İki arada

Fotoğraf: Pixabay
GÜNEŞ AÇTIĞINDA
Kuşlar ötecek, arılar vızıldayacak, kelebekler uçacak, sular çağlayacak, ağaçlar çiçeklenip yapraklanacak. Meyvaya duracak doğa. Güneş açtığında. Yeniden.
KİMSESİZ
Kent büyük, kocaman. Yayıldıkça yayılan. Taşı, toprağı, ağaçları, çayırları sürükleyip götürür. Beton yolların, beton köprülerin, beton yapıların arasında, durmamacasına gidip gelen, yerleri sarsan taşıtların, göklerden dökülen çelik yağmurlarının arasında tek başına kalırsın. Kimse kimsenin elinden tutmaksızın. Hiç kimse hiç kimsenin. Hiç kimsesiz. Kimsesiz.
DENİZE ULAŞMAK
Yokuşu tırmandın hep. Tırmandırdılar. Toz toprak içinde. Ayağının altındaki taşların aşağı kaydırdığı engelli yokuşu. Düzlüktesin şimdi. Mavilenen göğün altında denize ulaşmak elinde.
KOV KARANLIĞI
Güller bir bir açtı/açıyor. Gül ol sen de. Bülbüller ötsün, uçuşsun kuşlar. Sular duruldu, fırtına dindi. Hafif hafif esen rüzgarı dinle. Rüzgar ol sen de. Yeni bir güneş doğacak, ışık ol sen de. Kov karanlığı.
KAYBETMEK KAZANMAK
Kaybettiğinde neden kaybettiğini hiçbir zaman unutma! Kazandığında nasıl kazandığını her zaman hatırla!
ÇOĞULLAŞMAK
Ne alıyorum ki ne bırakayım diye düşünme. Sen bırakabileceklerini bırakmalısın ki bıraktıklarından yararlanabilecekler olsun. Çoğullaşsın!
İKİ ARADA
Kuş havalandığında pırıl pırıldı gökyüzü. Aşağısı güneş içindeydi. Ne olduysa birden karardı gökyüzü. Fırtınaya, yağmura, çamura büründü ortalık. Kuş ne yukarı, ne aşağı doğru uçabildi. İki arada bir o yana, bir bu yana kanat çırpmaktan başka yapacağı bir şey yoktu. Yoruluncaya kadar.
Evrensel'i Takip Et