AKP'ye kim oy kaybettirdi?
Fotoğraf: Envato
Seçim gecesi 14 saat hiçbir veri güncellemesi yapmayan ve muhalifinden yandaşına her kesimin tepkisini çeken Anadolu Ajansı, ilk elden topu YSK’ye attı, kendisine veri gelmediğini söyledi. Ertesi gün YSK Başkanı Sadi Güven “AA benim müşterim değil” diyerek Genel Müdür Şenol Kazancı’yı iyice köşeye sıkıştırdı. Akla Demirel’in meşhur sözü geliyor AA YSK’nin müşterisi değildir, AA bizim de müşterimiz değildir binaenaleyh AA müşteri değildir, peki nedir? Her seçimde en az yüzde 60 AKP lehine açtığı sandık verilerini nereden sağlamaktadır?
Anadolu Ajansı sanılanın aksine doğrudan devlete bağlı bir kurum değil, bir anonim şirket. Kuruluş amacı Kurtuluş Savaşı sırasında iç ve dış kamuoyunu bilgilendirme ihtiyacı olarak tanımlansa da bir propaganda ya da bugünkü popüler deyimle bir “kamu diplomasisi” aracı olduğu saklanan bir sır değil. 1925’te daha tarafsız ve bağımsız bir görünüm kazandırmak amacıyla anonim şirket haline dönüştürülüyor, hisselerin büyük bölümü o dönemin milletvekilleri ve ajans çalışanlarına dağıtılmışsa da kısa süre sonra bu hisselerin yarısı devlete (Bugün hazine müsteşarlığında) geçiyor. Ajans yarı resmi bir nitelik kazanıyor, bütçe ve yayın politikası üzerinde devletin etkisi artıyor. Ajansın basın için neredeyse tek kaynak haline gelmesi 12 Eylül darbesinin sonucu, ’90’larda başına kimin geçeceği koalisyon hükümetlerinin sorunu haline geliyor. Bu arada ajansta Türkiye Gazeteciler Sendikasının örgütlü olduğunu unutmamak gerek. AKP, işte sınırlı da olsa editoryal bağımsızlığı sağlayan bu örgütlülüğü kırıyor. 2012’de AKP’ye yakın Medya-İş kurulur ve AA çalışanları baskıyla istifa ettirilip yeni kurulan sendikaya geçirilir, kabul etmeyenler işten atılırken Genel Müdür şu sıralar ajansı kıyasıya eleştiren Yeni Şafak Yazarı Kemal Öztürk.
15 Temmuz’dan sonra Cemaate ait Cihan Haber Ajansı kapatılıp DHA da kontrol altına alınınca özellikle seçim dönemlerinde AA tek kaynak haline geldi. Siyasi partiler sandıklar açılmadan hemen önce ajansın verilerine güvenip moral bozmamak konusunda uyarsa da, medyanın elinde başka veri olmadığından, partilerin seçim koordinasyon merkezlerinden doğrulama yaparak AA verileri üzerinden yayın yapmayı sürdürdü. Ajansın veri girişini durdurmasının ardından herkesin elinin kolunun bağlanması bundan.
Sadi Güven müşteri benzetmesini yaptığı AA’nın kendisinden veri almadığını “AA 90’lara geldiğinde ben daha yeni veri giriyordum” diyerek sağlama aldı. Her sandıkta bir muhabiri olamayacağına göre AA’nın “Veri alamadığı sahası” neresidir? AKP’nin seçim merkezi olmasın? Şenol Kazancı ODA TV’nin iddiasına göre kendi kızını bile doğru yaptığına inandıramamış.
Olana bitene inanmayanlar Kazancı’nın kızından ibaret değil. AKP’li olduğu bilinen yorumcuların pek çoğu Ankara ve İstanbul’daki hezimetin faturasını AA’ya daha o gece kesti yanına kampanya dönemi boyunca yalan haber üretmekten, nefret söylemini körüklemekten hiç geri durmayan iktidar medyasını, özellikle de Pelikancı bilinen Sabah-ATV Grubunu da ekledi. Grubun başında bilindiği üzere Erdoğan’ın damadı Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın kardeşi, aynı zamanda SETA Vakfı Başkanı Serhat Albayrak var. Grubun belediyeden ve devletten aldığı çok büyük ihaleler var.
Sabah-ATV Grubu seçim gecesi İstanbul’da oylar Binali Yıldırım aleyhine dönünce pervasız bir yalan haber üretimine girişti. Sabah Yazarı Hilal Kaplan hiçbir kaynak belirtmeden “YSK, İstanbul’da oyların tamamını yeniden sayacak” diye bir tweet attı ardından özür dilemek zorunda kaldı. Sonrasında 30 sandık görevlisinin gözaltına alındığı haberi İstanbul Emniyet Müdürlüğü tarafından yalanlandı, Sabah gazetesi haberi geri çekti. Ekrem İmamoğlu’yu dış basına mülakat verdi diye suçlayan Pelikancılar, Twitter’da Seçim Hileleri (@secimhileleritr) adlı bir hesap açıp tutanakları izleyebildiğim kadarıyla İngilizce, Almanca, Rusça, Arapça ve İspanyolca’ya çeviriyor. Tepki muhalefetten önce AKP içinden geliyor.
Bu arada seçim sonrası geçersiz oy sayımı mücadelesini sosyal medyadan izlemekle televizyondan izlemek arasında büyük fark var. AKTroller var gücüyle dezenformasyona yüklenirken, televizyona konuk olarak çağırılan deneyimli yandaşlar oldukça temkinli. Eskinin ana akımında ise gözle görülür bir rahatlama mevcut.
Netice itibariyle medyanın yüzde 90’ından fazlasını kontrol etmenin hiçbir yarar sağlamadığının çok açık görülmesinin yanında müptezelliğin zararlarının da kayda geçtiği bir seçimden geçtik ve geçiyoruz. Eldeki vasat kadroyla bu işin sürdürülemeyeceği açık, zaten pek çoğunu krizin de etkisiyle tasfiye hatta kapatılma süreci bekliyor.
Elde kalan soru ise Atatürk’ün propaganda amacıyla kurup beş yıl sonra görüntüde de olsa özerkliğe kavuşturmayı gerekli gördüğü, 99. yılını kutlayan Anadolu Ajansı’nın bir yerel seçim uğruna bu derece pespaye bir hale düşürülmesinin ardından ne olacağı? İktidar ele geçirdiği tüm kurumları itibarsızlaştırıp deyim yerindeyse yerle bir ediyor. Muhalefetin bundan sonrası için çok daha güçlü ve örgütlü bir medyaya ihtiyacı var.
- Erişilebilirlik, eşitlik ve yoksulluk mücadelesi 17 Aralık 2024 06:21
- Haberin telifi meselesi 03 Aralık 2024 06:30
- Marx’ın vampirleri ve medyanın yeni sermayedarları 26 Kasım 2024 06:48
- Gazetecileri yargıdan kim koruyacak? 18 Kasım 2024 04:30
- Etki ajanlığı: Muhalefet 'casusluk' sayılacak 12 Kasım 2024 05:00
- Etki ajanlığı: Tek yasayla çok yasak 05 Kasım 2024 05:02
- ‘Cesur Yeni Dünya’nın çocukları 13 Ekim 2024 04:22
- “Sınır hattı çok sıcak” 06 Ekim 2024 04:42
- Medya bir çocuğa kanat takıp ağladı, diğerini çöpe attı 29 Eylül 2024 05:05
- Narin’in kanatlarından melek olmaya çabalamak 15 Eylül 2024 04:53
- Özak Direnişi bitmedi 13 Eylül 2024 05:20
- Gazeteciliği S-400’lerle aynı kutuya mı koyalım, ayrı mı saralım? 01 Eylül 2024 04:52