1 Nisan 2019

Geçtiğimiz hafta Arjantin’in başkenti Buenos Aires’te düzenlenen Uluslararası İspanyol Dili Kongresi, İspanya Kralı VI. Felipe’nin ve İspanyolca konuşan ülkelerin yüksek seviyede temsili ile gerçekleşti. Hiç şüphesiz İspanyolca konuşan dünyanın kendilerini birleştiren en güçlü bağlardan biri olan bu dile gösterilen ilgi dikkat çekici. Ama kongrenin açılışında Kral VI. Felipe’nin Arjantin’in milli yazarlarından Jorge Luis Borges’i, “Jose” diye anması, İspanyol Dili Kraliyet Akademisi’nin başkanının Macri’nin Lübnan kökenli eşinin soyadını İspanyolcalaştırarak telaffuz etmesi gibi “ufak” kazalar da yaşandı. Mauricio Macri ise -karşısında ekselanslarını görmenin heyecanından olsa gerek- İspanyolca olmasaydı bugün Arjantinlilerinin Uruguaylılarla Arjantince, Peruluların Peruca, Bolivyalıların Bolivyaca konuşacağını ve tercümana ihtiyaç duyulacağını söylüyordu. Herhalde söylemek istediği halen milyonlarca kişinin konuştuğu Quechua, Aymara, Mapundungun gibi yerli dillerinden kurtulmanın iyi bir şey olduğu.

Belki de kongrede yaşanan en dikkat çekici olay ise Nobel Ödüllü Perulu Yazar Vargas Llosa’nın Meksika Devlet Başkanı Andrés Manuel López Obrador’u eleştirmesi oldu. Bu eleştirinin sebebi ise Obrador’un yakın zamanda İspanya ve Vatikan’a 2021’de Aztek İmparatorluğunun merkezi olan Tenochtitlan’ın düşüşünnün 500. yıl dönümünde Meksika’dan özür dilemeye davet eden bir resmi mektup yollamış olmasıydı. Vargas Llosa, Obrador’un mektubu kendisine göndermesi gerektiğini çünkü halen çoğunluğunun “taş devrinde” yaşadığını iddia ettiği yerli halklarının yaşam koşulları ile ilgilenmesinin daha uygun olduğunu söyledi (kader EZLN’yi bölgedeki aşırı sağla aynı noktalarda buluşturmaya devam ediyor). 

1519’da Hernán Cortés, Meksika Körfezi’nden ana karaya ayak basmış, bölgede Aztek boyunduruğunda bulunan topluluklar ile kurduğu ittifak yardımı ve barut ile metalürjinin verdiği askeri üstünlük ile Aztek İmparatorluğu’nun merkezi olan Tenochtitlan’ı 1521’de kuşatma altına almışlardı. Bu açıdan 1521 kuşatması 300 sene sürecek, yerli topluluklarının nüfusunun önemli ölçüde azalacağı, zenginliklerin ve doğal kaynaklarının yağmalanacağı, ekonomik, politik ve kültürel yaşamlarının büyük zarar göreceği kolonizasyon sürecini başlatacak olan nihai savaş olarak önem taşımaktadır.

Obrador’un bu talebi ise İspanya toplumunda büyük yankı buldu. İspanyol siyasetçilerin bir kısmı Obrador’u sorumsuzlukla suçlarken hükümet mektuptan üzgün olduklarını, olayların o günün tarihsel çerçevesi içerisinde değerlendirilmesi gerektiğini belirtti. Ülkedeki genel tutum da bu minvalde gözüküyor. İşin ilginç tarafı ise Vargas Llosa gibi bölgenin muhafazakar-sağ kesiminden ve hatta Meksika’nın içinden de Obrador’a özür talebinde bulunan mektup için tepkiler gelmesi. Kolomb’un yakın zamana kadar birçok yerde heykelinin bulunduğu ve 1492’nin kutlandığı hatırlanacak olursa bunda belki de çok ta şaşıracak bir durum yok.

Ancak İspanya geçmişte faili olduğu bazı olaylarda özür dilemeye çok da yabancı bir ülke değil. 1492’de Alhambra Fermanı ile krallıktaki -katliam ve zorla din değiştirmeden arta kalan- Yahudiler ülkeden sürülmüşlerdi. İspanya yakın zamanda Sefarad Yahudilerinden özür dileyerek, kökenini ispat edebilenlere vatandaşlık vermeye başlamıştı. Tabii aynı koşullarda din değiştiren, öldürülen ya da sürülen Magripliler için bu durumun geçerli olmaması, özür ve yüzleşmede de belirli bir seçicilik yaşandığını gösteriyor.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Vergide sahte sefer

Vergide sahte sefer

Maliye Bakanı Şimşek’in servet sahiplerinin vergi ödememesine tepkiler üzerine ilan ettiği “vergi denetimi seferberliği”nden koca bir hiç çıktı. Müfettiş yetersizliği nedeniyle şirketlerin sadece yüzde 2’si denetlendi. Sınırlı denetimde bile kaçırıldığı tespit edilen vergi tüm şirketlerin ödediği kurumlar vergisinin yarısına erişti. Vergi yükü her zaman olduğu gibi bordro mahkumu emekçinin sırtında kaldı.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
Suriye’de Aleviler hem katledildiler hem de “Esed artığı”, “mezhepçi fitne”, “provokatör” gibi suçlamalara maruz kaldılar.

Evrensel'i Takip Et