Saltanat ya da hukuksuzluk
Fotoğraf: Envato
Geçen gün bir avukat Cumhurbaşkanı’nın korumaları tarafından dövülmüş. Gazetelerde avukatın fotoğrafı da var. Gözü mosmor. Avukat, o gün evine otobüs ile giderken, Çırağan Oteli’nin olduğu caddede otobüsün yarım saat kadar durduğunu ve yolcuların otobüsten inerek yola devam ettiğini, kendisinin de otobüsten indiğini, orada bulunan bir polise trafiğin neden kesildiğini sorduğunu, konuşmaları dinleyen ve sonradan Cumhurbaşkanı’nın korumaları olduğunu öğrendiği polislerin, cumhurbaşkanına hakaret ettiği gerekçesi ile kendini bir araca aldıklarını, gözlerini bağladıklarını, ellerini ters kelepçe ile bağladıklarını ve iki saate yakın dövdükten sonra cumhurbaşkanına hakaret ettiğine dair bir tutanağı zorla imzalattıktan sonra polislere teslim ettiklerini anlatıyor. Avukat, bir gün gözaltında bırakıldıktan sonra sulh ceza hakimi tarafından ev hapsi koşuluyla serbest bırakılıyor. Konuya geçmeden şunu ilk olarak belirtelim ki, cumhurbaşkanına hakaret etti diye suçlanan bir yurttaş gece yarısı evinden alınıp ifadeye götürülemez ya da bir gün gözaltında tutulup ev hapsi koşulu ile bırakılamaz. Normal bir mesai günü savcılık tarafından ifadeye çağrılıp ifadesi alınır. İkinci olarak, bu yazı konusu olayda savcılık avukatın ifadesinin almasının yanı sıra Cumhurbaşkanı’nın korumalarının da ifadesini almalıydı. Çünkü, avukatın dövüldüğü çok açık.
Konunun vahim kısmı ise Cumhurbaşkanı’nın korunması meselesi. Cumhurbaşkanı’nın gittiği her yerde trafik durduruluyor. Trafiğin durdurulması bazen saatler sürüyor. Cumhurbaşkanı da sık sık elliden az olmayan araba konvoyları ile İstanbul ve Ankara sokaklarında boy gösteriyor. Cumhurbaşkanı’nın geçmesini ya da bir yerdeki toplantısını bekleyen yurttaşların söylediklerini korumaları duysa neler yapacağını düşünmek bile istemiyorum. Cumhurbaşkanı korumalarının tutumu sadece bir koruma hizmeti çerçevesinde değil. Cumhurbaşkanı’na karşı olumsuz bir söz ve davranışta bulunanları cezalandırmaya yetkili sayıyorlar kendilerini. ABD’de, İzmir’de, Soma’da, pek çok diğer yerde ve en son şimdi İstanbul Çırağan’da bu tutumlarını gösterdiler. Koruma terörüne artık son verilmelidir. Cumhurbaşkanı veya bakanlar geçiyor diye yolların ve hatta semtlerin saatlerce halkın kullanımına kapatılmasına da son verilmelidir. Yol kesmeler, semt kapatmalar sadece güvenlikle ilgili değildir. Saltanat özentisinin bir tezahürüdür. Cumhurbaşkanı’nın korunması için o kadar tedbire gerek yoktur. Cumhurbaşkanı suikast tehlikesi altında değildir. 15 Temmuz günü Cumhurbaşkanı’nı taşıyan uçağın pilotu, o güne kadar kendini koruyan en az üç grup koruma polisi, emir subayı ve yakınında bulunan bütün koruma ile ilgili personel terörist diye gözaltına alınmış, yakınından uzaklaştırılmıştır. Yani, Cumhurbaşkanı öldürülmek istenseydi bunu gerçekleştirilebileceği fırsatlar geçmişte çok olmuştu. Ayrıca, suikast kaygısı taşıyan (ya da varsayılan) ve bunun için bir koruma ordusu ile dolaşan biri bu kadar çok dolaşmaz. Seçim zamanında bir günde sekiz yerde miting yaptığı düşünüldüğünde suikast tehlikesi ve güvenlik gerekçelerinin ne kadar geçersiz olduğu da anlaşılıyor. Yukarda belirttiğimiz gibi, koruma orduları, trafik ve bölge kapatmalar vs. güvenlikten çok bir saltanat gösterisidir. Böyle gösteriler demokrasi iddialı ülkelerde olmaz. Oralarda yöneticiler koruma orduları olmadan, trafik kapatmadan halkın içinde dolaşırlar. Cumhurbaşkanına hakaret diye bir suç olmaz. Korumalar insanları araçlarına alıp iki saat işkence yapamaz.
Artık, hukuksuzluk, kanun tanımama, keyfilik görülmemiş boyutlara ulaştı. Yurt dışından Türkiye’ye iş, tatil, ailevi nedenler vb. için gelecek insanlar; bir avukata falan ulaşıp korkuyla, gelelim mi, başımıza bir iş gelir mi diye soruyorlar. Avukatlar da yasalara göre gelmenizde hiçbir sakınca yok ama size hukuki bir garanti veremeyiz, burada hukuk ve kanun güvencesi yok artık; sosyal medya paylaşımlarınız nedeniyle, bulunduğunuz yerde buradaki iktidarın hoşuna gitmeyen bir toplantıya katıldınız diye, hakkınızda bir ihbar var diye gözaltına alınabilirsiniz, her gün benzer şeyler yaşanıyor diyorlar.
Nerelere geldik. Saltanat konvoylarının, saltanat düğünlerinin, itibardan tasarruf edilmeyen ama kanun ve hukukun kalmadığı günlere geldik. Seçimi kazansanız dahi mazbatayı alamadığınız günler.
Ne zamana kadar?
- Kartlar yeniden karılıyor 17 Aralık 2024 04:41
- Suriye'yi bekleyen 10 Aralık 2024 05:01
- Savaşa ve yoksulluğa karşı ittifak 03 Aralık 2024 06:40
- Kayyım 26 Kasım 2024 04:41
- Onların çocukları 19 Kasım 2024 04:42
- Etki ajanlığı 12 Kasım 2024 04:59
- Senaryo belli oldu 05 Kasım 2024 04:52
- Açılım senaryoları 29 Ekim 2024 04:48
- Haklar pazarlık konusu olmaz 22 Ekim 2024 04:13
- Erdoğan'ın dediklerinin meali 15 Ekim 2024 04:37
- Bilinen yalanlar 08 Ekim 2024 04:41
- Barış mücadelesi 01 Ekim 2024 04:48