

Arkasından gelsin “Ben böyle konuşacak adam mıyım” içerikli, “avukat ağzı”yla yazılmış düzeltme!

Uzer debeleniyor ama bu seçimde de, “şey” dedikleri vatandaştan oy isteyen Şahin ve Adalet Bakanı Gül’ün, topa girmemeyi daha uygun buldukları anlaşılıyor.

İkinci vaka ise önceki gün Amasya’da yaşandı.

Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli’nin, Amasya-Taşova’da yaptığı seçim konuşması sırasında, meydandaki kalabalığa, huşu içinde; “Bu adilere sandıkta derslerini verecek misiniz?” diye sorduğuna tanık olduk.

TEPKİDEN KORKUP "YALAN"A SARILIYORLAR

Tepkiler üzerine de, beklendiği gibi, “Yanlış anlaşıldım. Ben muhalefete ‘adiler’ demedim” yalanına sarıldı! “Kalabalıktan biri ‘Ben PKK’liyim’ diye bağırdı. Ben de onu kastederek ‘adiler’ dedim” diyerek “düzeltme” yaptı!

Ama o kalabalıktan öyle bir kişinin bağırdığının ne bir kanıtı ne de tanığı var!

Videoyu izleyenler de “adiler” denilenin “Cumhur İttifakı dışındaki herkes” olduğunu görüyor zaten.

Çoğu zaman karşımızdaki kişileri, söylediklerinin doğru ya da yanlış olmasından bağımsız olarak, sözlerinin arkasına durabilenler ve duramayanlar olarak ikiye ayırabiliriz. Söylediklerinin arkasında durabilenler, elbette toplumda daha saygın bir yere sahiptir. Söylediklerinin arkasında duramayanlar ise hangi mevkide ve rütbede olursa olsun gerçek bir saygıyı hak etmezler.

Sermaye siyasetçilerinin çoğu bu ikinci kategoridendir ama bu, seçim stresiyle sinirleri bozulduğunda daha bir öne çıkıyor. Bu yüzden Cumhur İttifakının Ankara, İstanbul, İzmir belediye başkanı adaylarının sık sık “Ben öyle demek istemedim. Ben aslında...” diye başlayan düzeltmeler yapmak zorunda kalması bir rastlantı değil.(*)

"SEÇİMDİR, OLUR BÖYLE ŞEYLER" DEYİP GEÇECEK MİYİZ?

Yukarıda, son birkaç günde gördüğümüz iki örnek ve hemen her gün bu örneklerin biraz daha silik versiyonları göstermektedir ki;

  1. AKP’nin sınıf atlamış yöneticileri, “Yaratılanı severiz yaratandan ötürü” diyerek “halk sevgileri”ne uhrevi dayanaklar gösterseler de, gerçekte halkı, “Trene bakan şey”le eş tutmaktadırlar. Uzer’in sözlerine kolektif ve sesli gülerek verilen destek bunu açıkça göstermektedir. Yani AKP artık halka rezidanslardan, saraylardan, lüks villalardan bakanların partisi olmada, öteki sermaye partilerini de kendi öncülü saydığı partileri de (DP, AP, ANAP, RP) çok aşan bir noktaya gelmiştir.
  2. AKP bürokrasisi, sözlerinin arkasında duramayan, bu nedenle de her gün, her ortamda başka konuşan, ama ancak sinirleri bozulup beyinlerinin düşünceleri üstündeki kontrolü kalkınca ya da kendilerinden oluşan ‘steril’ ortamlarda gerçek düşüncelerini söyleyebilen korkak siyasetçilerdir.
  3. Bunlar sadece korkak değil, aynı zamanda, ağızlarından çıkanları her gün düzeltmek zorunda kalan yalancılardır da!

Bütün bu tablo ortadayken, dahası kendisinin iki aydan fazla bir zamandan beri seçim çalışmaları sırasında neler söylediği herkesin aklındayken, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın önceki gün Trabzonluların toplantısında “Hamasete, popülizme asla tevessül etmedik. Hiç kimseye iftira atmadık, kara çalmadık. Muhalefet, meydanları çamur siyasetiyle yalan, bühtan siyasetiyle kirletirken biz yaptıklarımızdan ve yapacaklarımızdan bahsettik” diyerek “Pişkinliğin böylesine de pes!” dedirten haline de herhalde, “Seçimdir, olur böyle şeyler” deyip geçmemeliyiz!

(*) Urfa ve Sivas’ta AKP milletvekillerinin, “AKP’ye oy vereceklerden mahşerde hesap sorulmayacağını” söyledikten sonra günlerce “Ben öyle demedim...” içerikli açıklamalar yapması da herkesin aklındadır.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa