Umutsuzluğa düşmek istemeyen ozanın türküsü
Fotoğraf: Envato
İnsan yüreğinde kıpırdayan bir tomurcuktur umut. Barışa, kardeşliğe, yaşama sevincine, özgürlüğe açılmayı bekler. Umut çiçek açtıkça, doğasıyla, canlı tüm varlıklarıyla güzelleşir gezegen. Kin, nefret yok olur. Öldürmeye değil yaşatmaya dönüşür insanların çabaları. Gelecek kuşaklara sancısız, savaşsız, doğası tertemiz bir dünya bırakmak istemek neden ütopya olsun. Yüzyıllar boyunca anamal düzeninin egemenliğinde mi kalmalı insanlık? Emeği, yaratıcılığı sömürülsün mü? Dinsel baskı altında ezberci, kaba milliyetçilik öğretisiyle şoven kuşaklar yetiştirmenin 21.yüzyılda ülkeye, insanlığa nasıl bir yararı olabilir ki. Böyle bir yapıyla savaşların dehşetinden, zulmünden, insanın insana kıyımından kurtarabilir miyiz dünyamızı? Belleğimizi mi yitirdik? Nükleer silahlanmanın, nükleer santrallerin neden olduğu felaketleri, yıkımları görmüyor, insanlık için, çevre için içerdiği tehlikelerden ders alamıyor muyuz hiç? Yazın ustalarından biri, Rus Yazar Mihail Şolohov, 1983 eylülünde dünya yazarlarını nükleer silahlanmaya karşı durmaya çağırır. Metnin bir yerinde şöyle der Şolohov: “...Şimdi sorun edebiyat sorunu değil. Söz konusu olan insan soyunun ve onun beşiği yeryüzünün bizzat kendi varlığıdır. Sorun, yarının olup olmayacağı, çocuklarımız ve torunlarımızın gökyüzünde güneşi görüp göremeyeceğidir.”
Benim içimdeyse, böyle evrensel boyutta değil belki daha küçük ama daha özel, kendi topraklarımıza dair yeşermiş bir barış umudu var. Onun körelmesini istemiyorum. Irkçılık boyutuna varan şoven davranışlardan korkuyorum. İnsanın insana kıyıcılığından, barışın yerine savaşı, yaşatma yerine ölümü yeğleyenlerden. Siyasi rant adına barışı, kardeşliği görmezden gelen gözü kararmış politikacılardan korkuyorum. Ama yine de gelecek günler için umut kıpır kıpır yüreğimde. Ne denli haklıymış Şolohov. Bugün artık ırkçılık her yerde hatta kapılarımızın önünde.
Rafael Alberti İspanyolların yüz akı bir sanatçı. Şair, ressam, oyun yazarı. İspanya iç savaşında cumhuriyetçilerin yanında savaştı. Şair ve Oyun Yazarı Federico Garcia Lorca, Ünlü Film Yönetmeni Bunuel en yakın dostları oldu. Franco döneminde yurdundan sürgün edildi, Fransa, Arjantin ve İtalya’da sürdürdü edebiyat çalışmalarını. İspanya’ya ancak Franco’nun ölümünden sonra 1976’da döndü. Doğum yeri Cadiz’de 30 bini aşkın yurttaşının coşkun gösterileri ile karşılandı. 1999 yılında Madrid’de öldüğünde 97 yaşındaydı. Çağdaş şiir sanatının ustalarından biridir de Rafael Alberti. Değerli Çevirmen, Şair Cevat Çapan’ın Rafael Alberti’den çevirdiği bir şiirle yazımı sonluyorum.
“Umutsuzluğa Düşmek İstemeyen Ozanın Türküsü”
“Onlar ne biliyorlar senin hakkında?
Onlar seni tanımıyorlar,
Ya da çok az tanıyorlar.
Her gün sana söyleyip duruyorlar
Vatanın yalnız kendileri olduğunu
İçine çektiğin havanın bile
Kendileri olduğunu.
Ama ne biliyorlar senin hakkında?
Umutsuzluğa düşüyor, acı çekiyor,
Uykusuz kalıyorsun. Onları
Bırakıp gideceksin?
Ama nereye?
Onlar sen olduklarını söylüyorlar.
Ama ne biliyorlar senin hakkında?
Umutsuzluğa düşüyor ölüyorsun
Sustuğun için. Ve çekip gideceksin.
... Ama gitmek gelmiyor içinden.
Hem nereye gidebilirsin?
Onlar sensin. Sen de onlar,
Hiçbir şey bilmeseler de senin hakkında.
Not: 9 Mart 2010’da kaleme aldığı bir yazıdan.
- Ellerinize ve yalana dair 18 Aralık 2024 03:18
- Eski dostlar 11 Aralık 2024 04:29
- Acılı ve ayıplı günler 04 Aralık 2024 06:35
- Korku üzerine 27 Kasım 2024 04:35
- Sabah esintileri 20 Kasım 2024 04:25
- Kayıp ülkem 13 Kasım 2024 04:05
- Samimiyetinizi sevsinler! 06 Kasım 2024 04:40
- Umut yaprakları 23 Ekim 2024 03:07
- Anılarda bir gezinti 16 Ekim 2024 04:47
- Çığlık 09 Ekim 2024 04:10
- İçe bakış 25 Eylül 2024 01:47
- Çivisi çıkmış toplumda çocuk olmak 18 Eylül 2024 04:28