Yerel yönetim alanı daha zorlu mücadelelerin alanı olacak!

Ankara ve özellikle de İstanbul’da ilçe seçim kurulları, il seçim kurulu ve onların yetmediği yerde de YSK, oy sayımlarını uzattıkça uzatmak için ellerinden geleni yapıyor. Buna karşın seçim kurullarının aldığı kararlar, ne AKP önde gelenlerini ne de havuz medyasını tatmin ediyor. Çünkü yeniden sayımlar onların istedikleri sonucu sağlamıyor!

Çünkü onlar, sandıkta kaybettiklerini oyları sayarak kazanmak istiyorlar! Ama günümüz teknolojisi, oyları sayarken “Ali Cengiz oyunları” çevirmelerine fırsat vermiyor. “Önümüzdeki seçimlerde buna da bir çare üretebilirler mi?​” derseniz, en azından çalışacaklardır!

YSK SADECE KEYFİ DEĞİL TAMAMEN ‘TARAFLI’ KARARLAR ALIYOR

Hiç kuşkusuz YSK’nin sürece, sadece sayım sürecini uzatmakla sınırlı bir müdahalesi de yok. Tersine seçim gecesinden AA’nın yarattığı kaosa, 11 saat boyunca sessiz kalarak çanak tutan YSK, seçim sonuçlarına itirazlar karşısında da tam bir açık “taraflılık” gösterdi.

Örneğin Ankara ve İstanbul’da AKP’nin itirazlarına olumlu yanıt veren YSK (il ve ilçe seçim kurulları), çok küçük oy farklarıyla muhalefetin kaybettiği seçim bölgelerinde oyların yeniden sayılması taleplerini reddetti. Bitlis’in Adilcevaz ilçesinde sadece 2 oyla seçimi AKP’ye, kaybeden HDP’nin itirazı reddedilirken, Ankara ve İstanbul’da AKP’nin itirazları kabul edilip pek çok ilçede oylar yeniden sayılabildi!

Kısacası YSK, AKP ve Hükümetten gelen baskılarla da olsa, aldığı ve almadığı kararlarla, seçim gününden beri oy sayım sürecini olabildiğince uzatmak için özel bir gayret sarf ederken aynı zamanda kendisini de itibarsızlaştırmaktadır. Dahası dünyanın gözünde Türkiye’yi de “Seçim güvenliğinin olmadığı ülkeler” kategorisine itmektedir.

EN ANTİDEMOKRATİK SEÇİM 31 MART SEÇİMİ!

Seçimleri kendisinin kazandığı yıllarda seçimin erdemlerini yere göğe sığdıramayan AKP’nin, son yıllarda seçimlerden istediği sonuçları alamamaya başlamasıyla açıkça görüldü ki, AKP için seçim, eğer sandıktan kendisi “Bir zafer daha kazanarak” çıkıyorsa “makbul”, “meşru”, “baş tacı”dır. Ama kendisine kaybettiriyorsa seçim; “sandık darbesi”, “Yeniden seçim yapılması gereken bir yol kazası”, “FETÖ’nün oyun alanı”dır!

AKP’nin seçimde ilk önemli yenilgisi olan 7 Haziran seçimi, Türkiye’de seçim sonuçlarının ve “seçim güvenliği” tartışmasının olmadığı son seçim olmuştur. Çünkü AKP, 1 Kasım 2015 seçiminden beri, seçime gelen süreci terörize ederek, devletin tüm olanaklarını, hak-hukuk, anayasa-yasa tanımadan kendi yanına alarak, devasa devlet ve “havuz medyası”nı, medya gücünü, emniyeti, savcıları, YSK’yi kendi yanında seçim faaliyeti içine sokmaktadır. Böylece AKP, seçimlerin yasalarda öngörüldüğü kadar bile “adil”, “eşit” ve “yasalara uygun”  koşullarda yapılmaması için elindeki her imkanla seçimlere müdahale etmektedir.

Son seçimde ise, seçim kurulları üstünden oyların yeniden sayılmasını, hatta oylama sonuçlarının beğenilmediği için seçimin yenilenmesini isteyecek kadar ileri götürmüştür. Ki, AKP’nin yandaş medya içinde de ayrı bir yere sahip olan Yeni Şafak'ın Yayın Yönetmeni İbrahim Karagül, “yeniden seçim”  isteğini dünkü köşesinde açıkça ifade etmiştir.

Bu açıdan bakıldığında, 31 Mart günü yapılan seçimde İstanbul, Ankara, Adana, Mersin, Antalya gibi en büyük illerin AKP ve MHP tarafından kaybedilmesi bütün bu antidemokratik koşullara karşın gerçekleşmiştir.

SAYIMLAR BİTTİ DİYE HER ŞEY ‘NORMAL’E DÖNMEYECEK

31 Mart seçimi ve seçime gelen süreç; önceki üç seçime göre bile en adaletsiz, en hak-hukuk tanımaz seçim olurken, bizzat bu hukuksuzlukları yapanların (İşlerin kendilerinin istediği gibi gitmediğini gördükleri için), seçim sonuçlarını kendi lehlerine değiştirmek için girişimler yaptıkları bir seçim olmuştur.

Doğrusu, bugüne kadar, seçimlerde muhalefetin “hile yaptığı”, “oy çaldığı”, “sandık darbesi”  yaptığı sadece Türkiye’de değil dünyada da pek duyulmuş değildir. Ama, Cumhur İttifakı öylesine sıkışmıştır ki, bu saçmalığa bile sarılmıştır.

Ama ne var ki, böyle iddialara yığınları uzun süre inandırmak kolay değildir. Nitekim büyük bir olasılıkla da önümüzdeki birkaç gün içinde Erdoğan-AKP yönetimi, seçimin kendi aleyhindeki sonuçlarını kabul edecektir.

Ancak, bu kabul resmiyette olacaktır. Fiiliyatta ise;

- Belediye meclislerindeki çoğunlukları,

- Çeyrek yüzyıl içinde oluşturdukları partizanlık ve çıkar ortaklığı ile birleştirilmiş belediyelerdeki üst bürokrasiyi,

- Merkezi hükümetin muhalif belediyeleri çalıştırmama amaçlı girişimlerinden oluşan üçgen, seçimin sonuçlarını etkisiz hale getirmek ve sultalarını böylece sürdürmek için ciddi bir mücadeleye girişeceklerdir.

Bunu Cumhurbaşkanından il başkanlarına kadar bütün yetkililer açıkça da söylüyorlar. Bu da yerel yönetim alanındaki mücadelenin geçmiştekinden çok daha yoğun ve daha kapsayıcı bir mücadele olarak biçimleneceği anlamına gelmektedir.

Sorunun bu boyutuna dün bu köşede değinildi. Ama şunu yinelemekte yarar var: Sayımların bitmesiyle her şey “normal”e dönemeyecek, sadece mücadele yeni bir mecraya girecektir.