27 Mart 2019 19:54

Baktığı gibi bakiyler

Baktığı gibi bakiyler

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Bu pazar yerel yöneticilerimizi seçeceğiz. Seçimin en çok çalışanları muhtar adayları. Arkalarında ne bir parti örgütü ne de para babaları var. Ceplerinden harcayarak bastırdıkları afişler ve el ilanları ile seçmene ulaşmaya çalışıyorlar. İlan ve afişlerinde parti işareti kullanmaları da yasak. Hangi partili olduklarını artık giyimlerinden, suratlarından, konuşmalarından anlayabilirsek anlayacağız. Seçime 3 gün kaldı ve ben oy kullanacağım Gaziantep’te belediye seçimlerinde kime oy vereceğime, kime vermeyeceğime karar verdim ama muhtar konusunda henüz kesinleşmiş kararım yok.

Geçtiğimiz gün buranın AKP milletvekili de olan bir iş adamı trenin makinist kabininden şöyle bir halkına baktı ve yöre ağzıyla “Şeyin trene baektığı (baktığı) kimi (gibi) baekiyler (bakıyorlar)” diyerek kaç yıldır yüzde 60’ın üzerinde oylarla kendilerini seçen insanların sıfatını kendi elit dünyasında ve bakan, diğer vekiller, belediye başkanları ve makinist kabinine sıkışmış bilumum AKP’li ile şaka konusu yaptı, gülüştüler, gidiştiler. Bu sırada Adalet Bakanı da “Çal, çal” tezahüratlarıyla trenin düdüğünü çalışıyordu. İstasyona sıralanmış halk (çoğu güvenlik görevlisi ve belediye çalışanı dışındakiler) “Ne ediiy bu zevzekler. Hösün (susun) yorum (yavrum gibi bir şey)” diye sokranıydı (söyleniyordu).   

Antep’te Büyükşehir adaylarının ikisi malum ittifaklardan. Geçmişin CHP kalesi Antep’i, ittifaklardan biri Yeni Partinin eski MHP’li adayına vermiş. Diğer ittifakın adayı da zaten başkan olan eski bakan. Bir de ittifak dışı adaylar var. En güçlüsü Celal Doğan, en seslisi Mahmut Karalar. Celal Doğan telaşı AKP’nin uykularını kaçırmış. Cumhurbaşkanımız bile seçim öncesi iki kez geldi. Bir kez de eşi Sayın Emine Erdoğan. Mahmut Karalar Davulcu aşiretinden. 100 davul, 10 zurna ile mehteran yürüyüşü yaptırıyor Antep sokaklarında. “Oyumu onlara mı versem” dedirttiler bana son anda. Seçimden sonra “Antebin hamamlarını” çalarlar. Biz de oynarız hiç değilse. Trene bakmaktan iyidir.

Bu seçim işleri ülkemizde hep böyledir. İşçi, köylü kendine güvenmez, patrona, ağaya oy verir. Ayağında mokasen süsü verilmiş enjeksiyon lastik ayakkabısı ile “Trene bakiyler” diyen adamı gülerek alkışlar. Aslında oy verdiklerinin gücünün(?) kendi elleriyle verdikleri oylardan geldiğini düşünemezler.

Ne demişti Küba’nın, “Bir kişi lüks arabaya binecek diye 100 binlerce çocuk aç mı yatsın” düşüncesi ile, Sosyalist Önderi Fidel Castro Birleşmiş Milletler kürsüsünde yaptığı 4 buçuk saatlik konuşmasının bir bölümünde.     

“… Topraksız köylülerin toprak hakkı, işçilerin sömürülmeme, emeklerinin karşılığını alabilme hakkı, siyah ve yerlilerin ayrımcılığa uğramadan saygı görme hakkı, hastaların tedavi görme, hastane ve doktora ulaşabilme hakkı, öğrencilerin ücretsiz ve bilimsel eğitim alma hakkı, kadınların sosyal, medeni ve politik eşitlik hakkı, yaşlıların güvenli bir şekilde emekliliğe ulaşma hakkı, sanatçı ve bilim adamlarının özgür üretim hakkı, devletlerin kamulaştırma hakkı, ulusların egemenlik hakkı ve halkların büyük askeri alanları eğitim yuvalarına dönüştürme iradesidir.”

Konuşmasının bu bölümüne Fidel “Devrim” diye başlamıştı. Biz de paragrafı okumaya en azından “Bu seçim” diye başlarsak, çok şeyin milyonlarca yoksul insanın, emekçilerin lehine değişeceğini, ve bu değişimin ancak bizden olan insanlara oy ve güç vermemizle mümkün olduğunu göreceğiz.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa