Seçim sonuçlarının işaret ettikleri
Fotoğraf: Envato
Devlet gücünü ve onun aracıyla kontrol ve koordine edilebilir ne varsa tümünü iktidarının olanağı olarak kullanan; karşısında yer alanları baskı, tehdit, yasak ve fiili engellemelerin yanısıra “Beka, zillet, illet, hain, terörist, ezan-bayrak düşmanı” söylemiyle etkisizleştirmeye çalışan Erdoğan-Bahçeli cephesi için bu bir “yenilgi”dir; kuşkusuz “ama”ları olan bir yenilgi!
Genel seçimler havasına büründürülen bu yerel seçim sonuçları birçok özelliği ve çeşitli yönleriyle değerlendirilebilir.
Bura da başlıca birkaçından sözedersek, birinci olarak toplumsal yaşam ve ilişkilerin sınıf çelişkileri yönünden çok daha açık belirtiler gösterdiği büyük kent merkezlerindeki sonuçlar; ikinci olarak iktidar partisinin –ve onunla ‘kader birliği’ yaptığını ilan eden, ideolojik-politik gericilikte birleşen MHP’nin ülkenin kırsal-taşra denen kentlerindeki durumu; üçüncü olarak Kürt yoğun bölge ve Kürt nüfusun yoğun bulunduğu kentlerdeki sonuçlarıyla; ve bütün bunların herbiri açısından da anlamlandırıcı dördüncüsü olarak işçi sınıfı ve kent-kır emekçilerinin bu sonuçlardaki rolü ve yeri açısından değerlendirmek gerekir. Bu açık ki ayrıntılı bir irdelemeyi de gerektirir.
Buna rağmen ama burada ilk elden “açıklık kazanmış görünen” bazı noktalar üzerinde durabiliriz. Şöyle ki; bu yerel seçim sonuçlarının rakamsal ve oransal dökümüne bakıldığında, Erdoğan ve partisinin birinci sırada (31 il belediyesi ve yüzde 44.3 oy oranı (il, ilçe, belde toplamda 732) yer aldığı; onu CHP’nin 21 il belediyesi ve yüzde 30.1 ile ikinci sırada takip ettiği; MHP’nin yüzde 7.3 oy oranı ve 11 belediye başkanlığıyla üçüncü sırada; İYİ Parti’nin yüzde 7.45 oy oranıyla (il belediye başkanlığı alamadı) dördüncü, ve HDP’nin yüzde 4.24 oy oranı ve 8 il belediye başkanlığıyla beşinci sırada yer aldığı görülür. Bu tablo, bütün bu partilerden herbirinin kendini başarılı saymasına elverişli bir görünüm vermektedir.
AKP birinci partidir ve CHP oylarını artırmıştır. MHP beklediğinin de üstünde oy almış ve mevzilerine yenilerini katmıştır. Adına “Cumhur İttifakı” dedikleri devlet partisi ve eklentileri yüzde 51.6 oy oranıyla ülke düzeyinde, ve önceki seçimlerle kıyaslandığında az bir oy kaybına uğramıştır. HDP, devlet iktidarının tüm saldırılarına, baskı ve yasaklara, kayyımcı istismara, işbirlikçi aşiret şeflerini satınalma operasyonlarına rağmen gördüğü desteğe, ülkenin üç büyük kentinde CHP’ni destek oyları eklendiğinde, sözü edilir oranda destek kaybına uğramamasıyla dikkat çekmiştir.
Kazanma-kaybetme matematiğinin sosyal-politik diline baktığımızda ise şunlar dikkat çekmektedir:
ı-) İktidar partisinin (ittifakçılarıyla birlikte) ülkenin üç büyük kenti başta olmak üzere Adana, Antalya, Aydın, Mersin gibi kentlerdeki kaybı, işçi kitlelerinin yanısıra küçük ve orta burjuva kesimlerin ekonomik kriz bağlantılı sorunlar nedeniyle yaşadıkları büyük sıkıntıların sorumlusu gördükleri iktidarla araya mesafe koyma eğilimine girdiklerini göstermektedir.
ıı-) Bu büyük kentlerin hem ülke ekonomisi hem de sosyopolitik hayatı üzerindeki etkisi sadece nüfus büyüklüğü ve bileşimiyle değil çekim merkezleri olmaları, üretim ve tüketimdeki rolleri ve psikolojik sosyo kültürel etkileriyle de büyük önem göstermektedir. Bundan olmalı, Erdoğan “İstanbul’u kaybetme”yi “Türkiye’yi kaybetme” ile eş tuttuğunu söylemiştir.
ııı-) Başlıca büyük kentlerin çoğunda belediye yönetimini kaybeden iktidar partisi ve ortağının izlediği din istismarcısı, milliyetçi şoven politikanın etkisi halk kitlelerinin oldukça önemli bir kesimi açısından devam etmektedir. Ülkenin “taşrası” denebilecek bölge ve kentlerin çoğunda bu etkinin gücü, bu seçimler aracıyla birkez daha görülmüştür. “Cennet anahtarları”nın kendi ceplerinde olduğunu söyleyen ve oy karşılığı onları dağıtabileceklerini ilan eden AKP propagandacılarının Kürt nüfusun bir bölümü dahil taşra burjuvazisi ve emekçileri üzerindeki bu dini etkiden yararlanmak için çevirdikleri entrikaların tepki görmemesi, aydınlatıcı olanın sosyo iktisadi gerçekliklerle birlikte politik gelişmeler olacağını göstermektedir.
ıv-) Ülkenin önemli kent merkezlerinin çoğunda iktidar partisi ve ortağının kaybetmesi, geneli de etkilemek üzere esas olarak moral-manevi bir işleve sahiptir. Bütün devlet gücünü elinde tutmasına ve sınır tanımaksızın muhalefetin her kesimine karşı kullanmasına rağmen bu kentlerde aldığı yenilgi, iktidar partisinin saflarında moral bozukluğu ve olası iç çekişme ve çatışmaları besleyici; muhalefetin burjuva kanadının yanısıra devrimci ve sosyalist kesimlerde de moral tazeleme ve güvenle işe daha sıkıca sarılma yönünde motive edici rol oynayacaktır.
v-) Kaybedilen ve kazanılan merkezi devlet iktidarı değildir! Baskı aygıtı yerli yerindedir ve Erdoğan başta olmak üzere iktidarının sözcüleri, bu aygıtı muhalefetin tüm biçimlerine karşı en sert biçimde kullanacaklarını bizzat kendileri ilan etmişlerdir. Ülke olağanüstü hal yasalarıyla ve Saray karargâhının kararnameleriyle yönetilmektedir. “Yerel iktidar” söylemli politikaların bir hükmünün olmadığının siyasal pratik tarafından kanıtlandığı ülkede, işçi sınıfı ve kent-kır emekçilerinin baskının her türüne karşı ve yaşam koşullarının iyileştirilmesi, yoksulluğa, zam ve pahalılığa, işten atmalara ve işsizliğe karşı direnişinin geliştirilmesine ihtiyaç daha da artmıştır. Belediyelerin alındığı yerlerde kazanan burjuva muhalefetidir ve işçi sınıfı ve emekçilerin buradaki kazanımı dolaylıdır.
vı-) Bu seçimlere bağımsız adaylarıyla giren işçi sınıfı partisinin, baskı ve yasaklara rağmen yürüttüğü başarılı çalışma, proleter ve emekçi kitlelerin sermayeye karşı mücadelesinin fabrika, işyeri, semt ve birim çalışması üzerinden yükselmesinin önemini birkez daha ortaya koymuştur. Sınıfının çıkarlarına uyanmış ileri işçiler başta olmak üzere sınıfın devrimci neferleri, bu çalışmadan aldıkları güçle ve özgüvenli bir moralle çalışmaya daha sıkı sarılacaklardır. İşçi sınıfının devrimci partisinin kendi bağımsız çalışmasının önemi bu seçim çalışması sürecinde bir kez daha açıklık kazanmıştır.
- Kaosun geniş mezarlığı 12 Aralık 2024 05:20
- ‘Suriye pastası’ ve duvarların dışına bakmak! 05 Aralık 2024 06:50
- Değişim; nasıl ve hangi yönde? 28 Kasım 2024 06:45
- Kürtçe eğitim Türkiye’yi böler mi? 14 Kasım 2024 04:52
- Bahçeli’nin çağrısı Kürt gerçeğinin neresinde? 07 Kasım 2024 05:41
- Sorun yoksa, telaş niye? 31 Ekim 2024 06:54
- Çürümenin toplumsallığı ve çürüyeni yönetme politikası 24 Ekim 2024 12:47
- İktidarın ekonomi kriterleri 26 Eylül 2024 05:56
- Vicdansızlık! 19 Eylül 2024 05:15
- Derin ve lağımlı bataklık! 12 Eylül 2024 05:58
- Sağın gücü ve işçilerin ‘kör noktası’ 05 Eylül 2024 05:28
- Malazgirt, Bahçeli, HÜDA PAR vs. 29 Ağustos 2024 05:40