İktidar mı süreci toparlar kartlar mı yeniden karılır?
Fotoğraf: Envato
Üç gün arka arkaya...
İktidarın çok güçlü görüntüsüne rağmen...
Kitle bağlarının zayıfladığına...
Taşıyıcı kolonlarında derin çatlaklar oluştuğuna...
Tabandaki sarsıntının tepede (egemenler katında) yarılmalara yol açabilecek enerji birikmesine yol açtığına...
Dikkat çektik!
Bugün ise...
İktidar süreci ne kadar toparlayabilir? Egemenlerin B planı var mı? O plan emekçilere çare olur mu, olmayacaksa çare nerede aranmalı?
Sorularının peşine düşeceğiz!
DİĞER KRİZLER GİBİ ERKEN ÇIKIŞ YOK!
2001 krizinde, gerekse ondan önceki diğer kriz dönemlerinde...
Krizin faturası çok çabuk emekçilere yıkılarak, 1-2 yıl içinde krizden çıkıldı.
Ekonomi önce çakılıp sonra yükselişe geçen bir V hareketi izledi.
Bu sefer ise...
Hızlı yükseliş mümkün gözükmüyor.
İşler çok yolunda gitse bile...
Hükümetin üç yıllık programında dahi hızlı çıkış öngörüsü yok.
O programa göre...
Önümüzdeki iki yıl boyunca büyüme oranı yüzde 2-3 arasında olacak.
Enflasyon iki yıl boyunca tek haneli rakamlara düşmeyecek...
İşsizlik üçüncü yıl sonunda bile yüzde 11 civarında olacak.
Programın öngörülerine bir ek yapalım.
Türkiye, genç nüfusuna bağlı olarak, her yıl 100 binlerce kişinin istihdama dahil olduğu bir ülke.
Yüzde 4-5 oranındaki büyüme ancak bu talebi karşılamaya yetiyor.
Yüzde 4’ün altındaki her büyüme işsizliği artırıyor.
Anlayacağınız önümüzde...
Hem artan ve kronikleşen bir işsizlik gerçeği ile...
Hem düşük gelir seviyesinde...
Geçireceğimiz uzun bir süre var!
HÜKÜMET KAMBURUMUZU ARTIRIYOR
Seçimler hükümetin süreci yönetme biçiminde belirleyici olacak!
Cumhur İttifakı...
Seçimden (Oy oranı olarak değilse bile) sayısal olarak gerilemiş...
Büyük şehirlerde sarsıntı geçirmiş olarak çıkarsa...
Süren ekonomik kriz ortamında, ittifak bileşenlerinden kopuş ve başka partilere kayışı hızlandıracak basınç artar.
Bunun olmaması için borç, harç tüketimi zorlamaktan...
Savaş çılgınlığına...
Çeşitli yollar denenebilir!
Fakat...
Devlet kasasını boşalt, bütün fonları yağmala...
Marketleri cezalandır, depoları bas!
Vb. uygulamalar ile kalıcı çözüm yaratılamadığı görüldü.
Gelirlerin artmadığı durumda, şirketlere teşvik vererek tüketim artmıyor.
Hükümet...
Para yutan mega projelerden vazgeçmek...
Piyasada kaderine terk etse batacak yandaş sermayeyi beslememek gibi...
Yükü hafifletebilecek işlere yönelmiyor.
Faturasını da dönüp dolaşıp halk ödüyor.
Para bitti. Paranın geleceği tek adres dışarısı.
Hükümet de...
“Ekonomimizin sağlamlığına dünya güveniyor, açtığımız ihalelere talep ve döviz yağıyor’ deyip...
Ha babam borç almaya gidiyor. Bağımlılığı artırıyor...
Sonra da...
Son günlerde görüldüğü gibi...
Yabancı parasını istediğinde...
Bağımlılığı artırdığını unutarak, öyle kavgalar veriyor ki...
Faturası yine yükselen faizler ve kurlar olarak halka çıkıyor.
KİMSE SAKİN BİR SÜREÇ BEKLEMESİN
Hükümet düşük faiz, düşük kura, borçlanmaya dayalı yol alma sevdasından vazgeçip...
Dümeni bir türlü yerli sanayi üretimine kıramıyor.
Çünkü yerli sanayi üretimine geçmek ha deyince olabilecek bir iş değil!
Yerli ve milli sanayi kurmak 5-10 yıllık süreç. Acil butonuna basıldığı zamanlarda imdada yetişebilecek araç değil.
Bu nedenle...
Seçim sonuçları iyi gelmezse panik ve sopa devreye girecek.
Üretimde yapısal değişikliğe gidilmediği, dışa bağımlılık azaltılmadığı için...
Çözüm diye hayata geçirilenler krizi yıllara yayan bir içerik kazanacak.
Şayet...
Cumhur İttifakı seçimden güçlü çıkarsa...
O zaman, ‘kemer sıkma programı’ hayata geçirilir. Krizi emekçilere çaktırmadan fatura etme, yerini açık tutuma bırakır.
Kudretli iktidarın, yerli ve uluslararası sermaye ile uyumu ve ilişkisi artar.
Ne var ki... Programları yenileyen böylesi kriz dönemleri, yenileme işini yapan iktidarları da yenilenmesine zemin hazırlar. Bayrağın bir sonraki egemenler ittifakına devredileceği koşuyu başlatır!
Kendisi böylesi bir dönemin (2001 krizinin) eseri olan AKP için kabus gibi bir olasılık!
Her ne kadar hükümet, “4 yıl seçim yok ortam stabil hale gelecek” havasında olsa da...
Kimse seçimden sonra, 4 yıl kesintisiz sürecek sakin bir siyasi süreç beklemesin.
HAYAL ETTİKLERİ BU DEĞİLDİ!
Başkanlık modeline...
Kendilerine önemli avantaj sağladığı için...
Büyük sermayenin, esastan bir itirazı yoktu!
Bürokrasiden kurtulacak, birikim hızlanacaksa niye itiraz etsindi ki...
Fakat gelinen noktada hayal edilen ile uygulanan arasında uçurum oluştu!
‘Üste’ sormadan inisiyatif alabilen kurum yok.
İşler ‘hızlanacak’ diye düşünülürken, yürümez noktaya geldi neredeyse!
Geçmişte bürokrasiyi sürekli hedefe koyan TÜSİAD bile...
Şimdi o geleneksel bürokrasiyi mumla arar oldu!
Buna rağmen...
Büyük sermaye için hedef başkanlık sistemini değiştirmek değil!
Hedef; başkanlık sistemini işler hale getirecek, sermayenin çıkarlarını sarsılmayacak şekilde teminat altına alacak bir başkanlık yapılanması!
Yani modelin sermayenin kafasındaki fabrika ayarlarına göre dizayn edilmesi!
Neydi o ayar?
2 partiden oluşan bir denge sistemi.
Partilerden biri yorulunca bayrağı diğerinin devralacağı ebedi çıkarlar üzerine kurulu bir denge.
Erdoğan’ın da hayalini ikili sistem süslüyordu.
Tabii ki dengesi olmayan, bayrak değişimi yaşanmayan bir ikili sistem: Kendisi tek başına hep iktidar karşısında da, kolayca alt ettiği tek muhalefet.
Türkiye’nin mevcut siyasal kutuplaşmasında kazanın hep kendisi ve kendi tarafı olacağına dair güçlü bir inanç taşıyordu Erdoğan.
Görünürde denklem basitti!
Erdoğan milliyetçi-muhafazakar bir iktidar kuracaktı!
Milliyetçi-muhafazakar oyların toplamı yüzde 75’ti.
Yüzde 10-15 fire verse bile iktidar hep cepteydi.
Mevcut şartlarda çok kolay görünen denge şimdi ayağa dolanıyor.
Konulan yüzde 50+1 barajı (İki aday yarıştığında fiili bölge barajı yüzde 50 oluyor) aşılması zor bir engele dönüştü şimdi!
Örnek Ankara.
AKP yüzde 44 ile açık ara kazandığı Ankara’da şimdi bu oranla nal toplar.
Özellikle ekonomik kriz dengeleri altüst ediyor.
Türkiye’nin en güvenilir kamuoyu araştırma şirketi KONDA’nın Genel Müdürü Bekir Ağırdır diyor ki...
“Bu seçimde çok muhtemel ki, iktidar ile muhalefet bloku arasındaki yüzde 51’e yüzde 49 olan denge değişecek”.
Şimdi hayal kırıklığı yaşama sırası Erdoğan’da...
2’Lİ YAPI DAYATMASINDA MHP’NİN ROLÜ DEĞİŞEBİLİR!
Topluma, başkanlık modeline geçişle birlikte tasarlanan, 2’li yapı dayatılıyor.
CHP de kendini bu sürece göre yapılandırıyor. Adaylara bakılarak yapılan “CHP iyice sağcılaştı” analizinin ötesinde bir durum var.
CHP’nin seçim taktiği şöyle özetlenebilir: İYİ Partiden Türkiye’deki sol akımlara... HDP’den CHP ve HDP’ye oy vermeyecek (Oranları yüzde 1 ila 3 arasında değişen) muhalif kesimlere uzanan geniş yelpazeyi arkasında yedeklemek!
O yüzden listesinde... Daha önce MHP’den aday olan ve “Bir daha Bucak’ın içinde bir tane başka partiyle araba görürsem kendilerine mezar kazmaya başlasınlar” sözleri ile tepki çeken aşiret kabadayısı, Mehmet Fatih Bucak da var...
ÖDP Genel Başkanı Alper Taş da...
CHP bu taktiği ile... İkili sistemin asli unsuru (Cumhur İttifakı) yıpranırken, kendini bir seçenek olarak var etmeyi başardı. Çok plansız programsız, ‘sorumluluk’ duygusu ile kapsayıcı davranırken, tesadüfen olmuş bir varoluş değil bu!
Diyelim ki ‘plansız’. Ama sınıf güdüsü ile atılmış, egemenlerin ihtiyaçlarına cevap verecek bir adım olduğu kesin!
Yaratılan seçeneğin bir bayrak değişiminde görev almaya uzanıp uzanmayacağını zaman gösterecek.
Ama... 19 Mart tarihinde NTV-Star TV ortak yayınında konuşan Devlet Bahçeli,
Her ne kadar...
“31 Mart yerel seçimlerinde sonuç ne olursa olsun, Cumhur İttifakı kaldığı yerden devam edecek” dese de...
Kartlar, şartlara göre yeniden karılıp yeniden dağıtılabilir. Yeni kümelenmelerle yeni bir egemenler koalisyonu sahne alabilir!
Aynı yayında...
“Parti genel başkanı olarak ortaya koyacağınız tutum ve davranışları Cumhurbaşkanlığı makamıyla karıştırırsanız aynı zamanda devleti tahrip etmiş olursunuz”.
Cümlelerini kuran Bahçeli’nin...
Kartlar yeniden karılması durumunda...
‘Dengeyi koruyamadınız, devleti çok tahrip ettiniz, asıl olan devlettir’ deyip kartların dağıtıcısı olmayacağını kim garanti edebilir.
‘1000 yıl sürecek’ denilen 28 Şubat koalisyonunu dağıtmada oynadığı rolü...
‘Ebedidir’ dediği Cumhur İttifakı için de oynayabilir.
Zira kendisini bu rolde görenleri şaşırtmayacak bir aktör!
CHP SEÇENEK OLDU DA UMUT OLABİLİR Mİ?
CHP kendisini bir seçenek olarak var ederken acaba umut da olabilir mi?
Kitlelerin umudu olarak ortaya çıkabilmiş değil!
Oy vermek için birleşenler, “Bizi CHP kurtarır” demiyorlar. Sadece ve sadece tek adam mengenesini kıracak bir araç olarak görüyorlar. Umut CHP’de ya da bir başkasında aranmamalı!
Tamam AKP, IMF’siz IMF programı uyguluyor.
- Emek piyasasının esnekleştirilmesi (Çalışma saat ve sürelerinin belirsiz hale gelmesi)
- Ücretlerin baskılanması
- Vergiyi halktan ve bordro mahkumu emekçilerden toplamak
- Kıdem tazminatı gibi çalışanların elinde kalan son güvenceyi ortadan kaldırmak istemek
- Sosyal hakların törpülenmesi vs.
Tamamen IMF programını uyguluyor. Sadece yandaşa para dağıtırken denetim istemiyor ama onun parasını halktan alıyor.
Üstelik otoriterlik altında nefes aldırmıyor.
Tamam AKP’den kurtulmak lazım! Lakin muhalefet de... Krizden ‘çıkaracak’ sağlam bir IMF programı(!) istiyor: Neoliberal piyasacı bir program!
Böylesi bir program piyasayı kurtarır da mevcut sorunları çözmez!
Şimdiki krizi yaratan ekonomik programa geri döndürür. O da bir dönem sonra yeni bir kriz olarak karşımıza çıkar.
Sermaye iktidarları artık ne Türkiye’de ne de dünyada demokratikleşmeyle bir arada yürüyemiyorlar. Kapitalizmin krizini çözme derdi içerisinde, kitleleri değil piyasayı kurtarıyorlar.
Umut başka yerde! Eskiden IMF programı uygulayan iktidarlar, iktidardan alaşağı edilirlerdi. Toplumsal muhalefetin ve özellikle işçi sınıfının örgütlü kesiminin sürükleyiciliği ile...
AKP’li yıllardaki IMF programı sayesinde...
Güvencesizleşme, taşeronlaşma, sendikasızlaştırma ile sürükleyici güç kırıldı!
Aynı zamanda işçi ve emekçiler ‘borçlanma’ sayesinde finansal sisteme dahil edildiler.
Böylece...
Piyasalar için ‘istikrar’ ister hale getirilirken, siyaset gündemine müdahale edebilme güçlerini yitirdiler!
Pazarlık ve müdahale gücünün artması için tek adam otoriterliğinin geriletilmesi önemliyken... Umudun gücün yitirildiği yerde aranması ise elzemdir!
- Ezdirmemek ne kelime suyunu sıktılar 26 Aralık 2024 06:55
- Et ithalatı da sürer gıda pahalılığı da 08 Kasım 2024 11:17
- Türkiye BRICS’te de kapıda bekletiliyor, kapının ardı cennet değil ki! 24 Ekim 2024 13:08
- Bütçenin özeti: Hem yakacak hem kıracak 19 Ekim 2024 07:06
- Şimşek’in haraç şovu 16 Ekim 2024 04:57
- İTO Başkanı ‘şeytan’ taşlatıyor! 09 Ekim 2024 04:39
- Patronlardan 21. yüzyılda 19. yüzyıl talepleri: Bir adım ötesi zincire vurmak 28 Eylül 2024 06:47
- Erdoğan’ın ABD temasları: Mesaj mı yoksa yalvarış ve temenni mi? 26 Eylül 2024 06:27
- Fiyatlar artarken enflasyon düşüşünün yorumu: Kağıt üstünde düşüş, kemikte hissediş 04 Eylül 2024 05:53
- Vergi listesindeki 3 çeşit yüzsüzlük 29 Ağustos 2024 05:34
- Çin istilasına yol! 27 Ağustos 2024 05:10
- 12 şirket neden Varlık Fonu’na devredildi? 22 Ağustos 2024 04:55