01 Nisan 2019 20:45

Her şey çok sert bir mücadele dönemine işaret ediyor

Her şey çok sert bir mücadele dönemine işaret ediyor

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Pazar günü yerel seçim yapıldı. Ama seçim süreci gibi, seçim sonuçlarının açıklanması da Türkiye tarihinde görülmemiş ve skandal mahiyette gelişmelere sahne oldu!

Ancak bütün bu gelişmelere karşın, 31 Mart 2019 seçimi; Erdoğan-Bahçeli ikilisi tarafından motive edilen Cumhur İttifakının değil, Cumhur İttifakına ve tek parti-tek adam rejimine karşı çıkan, bu seçimi “Tek adam rejimine karşı mücadelenin bir dayanağı” olarak gören güçlerin isteklerine yakın biçimde gerçekleşmiştir. Yani bu seçimin kazanan tarafı havuz medyasının dediği gibi, “Başkan Erdoğan” ya da “Cumhur İttifakı” değil, “tek parti tek adam rejimi”ne karşı olan güçler, yani Cumhur İttifakına oy verenler de dahil Türkiye’nin halkları olmuştur.

HALK CUMHUR İTTİFAKININ TEHDİTLERİNE BOYUN EĞMEDİ

Şöyle ki;

1) İstanbul, Ankara, Antalya, Adana, Mersin gibi bu en büyük illerin AKP’den ve MHP’den alınması, diğer büyük illerde de Cumhur İttifakının kazansa bile önemli oy kayıplarına uğraması; halkın önemli bir çoğunluğunun, Erdoğan-Bahçeli ittifakının “Bunlar Kandil’den, Pensilvanya’dan emir alıyor” , “Bunlar teröristlerin uzantısı” dediği partilere oy vererek, Cumhur İttifakının “beka” üstünden kopardığı gürültüyü umursamadıklarını göstermiştir.

2) Bölge illerinde birkaç kent dışındaki “kayyım”lı kentlerde, Yusuf Karataş arkadaşımızın dünkü yazısında belirttiği gibi, “Kayyımlara yallah” diyen halk, Kars ve Iğdır’da da, İyi Partinin Cumhur İttifakına verdiği desteğe karşın, HDP’li adayları seçmiştir. Böylece bölge halkı; “Bizim adaylarımızı seçmezseniz yine kayyım atarız” diyen Erdoğan ve Soylu’ya; “Biz seçelim de siz de görevden alın bakalım” diyerek rest çekmiştir!

‘BİR MANİPÜLASYON MU VAR?’ SORUSU BÜYÜDÜ

Önceki gün yapılan seçim, gerek yığınların motivasyonu gerekse Türkiye’nin demokrasi mücadelesi açısından da, bundan sonra da önemli olacak dayanaklar ortaya çıkarmıştır. Ama aynı zamanda bu seçim, devletteki partizanlaşmanın (devlet kurumlarının AKP’lileştirilmesi) ve medya tekelinin Türkiye’nin demokratikleşmesi için ne büyük bir tehdit oluşturduğunu da apaçık biçimde ortaya çıkarmıştır.

Önce devletin Anadolu Ajansı (AA) ile devletin seçimlerde en yetkili kurumu olan YSK, adeta (Burada adeta bile fazla denebilir) el birliği ile seçimi bir kaosa sürükleyerek, bu kaostan sonucu değiştirecek bir fırsat çıkarmak için, seçim sonuçlarının açıklanmasını skandalvari biçimde ertelemiştir.

Binali Yıldırım’ın İstanbul’da Ekrem İmamoğlu ile yarışı kıyasıya sürerken kameraların önüne çıkıp, “Seçimi ben kazandım” diyerek “zaferini” ilan ettikten sonra ortadan kaybolmasıyla seçim sonuçlarını medyaya servis eden tek kuruluş olan AA da “veri akışını” durdurdu.

“Neden veri akışı durduruldu?” sorusuna ne AA ne de seçimde tek yetkili kurum olan YSK bir yanıt vermeyerek, kargaşayı artırdılar.

Bu da “Oylarla oynanıyor mu; bir manipülasyon mu var?” sorusunu gece boyu büyüttü.

MEDYA TEKELİ VE ‘PARTİZANLAŞMA’ ÖZGÜRLÜKLERE TEHDİT

Ancak AA’nın veri akışını kesmesinden yaklaşık 12 saat sonra kameralar karşısına geçen YSK Başkanı Sadi Güven, “Anadolu Ajansı benim müşterim değil. Benden veri almıyor. Nereden alıyor bilmiyorum...” dedikten sonra Ekrem İmamoğlu’nun Binali Yıldırım’dan 27 bin oy önde oluğunu, itirazların değerlendirilmesinden sonra daha net sonuçlara varılacağını belirtti.

YSK Başkanına göre AA, “korsan yayın” yapmış!

Seçimi süreci ve önceki gece yaşananlar dikkate alındığında şunların da bu seçimde halkın gözleri önüne çarpıcı biçimde serildiğini söyleyebiliriz:

- AA ve YSK’nin AKP’lileşmesi: Türkiye’nin seçimler tarihine kara leke olarak yazılacak uygulamalarıyla AA ve YSK, devletin kurumlarının partizanlaşmasının (AKP’lileşmesinin) nasıl bir şey olduğunu, bunun demokrasi ve özgürlük mücadelesi karşısında ne büyük bir tehdit oluşturduğunu açıkça göstermiştir.

- Medya tekeli: Erdoğan yönetiminin, yazılı ve görsel medyanın yüzde 90’ını ele geçirmesinin ülkemizde zaten çok kısıtlı olan basın özgürlüğü ve halkın haber alma özgürlüğünün iktidarın ayakları altında paramparça edildiğini, seçim sürecinde ve seçim gecesi yaşananlarla, bir kez daha ve daha açık biçimde gösterdi.

DAHA ZORLU BİR MÜCADELE ZAMANI

AKP seçimle gelse de seçimle gitmek istemeyen bir parti olduğunu bir kez daha göstermiştir. Seçim sonuçlarının kendi aleyhine olacağının ortaya çıkmasından sonra veri akışını durduran AA ile sürece saatlerce müdahale etmeyen YSK, açıkça bir manipülasyon için ortam hazırlamışlardır. Ancak, bu sefer “Atı alan Üsküdar’ı geçti” demenin “Astarının yüzünden pahalıya geleceğini” fark ettikleri için bundan vazgeçmişlerdir. Ne var ki bu, bundan sonra, başka araç ve bahanelerle, seçimin sonuçlarını tersine çevirmek için girişimler yapmayacakları anlamına gelmemektedir. Tersine yenilen egemen (iktidar) elindeki imkanları vermemek için, “Eskisinden bin kat büyük bir güçle direnecek”tir!

Bu yüzden de seçimde yenilmiş olan Cumhur İttifakının, seçim sürecindeki tehditlerini sadece muhalefeti sindirmek için yapmadığını, eline geçen her fırsatta bu tehditleri gerçekleştirmek için çalışacağını unutmamak gerekir.

Hele de bir kriz ve alışık olmadıkları, çok ciddi bir seçim yenilgisinin yaralarını sarma döneminden geçeceğimiz dikkate alındığında mücadelenin de çok sert geçmesi kaçınılmaz görünmektedir.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa